Piyasalar

Zafer Çadırı

Punto:
Annemiz, babamız, kardeşlerimiz ve çocuklarımızla biz bir aileyiz. Türk Milletinin en önemli yapı taşlarından birisidir aile. Birbirleri ile kenetlenmek, ailesi için her türlü ama her türlü fedakârlığı yapmaktır aile. Birbirlerine kol kanat gerendir, yemeyen yediren, içmeyen içerendir aile. Bir vücut gibidir, birinin bir yeri kanasa, acısını bütün aile hisseder. Birbirleri için canlarını, kanlarını, malını, mülkünü ortaya koyandır aile. Birbirlerinin varlığı, geleceği, iyi ve güzel bir hayat geçirmeleri için yaşayanlardır aile. Tutkulu bir birlikteliktir, vazgeçilmezliktir, sevinçtir, coşkudur, akıtılan gözyaşıdır, yanan yürektir aile… Baba, çocukları için ailesi için çalışır gece- gündüz demeden. Fedakârlıkta sınır tanımaz. Yüreği hep evlatları için atar. Anne kelimenin tam anlamı ile saçını süpürge eder. Ailesi için bıkıp usanmadan gayret sarf eder, birisinin tırnağına zarar gelse ortalı değil, dünyayı dar eder, yakar, yıkar. Ailesi için bin canı olsa gözünü kırpmadan binini de verir. Peki ya kardeşler! Zaman zaman tatlı tatlı didişirler ama birbirleri içinde her türlü fedakârlığı yapmaktan zerre kadar tereddüt göstermezler. Özetle bizi biz yapan en büyük değerdir aile. Onun için değil midir ki oynanan bütün emperyal oyunlar bu aile düzenini bozmak, dağıtmak içindir. Emperyal güçler uşakları vasıtasıyla bu oyunu insafsızca, vicdansızca sahneye koyup oynuyorlar. İşte bu oyunlardan biriside evlatları PKK tarafından kaçırılan, “Diyarbakır Anneleri”dir. Hangi ideolojiye, hangi düşünceye, hangi fikre, hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun, bir an sadece bir an düşünelim. Evladınızın, kardeşinizi veya canınızdan çok sevdiğiniz birinin kaçırıldığını, canına kastedildiğini veya vatana, millete, devlete düşman hale getirildiğini bir düşünün!!!... Ne hissedersiniz!? Yüreğinizi alev alev yanar. Canınızdan can gider. Gözlerinizden kanlı yaşlar akar. Ortalığı ayağa kaldırırsınız. Feryad-ı figan edersiniz. Dünyayı bir çırpıda yakmak istersiniz. Gözünüz hiçbir şey görmez. Tek istediğiniz, dünyada ki tek arzunuz evladınız görmek, yanınızda hissetmektir. Ateş düştüğü yeri yakar demeyin. Şayet bu olanlar sizin yüreğinize bir ateş düşürmüyorsa, yüreğiniz kavrulmuyorsa, o yaşanan acıyı bir nebze olsun hissetmiyorsanız, insanlığınızdan şüphe falan etmeyin, çünkü siz insan değilsiniz demektir. Diyarbakır anneleri veya benzeri acıları yaşamış, yaşayan annelerin seslerine kulak vermeyen kulaklar sağırdır, gözler kördür, yürekler mühürlüdür, kapkaradır, beyinleri cıvık cıvıktır. Öyle ki birde size sahip çıkılmak yerine alay ediliyorsa, o yaşanan acının tarifini yapabilir misiniz? Yapamazsınız! HDP denilen bir parti vasıtasıyla PKK’nın dağ kaçırdığı çocuklarımızın anneleri, evlatlarına kavuşmak için HDP Diyarbakır İl Binası önünde, 515 gündür “Evlat Nöbeti” tutuyorlar. Annelere, tek ama tek bir tane HDP Milletvekili yanlarına gelip, “Nedir sizin derdiniz, biz sizler için ne yapabiliriz?” demek yerine, onlara dönüp zafer işareti yaparsa siz o vekile ne dersiniz!? Siz değilmisiniz Kürt kökenli kardeşlerimizin sesi olacağınızı, onların sıkıntılarını, problemlerini çözeceğini söyleyen? Güya onlara sahip çıkarak oy alıp vekil olan siz değil misiniz? Siz değil misiniz demokrasi, özgürlük, insan hakları nutukları atıp oy isteyenler? Peki, Kürk kardeşlerimizin demokrasi, özgürlük gibi insan hakları yok mu? İpinizi tutanlar size böylemi yapın diyor da siz öyle hareket ediyorsunuz? Size en güzel cevabı yine evlatlarını dağ kaçırdığınız aileler verdi. Açtıkları pankartı okudunuz değil mi? “Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir.” Ve baba Celil Begdaş’ın o yanan yüreğinden çıkan acılı ses, “Halkın vekilisin, sözde Kürtlerin vekilisin. Ne yazık ki bana zafer işareti yaptı, sinirlendirdi. Sanki 'senin oğlunu aldım sen bir şey yapamazsın' der gibi, zafer onunmuş gibi yaptı. ZAFER ONUN DEĞİL BU ÇADIRINDIR. Bu zaferi biz kazandık. Biz 261 evladımızı getirdik. Zafer bu annelerin, babalarındır. Biz buradan gitmeyeceğiz.” Diyeceksiniz ki, “İt itliğini, hain hainliğini yapacak” peki tamam eyvallah da peki bu toprakların ekmeğini yiyen, suyunu içen, kendisini milliyetçi, muhafazakâr, sosyal demokrat, demokrasi havarisi kesilen siyasetçilere ne demeli? İkballeri için atmadık takla, tutunmadıkları ip kalmıyor. Bu kadar mı insanlığınızdan uzaklaştınız? Bu kadar mı insanınıza yabancılaşıp birilerine peşkeş çekiyorsunuz? Yazıklar olsun size. Ama merak etmeyin bu halk ne sizi ne de yaptıklarınızı asla unutmayacaktır. Sandığı halkın önüne koyduğunuzda bu halk size en güzel cevabı vereceğinden zerre kadar kuşkunuz olmasın. Diyarbakır annelerinin davasını küçümseyenler, görmemezlikten gelenler, alay edip dalga geçip zafer işareti yapanlar, Bilin ki, onlar asla yalnız değiller, olmayacaklarda. Arkalarında büyük, aziz, muhteşem bir MİLLET var. Akıttığınız kanda boğulup, kazdığınız çukurlara gömülmeniz çok yakındır. İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı