Eğer sizler de statükonun bir parçası değilseniz ve gerçekten müesses nizamın paradigmasını değiştirmek istiyorsanız; evrensel hukuk ilkeleri, demokratik değerler ve toplumun refahını savunmak gibi öncelikleriniz yanında, tarihi travmalara muhatap olmuş bir milletin güvenlik kaygılarını da dikkate almak, milli kalabilmek ve YANAŞMA DÜZENİNİN sizleri tehdit olarak algılatmasına da fırsat vermemeniz gerekir...
Çünkü, sosyal psikoloji ve siyaset psikolojisi disiplinlerinin ölçümlenmiş verilerine göre, bilhassa gelenekçi toplumların köpürtülmüş güvenlik kaygıları, belirsizlik faktörleri ve güven arayışları, o toplumun siyasi eğilimlerine liderlerine sadakat ve otoriteye sığınma şeklinde tezahür emektedir.
Hatta toplumsal hafızada bulunan tarihi travmalar; "dış güçler, fesat odakları ve vatan hainleri" gibi söylemlerin kolayca karşılık bulmasına sebep olmaktadır.
Bu tür söylemlerin karşılık bulduğu dönemlerde ise, trajik bir sonuç olarak değişim talepleri kapsamında hukuktan, adalet beklentisinden ve demokratik değerlerden vazgeçmenin daha kolay olduğu veya bu yönde atılan geri adımların meşruiyeti bile tartışılamaz hale gelmektedir.
Bu bağlamda olmak üzere, siyasi rol ve statülere talip olacakların bilmesi gerekenler arasında diğer sosyal bilimler yanında, sosyal psikolojinin tecrübe edilmiş sonuçlarını da öğrenmeleri gerekmektedir.
Emin olunsun ki, statükonun muktedir temsilcileri sosyal psikolojide karşılığı olan bu verileri ve devletin ideolojik aygıtlarını toplumun güvenlik ve istikrar kaygılarını köpürtecek kadar bilinçli bir şekilde kullanmaktadırlar.
Bu vesileyle SİYASİ İSTİSMAR'ın ne olduğu yönündeki tanımımızı da hatırlatarak devam edecek olursak;
Bireysel ve toplumsal alanda anlam ve duygu dünyamızda bir karşılığı bulunan "olgu, kavram, değer ve kutsalların" bağlam ve gerçekliğinden koparılarak, kirli bir amaç doğrultusunda ve aklî ölçüler dışında algılarımızı etkilemek maksadıyla bilerek ve isteyerek köpürtülmesi ve buradan haksız bir siyasi meşruiyet devşirmek çabaları SİYASAL İSTİSMARDIR..
Bu sebeple DEĞİŞİM fikrini savunanların, geleceğin belirsizliği korkusunun bir istismar alanı olarak kullanılmaması için, muhtemel güvenlik risklerini rasyonel analizlere konu yapacak şekilde bilimsel verilerle ve ikna edici faktörlere dayalı olarak bir siyaset dili geliştirmeleri gerekmektedir.
Bu kısa yazının özeti olarak ifade etmek gerekirse, toplumsal korku ve algılar üzerinden siyasi meşruiyet devşirmeye çalışan mevcut muktedirlerin, akıl dışı operasyonlarını etkisiz hale getirmenin en etkili ve kapsayıcı yolu; en geniş siyasi ve toplumsal meşruiyet alanı potansiyeline sahip "vatanseverlik, milliyetçilik" gibi kavramların, hukuk ilkeleri ve demokratik değerlerle birlikte, gelecek kaygısını da ortadan kaldıracak şekilde refah talebi ve gelişmiş bir ekonomik yapıya ulaşma arzularının bütününden hareketle bir siyaset projesi ve dilini geliştirmeleri gerekmektedir.
Demokratik Değişim Hareketi Sözcüsü
Rubil GÖKDEMİR