Piyasalar

Yeni Nesil ve Kitle Bağımlılığı

Punto:
Ülkemizde son 30-35 yıl içinde dünya ile entegre olma adına nelere katlanmadık ki? Küreselleşmenin tüm şiddetiyle hissedildiği, toplumların bu gelişmeye bigâne kalamadığı bir dönemdir, son 35-40 yıllık süre. Bu süre içinde bilgisayar kullanma ve arkasından gelen cep telefonu ve internet bağımlılığı ile toplumlar daha çok birbirine yakınlaştı. Yakınlaştık ama ilginç bir yakınlaşma… Yakın olanların uzaklaştığı, uzak olanların ise yakınlaştığı bir süreci yaşamaktayız, şu an… Özellikle genç yaşta olanların daha kolay adapte olabildiği teknoloji yeni bir bağımlılık türü yarattı kitlelerde ve zihinlerde… Bu bağımlılığın etkisi o derece büyük ve şiddetli ki, kendini bundan sıyırabilen kişi yok gibi. Özellikle bilgisayar kullanımının yaygınlaşması ve bilgisayarların pek çok iş ve işlemi kolaylaştırması bu bağımlılığı tetikleyen en önemli unsur oldu. Hal böyle olunca da kitlelerin bilgisayar başından ayrılamaması gibi bir zorunluluk ortaya çıktı. Önceleri bankalar ve şirketlerle başlayan bilgisayarlaşma süreci devletin de hizmetlerini sanal aleme taşıması ile devasa boyutlara ulaştı. Klasik yazılı basının önce internette şube açması ve arkasından haberlerini internet üzerinden anında güncelleyebildiklerini fark ederek büyük bir rekabetin içine girmeleri ile gazetecilik ve dergi gibi matbu habercilik ciddi bir sarsıntı geçirdi. Pek çok devasa haber ajansı ve gazete bünyesindeki yazılı kısımlarını kapattı veya küçülttü. TV haberciliği bile internet üzerine yönelerek pastadan pay kapma yarışına girdi. Pek çok ilimizde ve hatta ilçelerde internet gazeteciliği yapan kişiler sayesinde halkın habere ulaşma imkânı arttı ve bazı şeylerin duyulması ve yayılması da kolaylaştı. Hele araştırmacıların, akademisyenlerin e-kütüphaneler ile tanışması akademik çalışmalara büyük kolaylıklar getirdi. Tüm bunlar internetin olumlu ve verimli yanları. Ama işin bir de öbür tarafı var. İlk başlarda chat odalar ile başlayan sanal arkadaşlıklar Facebook, Twitter, Instagram gibi uygulamalar ile yaygınlaştı ve bireyler önceden tanımadıkları ve belki de hiçbir zaman göremeyecekleri pek çok arkadaşa sahip oldular. Yanı başındaki eşi, çocuğu, annesi, arkadaşı ile konuşmazken ta Amerika ile sohbet edebilen bir insan tipi ortaya çıktı. Küreselleşmenin teknolojiye etkisi mi, teknolojinin küreselleşmeye katkısı mı belli olmayan bu gidişat, kitleleri afyon ile uyuşmaktan daha beter bir hale soktu. Artık kitleler neden olduğunu bile bilmeden tanımadığı insanların neler yaptığını, neler söylediğini merak eder oldular. Hatta tanımadıkları bu kişilerle siyasi ve ideolojik tartışmalara bile girdiler. Dedikodu, gıybet, rekabet ve en önemlisi başkalarının ne yaptığını öğrenme dürtüsünün yeni bir çeşidi olarak karşımıza çıkan bu durum kitleleri öyle etkiledi ki artık eşler birbirlerini unutmakta, çocuklar da sokakta oyun oynamaktan kaçınmaktadırlar. Bağımlılık olarak tanımlanan ve sigara, alkol, uyuşturucu vb. klasik bireysel bağımlılık tanımlamalarına nazaran daha bir kitlesel etkisi olan bu yeni durumun tüzel kişilik anlamında toplumları da uyutan bir etkisi olduğuna dikkat çekmek isterim. Zira bir bilgi çöplüğü olan internet ortamında kitleleri etkilemek, harekete geçirmek için birkaç twitt veya paylaşım yeterli olmakta ve toplumsal olaylar çok rahat yönlendirilebilmektedir. Büyük devletlerin nispeten küçük devletleri ve eğitimsiz toplumları kontrol etmekte zorlanmayacağı ve böylelikle dünya hegemonyasında daha rahat at koşturabilecekleri gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Bunun nispeten eski teknoloji ile yapılmış olanını Körfez harbi sırasında CNN haberleri ile görmüş ve yaşamıştık. Şimdi ise küçük bir video ile kitleler harekete geçirilebilmektedir. “Polis tarafından sürekli taciz edildiği için hakkını aramak için belediye binasına giden ve görüşme talebi reddedilince kendini ateşe veren Muhammed Buazizi’nin yaktığı ateş internetin ne derece etkili bir silah olabileceğini gösteren müthiş bir örnektir. Bütün vücudu yanmış bir halde hastaneye kaldırılınca, Buazizi’nin annesi Mannubiya Buazizi ve sevenleri belediye binasının önünde protesto gösterisi yaptılar. Yaşlı annenin gösterisini kaydeden Buazizi’nin iki akrabası, Ruşdi Horşani ve Ali Buazizi, bu videoyu internete koydular. Videoyu facebook’ta bulan El Cezire televizyonun Arapça kanalı videoyu aynı akşam yayınladı. Buazizi’nin memleketi Sidi Buzid’de daha ilk gün başlayan protestolar, ilk önce Sidi Buzidlilerin katılımı ile büyüdü ve videonun yayılması ile bütün ülkeye sıçradı. Ülkenin Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali, protestoları yatıştırma umuduyla, Buazizi’yi 28 Aralık’ta ziyaret etti, ailesini sarayında ağırladı ve Buazizi’yi kurtarmak için gerekirse Fransa’ya tedaviye göndermeyi vaat etti. Fakat sonraki gelişmeler her şey için çok geç kalındığını kanıtladı.” İlk başladığında dış güçlerin etkisi olmasa bile sonrasında yönlendirme ile kitleleri etkileyebildiği gözlenen ve internetin ne derece etkili olabildiğini gösteren belki de ilk olan bu olay zamanla büyümüş ve Arap baharı adı ile tüm Arap ülkelerini sarsmış; üç liderin devrilmesine, diğerlerinin saltanatlarının ise ciddi bir şekilde sarsılmasına yol açmıştır. İnternet, basit bir video ile başlasa da sanal alemi elinde tutan ve yönetenler tarafından kullanılarak kitleleri yönlendirme ve istenmeyen rejim, lider veya devlet yönetimlerinin devrilmesini sağlayan bir araç haline gelmiştir. Ülkemizde yaşanan Gezi olayları, 15 Temmuz kalkışmasına karşı halkın tepkisi gibi olaylar da sanal alemin etkisini gösteren basit birkaç örnektir. Kitlelerin bireysel anlamda saatlerini ekran başında harcamasından daha tehlikeli ve sarsıcı etkileri olan internet ve sanal alem ciddi bir bağımlılık ve kitlesel bir afyon olarak ele alınması gereken bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Özgürlük bağlamında ele alındığında kısıtlama veya yasaklama ile bir yere varılamayacağının herkesçe bilindiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu açıdan interneti yasaklamak çözüm değildir. Kontrol etmenin de çok zor olduğu sanal dünyayı düzene sokmanın ise bir gereklilik olduğu ama nasıl yapılacağının da belli olmadığı bir gerçektir. Küreselleşmenin etkisi ile farklı bir nesille muhatap olduğumuzun da farkında olarak konuyu ele almanın zorunluluk olduğunu hatırlatmak isterim. Zira şimdiki nesil için yasaklama, kısıtlama veya zorlama bir anlam ifade etmemekte, aksine ters tepkiye sebep olmaktadır. Konunun çözümünün eğitimden geçtiği, ama internet neslinin eğitim konusunda da zayıf ve kısır olduğu gibi acı bir durumla karşı karşıyayız. Belki de tencere yuvarlanır kapağını bulur diye düşünerek olayları akışına bırakmak kolay ve basit bir çözüm olarak karşımızdadır. Ama bir nesli kaybetmenin geleceği kaybetmek anlamına geleceği gibi ciddi ve çok önemli bir gerçeği de göz ardı edemeyiz. Dünyanın yeni bir döneme girdiğini, belki ciddi bir paradigma değişimine sebep olan Fransız Devrimi veya Sanayi devrimi gibi yeni bir dönemin başında olduğumuza inanıyorum. Sosyal bilimler alanında çalışanlar olarak zor ama ilginç bir döneme girdiğimizi fark etmemiz ve ona göre pozisyon almamız gerektiğini hatırlatarak yazıma son vermek istiyorum. ÖZKAN ÖZKAYA