Mehmet DOĞAN
Punto:
Dinle
İkisi de yerli ve millî. Ve bunda da iddialılar. Bahçeli mi daha milli, Erdoğan mı daha yerli? Yoksa aksi mi? Doğrusu karar vermek zor.
Bir ara Devlet Bahçeli Cumhur ittifakı ile ilgili “kombin” kelimesini kullanmıştı. Şimdi aynı mevzuda Tayyip Erdoğan “konsolidasyon”u kullanıyor.
Yerli olmaya yerliler, milli olmaya milliler de bu kelimeleri ne yapacağız?
Balçelinin “kombin”i, birleşim, birleşme olarak anlaşılabilir; Erdoğan’ın konsolidesi de “uzun vadeli” hale getirme demek olmalı. Neyi? İttifakı!
Siyaset Türkçe konuşmaktan gittikçe uzaklaşıyor. Daha önce manifesto kelimesi üzerine yazmıştık.
Dilde yerlilik değilse de millilik bu olmalı her halde! Hani Ziya Gökalp batı medeniyetindenim demişti ya… (İslâm ümmetinden, Türk milletindenden sonra).
Batı dillerinden gelen kelimelere “baş üstüne” muamelesi. “Halkın büyük kesimi anlamıyor ama…” denilince, “çok da mühim değil” denilmek isteniyor her halde. Anlayanlar anlıyor, anlamayanlar ise “büyüklerimizin yabancı kelime haznesi müthiş” diyorlar.
***
Liderler vatandaşın meçhulü bu kelimelerle birbirini siyaseten yoklarken, hangi saikle bilmiyorum, güneydoğu illerimizde Arapça tabelalar kaldırılıyormuş. Malûm, kısa olmayan bir süredir Suriyeli misafirlerimiz, sığınmacılarımız var. En az üç milyon, en fazlası ile ilgili rivayetler ise muhtelif. Bunların bir kısmı kamplarda yaşamıyor, şehirlerimize dağılmış durumdalar. Gücü yetenler kendi çaplarında ticarete atılıyorlar. Çoğu gıda üzerine işler yapıyor. Tabii ona göre de tabelalar asıyorlar. Bu demektir ki ben sadece kendi vatandaşlarıma hitab edeceğim. Oysa ticaret bütünü gözetir, herkese ulaşmak hedeflenir. Neden Suriyelilerin lokantalarına bizler de gitmeyelim? Yani tabelalar hem Türkleri hem Arapları celb edecek şekilde asılmalı.
Zıddı da düşünülmeli: Suriyeliler neden bizim lokantalarımıza gelmesin? Öyleyse Türkçe tabela yanında Arapça tabela da yaptıralım!
Her neyse! Bunlar Arapçayı tercih etmişler. Hani Avrupa’da çok sayıda vatandaşımız var ya. İşte onlar Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden epey zamandır böyle işletmeler kuruyorlar ve Türkçe tabelalar asıyorlar. Türkiye’den Almanya’ya gidenler de bundan memnuniyetle söz ediyorlar.
Bize iyi olan niye Suriyelilere neden iyi olmasın?
Bu İç İçişleri Bakanlığı’nın başının altından çıktı ise, şöyle mi demeliyiz: “Bravo adamlara, Türkçeyi güçlendirmeye çalışıyorlar!”
Arapça tabela yasağının Türkçe lehine bir uygulama olduğuna inanmak istiyoruz. Fakat eğer maksat Türkçeyi korumak ve güçlendirmekse yapılması gereken bellidir: Öncelikle büyük şehirlerimizde İngilizce, Fransızca ve Almanca tabelalar sökülmeli. Bu tabelaları asanlara ciddi cezalar verilmeli. Daha hafifini söyleyelim: Lâleli ve Antalya’daki Rusça tabelalarla uğraşın. Eğer bunu yapmıyorsanız, Arapça tabelalardan ne istiyorsunuz?
Bir de mevzuyu fırsata çevirmek var: “Bütün tabelalarda Türkçe esastır. Türkçesi olmadan başka dillerle tabela asılamaz!”