Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki…
Hani şairin dediği gibi!
“Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”
Şimdi hemen batıya dönüp Bulgaristan, Yunanistan, Romanya’ yı gösterip, bunlar mı gelişmiş deyip bir yandan da İran’a dönüp hatta gökdelenleriyle meşhur bir iki Arap ülkesini gösterip bunlar mı geri kalmış falan deyip de konuyu saptırmayalım!
Hemen yanı başımızdakilerin de tıpkı bizim gibi birbirimizden etkilenerek birbirimize az da olsa benzediği gerçeğini göz ardı etmeyelim.
Bu; bir yanımızın az gelişmiş ya da hiç gelişememiş Ortadoğu coğrafyası, bir yanımızın ise gelişmekte olan gelişmiş ülkelerle kaplı Avrupa coğrafyası olduğu gerçeğini değiştirmez.
Hem ben düşünceleri, sadece ülkelere ve coğrafi sınırlarına hapsederek de söylemiyorum.
Bir zihniyeti, bir anlayışı göstermek istiyorum.
Bir yanımız da gününü kurtarma derdinde olanlar, bir yanımız da bırakın günü sadece yarını düşünerek yarın için yaşayanlar.
Bir tarafta oyun kurucular senaristler, bir yanda oyuncular, figüranlar, aktörler.
Yangındı, dumandı, isdi, sirendi, acıydı, gözyaşıydı derken kalkıp bir tebdili mekân yapalım dedik uzun bir aradan sonra.
Ferahlayalım ki gözümüz açılsın.
Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik.
Muğla, İzmir derken yeni yapılan paralı otoyoldan nasıl geçtik, ne hızla geçtiysek bilemedim ama kendimizi bir anda Yalova’da buluverdik.
Paran varsa, gücün varsa böyle güzel yollar, binalar yapabiliyorsun.
Kimse eski bina, eski yollar daha güzeldi diyemez ama sorun biraz da yaşadığımız coğrafya ile ilgili.
Bizim bir yanımızda da böyle güzel yollar, devasa binalar, göz kamaştıran cinsten meydanlar, oteller falan var da ama doğrusu size huzur, size ümit, size gelecek için bir hayat ışıltısı veriyor mu?
- Hayır!
Her türlü ahlaksızlığın, rüşvetin döndüğü yerler buralar. O güzelim lüks hastane binalarına, kamu binalarına falan rüşvet vermeden, varsa nüfus kullanmadan, ikili bir takım ilişkilerinizi sergilemeden giremiyorsunuz bile.
Ya da bir bakıyorsunuz o güzelim yapılar kısa zamanda hakkıyla kullanılamadığı, işletilemediği için harabeye dönmüş.
Ama bir yanımızda da tam aksine çok çok eski yapılar adeta kullanıldıkça daha da güzelleşmiş; değişen, gelişen asırlara tüm ihtişamlarıyla meydan okurcasına bütün güzellikleriyle yerli yerinde durmaktalar.
Yerinde kullanım, doğru kullanım, doğru yatırım önemli.
Bir yanımız bunu iyi yapıyor.
3000 km civarında yol yaptım son iki haftada.
Şahane diyebileceğimiz türden yollar yapılmış, yapılmakta.
Gönül bu kadar para dökülerken de yeni yapılanların yanında eskilerinin de az bir parayla sağlıklı kalmasını istiyor.
Sakarya neredeyse bulvarlarına, ana caddelerine kadar kasisler şehri olmuş çıkmış.
Şehirlerarası birçok eski yolda reflektörlü yol kenarı işaretçiler özelliklerini yitirmiş, yol çizgileri kaybolmuş durumda.
Yeni yol genişletme çalışmaları var. Elbette iyi paralar harcanıyor bu işlere ama bu işleri yapanlar ne kadar iyi denetleniyor ve yükleniciler işi ne kadar hakkıyla yapabiliyorlar meçhul.
Uşak Sivaslı ile Çivril arası yol genişletme çalışmaları sırasında kilometrelerce yol tek şeritten akıyor ama özellikle akşam saatlerinde o reflektörsüz demir dubalar arasında şoförlüğün ötesinde cambazlık da yapmak zorundasınız.
Eskiyle kıyaslanmayacak kadar genişledi yollarımız ama bir o kadar da nizami tutulabilse.
Örneğin Bergama’dan Soma istikametine saptığınızda yol o kadar geniş ve rahat ki ah bir de çizgileri düzgün oluverse diyebilmeniz için de illa ki gece geçmeniz lazım o yoldan.
Bir haftada iki kaza gördü o yol ve onlarca canımız gitti.
Denizli Muğla arası yol için de iyi para harcanmış, tünel yapılmış, yolun önemli bir kısmı genişletilmiş ama yine işaretçi ve çizgiler ihmal edilmiş.
Okyanus aşarken derede boğuluyoruz.
Varılacak yerden ziyade yola meraklı, yolların hikâyeleriyle büyümüş birine, “tatilde neler yaptın, yediğin içtiğin senin olsun ama neler gördüğünü anlat bir hele” derseniz de bu fakir size elbette yollardan başlar anlatmaya.
Yolumuz iyi olursa gayrısı zaten iyi olur.
İyi hükümet, yolu iyi olan hükümettir.
Dün yollarımız kan gölüydü, yarın yine başa dönmeyelim.
Yol kiminse varlık da onun oluyor. Yollara hâkim olan ülkeye hâkim oluyor.
Yol güvenliği çok ama çok önemli.
Yangına karşı iyice hassaslaştığımız Muğla’dan tam çıkarken Yatağan Kafaca istikametinde önümde seyreden üstelik 48 plakalı lüks bir araçtan iki defa üst üste çöp fırlatıldığını görünce dayanamadık ve hiçbir şey çıkmayacağını bilerek telefona sarılıp 112’ ye durumu bildirdik.
İlimizdeki yangınların bir sebebi, bayram dolayısıyla ilimize gelip, çöplerini sağa sola bilinçsizce bırakanlar sanıyorken bir hemşerimizin böyle uluorta, arabasından üstelik ormana çok yakın Kafaca köyü girişlerine çöp fırlatması gerçekten inanılır gibi değildi.
Bir iddianın elbette belgelendirilmesi esastır. Keşke o anı önceden tahmin edebilecek yeteneğimiz olsa da cep telefonlarımızdaki video ve fotoğraf alma özelliklerini hazır tutabilsek. Ama telefona sarılıp bunu ihbar edenlerin bu çabası boşta kalmamalı ve en azından kolluk güçleri vasıtasıyla ihbarcı ile suçlanan gerekirse karşı karşıya getirilerek gereği yapılmalıdır.
Her şey, yangınlar, çevre katliamları, bilumum anarşi türleri hep yollardan başlar. Bu yüzden kurumları, sermayeyi falan geçelim ama yolları kaptırmayalım.
Yol önemli, gerisi angarya!
Erdal ÇİL
cerdal48@gmail.com