Piyasalar

Yazarlarımızdan Fahri Akmansoy'un Dert Yok Ders Var Kitabı Çıktı

  • 1889
Punto:
Kıymetli Yazarlarımızdan Umur Fahri Akmansoy Bey'in "Dert Yok Ders Var" adlı kitabı çıktı. Kitabı Aktif Yayınları'ndan temin edebilirsiniz. Yazardan Not: Dert olarak adlandırılan hayat tercihleri, hayatın genel süreci içinde var olan durumlar ve insan ilişkilerinin yol açtığı birçok farklı tecrübeye göre bakıldığında, sanki hayatın bir parçası, herkesin mutlaka yaşamak zorunda olduğu hatta, hatta neredeyse hayatın olmazsa olmazı gibi görünen ilginç bir kavramdır. Bu kavramla ilgili neredeyse her kültürde konuya farklı açılardan tanım getirmeye ve edinilen tecrübeleri aktarmaya yönelik atasözleri, deyimler ve vecizeler üretilmiştir. Tarihsel süreç içinde yapılan anonim edebiyat içinde de bu hususun yer aldığı birçok efsaneye, masala, menkıbeye ve benzeri eserlere de rastlanır. Modern zamanlarda yine dertle ilgili şarkılar, şiirler, romanlar, hikâyeler, filmler ve oyunlar da üretilmiştir ve konu tam anlaşılamadığı için üretilmeye de devam edilmektedir. Asırlardan beri bir türlü çözülemeyen, her yeni hayatta yeniden ve yeniden tekrar edilen ve bu kadar olumlu ve olumsuz örneğe rağmen yine de sonu ve nihai çözümü nedense bir türlü bulunamayan 'dert' denilen şey gerçekte nedir? Neden her yeni hayatta eskiden yaşanılan birçok tecrübeden istifade edilmiyor da aynı şeyler farklı ölçekte yeniden ve yeniden yaşanıyor? ... İnsanlar bir sorunla karşılaştıklarında temel olarak iki farklı yönden birini seçerler ve bu seçimden sonra da seçilen yöne doğru ilerlerler. Bu yönlerden birisi gerçek sorunlarla ilgilenmektir, diğeri ise görünen sorunlarla meşgul olmaktır. Ben bu kitap çalışmasında görünen sorunlarla değil de gerçek sorunlara ilgilenmeye çalıştım. Bu yönlerin hangisinin seçileceği kişinin sahip olduğu bilgi birikimi, kendi kişisel gelişimi için kendisine yaptığı yatırımın kalite ve seviyesi bu unsurları sayesinde edindiği analiz ve sentez yeteneğidir. Gerçek sorunlarla ilgilenen kişiler, ilk önce çözüme ulaşacak doğru insan olma yolunda çalışmalara bizatihi kendilerinden başlarlar. Doğru insan olmak demek; Çözüme ulaşmak için kendini donanımlı hale getirmek yolunda kendi eksikliklerinin farkında olmayı, bu eksikleri gidermekle ilgili yol ve yöntemleri doğru tespit etmeyi, bu tespitlerin gereği olan gayret ve ihtimamı gösterecek olgunlukta olmayı ve elde ettiklerini doğru şekilde değerlendirmeyi bilmek veya bilmiyorsa da öğrenmeyi göze alacak nitelikte olmak demektir. Doğru insan olduktan sonra sıra doğru bilgiyi edinmeye ve bunları doğru şekilde değerlendirmeye gelir. Bu aşamadan sonra da doğru bir planlama yaparak kalıcı ve kesin çözüme ulaşılması gerçekleşir. Bu sıralama insan hayatındaki her sorunun çözümü için geçerlidir ve uygulanması da kolaydır. Görünen sorunlarla ilgilenen kişiler ise sorunun çözümüne ilk önce kendilerinden başlamadıkları için her aşamada zorlanır ve sürekli olarak yanlış yönlere saparlar. Kişinin kendisiyle ilgili eksiklerini gidermeden böyle bir şeye kalkışması her adımını yanlış yönlere doğru atmasına ve atılan her adımın maliyet ve yükünün bir öncekinden daha ağır hale gelmesine neden olur. Eksik kişiler her şeyi de eksik hale getirerek yanlış planlama, yanlış bilgi ve yanlış tespitlerle ciddi analiz hataları yaparlar. Böyle bir yol da sonuç olarak zaman kaybına, kaynak israfına, motivasyon sorunlarına ve umutsuzluğa neden olur. Bu aşamadan sonra doğal olarak istenilen sonuca ulaşmamayı ortaya çıkarır. Bu aşamanın akabinde de yeni bir yol ayrımı daha karşımıza çıkar. Bunlardan birincisi, hedefe ulaşılmadığını gören yeni yanlış kişilerce aynı veya benzer bir süreç tekrar edilir ikincisi ise sonuca ulaşamamanın bir rantı yani maddi kazanç elde edilmesi durumu meydana gelir. Sorundan beslenen bir güruhun oluşması ise çözüm yollarının engellenmesiyle ilgili başka bir sorunu doğurarak işlerin kısır döngü sürecine girmesine neden olur. Burada bahsettiğim kısır döngü sürecinin en ilginç sonucu dertlerin bir ekonomisinin yani dertlerle beslenen kazanç elde etme düzeneklerinin oluşmasıdır. İnsanlar kendileriyle ilgili eksikleri doğru tespit etseler ve bunları tamam etmeyle ilgili doğru yol ve yöntemleri keşfedebilseler, dert diye bir şeyi yaşamaları mümkün olmaz. Dert ekonomisi diye adlandırdığım alanlarda faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler çözümsüzlüğü kendi varlıklarını sürdürmenin bir gereği olarak gördüklerinden dolayı insanların çözüme ulaşmalarını da istemezler. Çözüm olmasın ki onlar para kazanabilsinler. ... Dertle ilgili şu hususu belirtmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Dert denilen şey insanın mutlaka yaşaması gereken ve hayatın kaçınılmaz bir unsuru değildir. Dert, insanın aldığı yanlış kararlar yani kendi kendisine karşı yapmış olduğu adaletsizliğin neticesinde katlanmak zorunda kaldığı ve müstahak olduğu kaçınılmaz bir sonuç ve yapmış olduğu hataların hak edilmiş bedelidir!