Piyasalar

Yatırım Yetersizliği ve Sektörel Dengesizlikler

Punto:
Faiz belasından kurtulmadan ekonomiyi bağımsızlaştıramazsınız. Ekonomiyi yeni denge modellerine taşımadan, bu süreci başlatacak adımları atmadan da bunu yapamazsınız. Faizin egemenliğinin dijital ortamda sürdürmesi için çıkartılan yasaların getireceği sonuçları görmeden de bu işin nereye evrildiğini fark edemez ve göremezsiniz. Beş yıllık kalkınma planlarının bir öncekinin biraz rötuşlanarak tekrar edilmesi, ülkenin kalkınmasına yönelik devrimsel projeleri topluma sunmuyor. Kripto bürokrasinin alttan alta aldığı talimatla çalışması, bize mevcut kurulu para kredi sisteminin ürettiği olumsuz ön görüsüzlüğünde işaretlerini veriyor. Ekonomiyi bağımsızlaştırmadan faiz belasından kurtulamazsınız. Ekonomiyi bağımsızlaştırmak içinde parayı bağımsızlaştırmak zorundasınız. Sakın yanlış anlaşılmasın. Biz Merkez Bankasının bağımsızlığını değil, Devletimize bağımlılığından bağımsızlığı demek istiyoruz. Bu konuya daha önceki yazılarımızda detaylı değindik. Millileştirilemeyen bir para sistemi yüzünden; sanayinin büyük ve küçük ölçekli firmalar arasında dengeli biçimde kodlanamayışı, bu sektördeki ekonomiyi etkileyecek istihdamda sektörel dağılımıda olumsuz etkilemektedir. Üretim alanlarındaki yatırım yetersizliği, sadece sermaye yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Sermayenin piyasaya girişi para kredi sistemi modeline göre işlemekte olup, kontrolsüz biçimde faiz enstrümanlarına akarak üretim alanlarını oluşturan sektörlerde sermaye yetersizliğine neden olmaktadır. İşte bu tamamen paranın üretim biçiminin bir tercih sonucudur. Bu tercih bütün sektörler için etkili ve geçerlidir. Para üretim biçimi sürekli bir borçlanmaya göre kodlanmıştır. Bu belirleme biçimi ülkenin temel sorunlarını çözmede çözüm olarak sunulmuştur. Oysa sürekli borçlanma asla bir çözüm olamaz. Bu tercih yüzünden ekonomide genel bir gösterge olan ülke büyümesi, tamamen borca dayalı olarak oluşmaktadır. Mevcut para kredi sisteminin işleyişinde büyümeniz borçlanmanıza bağlıdır. Büyüme olumlu bir kavram borçlanma ise zihinlerde olumsuz bir kavramdır. Gelinen nokta şudur; 525 milyar tüketici borçları, 513 milyar kobilerin borçları, toplam dış borçlar 453 milyar $ dır. Ekonomik büyüme göstergesi bu verdiğimiz rakamlarla beraber artarak bu hale gelmiştir. Bu durum şuna benze; kredi ile ev aldınız, araba aldınız, arsa aldınız ama bunların ilk bir kaç faizli taksitlerini ödediniz. Sonra çıkıp diyorsunuz ki ipotekli olan bu mallar benim. Oysa o malların sizin olabilmesi için borcunuzun olmaması lazım. Ülkenin genel göstergeleri de bu durumdadır. Yöneticilerimiz ekonomide mevcut para kredi sistemini devam ettirmenin bir felaket olduğunu görmek zorundadır. Medeniyetler kurmuş bir milletin kendi ekonomik modelini kuramaması, kabul edilir bir şey değildir. Ruhları satılmış iç işbirlikçilerin uyguladığı sömürüye dayalı ekonomik Ortodoks model, dışa bağımlı faizci bir model olması ile bütün milletin kanı emilmektedir. 1980 sonrası liberalleşmede geçirdiğimiz küresel dayatmacı politik süreç, kendi kendine yeten bir ülke olan tarım sektörünü bitirirken; ihracata yönelik büyüme adı altında borç transferlerinin kapısını açmıştır. Bu politik tercihler Türk milletine büyük bedeller ödetti, halada ödetiyor. Yerli bir sanayi kalkınma modelini gerçekleştirmek için, paranın kontrolünün önemini bilmeyen yada paraya dokunmama şartı ile iktidara getirilen hükumetlerin attığı korkak adımlar yüzünden bugünümüze kadar geldik. Bu uydu ülkelere dayatılan politikalar olup, finansal para sistemi ile ülke içindeki sektörel gelişmeleri gelişmiş ülkelere bağlarlar. Bu amaca hizmet etmek için Türkiye'deki sanayi yapılanması aynen paranın akışına göre tepeden yapılanma gibi oluşmuştur. Ekonomideki dengenin , büyük sanayicilerle kobiler arasında gözetilmesi yapılmamıştır. Gerçek bir ekonomik kalkınma, finans yapılanması ile beraber yürüyecek, her sektörün ülke ihtiyacına göre yapılanması ile olabilecektir. Sektörlerin göreceli dağılımı gerçek bir toplumsal kalkınma için son derece önemli olup eğitimle bu sektörlerin beslenmesi de bir o kadar önemlidir. Ekonomideki toplu bir kalkınmanın önüne çıkartılan Tasarruf eksikliği, dolayısı ile yatırım eksikliği, finans sisteminin iç piyasadaki parasal kurgusu olan para kredi sistemindeki tepeden faizle başlama yanlışlığındandır. Siz bu kurgunun işleyiş biçiminde sorun görmeyip, Tasarruf eksikliğinden şikayet ederseniz, konunun işleyiş boyutundan hala haberdar değilsiniz demektir. Tasarruf eksikliği yatırım yapmak için engel kabul edilmiştir. Eğer yatırım yapmak istiyorsanız ve tasarrufunuz yoksa, bir başkasının tasarrufunu borç alarak yatırım yapacaksınız anlayışı ekonomiye hakim kılınmıştır. Birbirini besleyen para ve maliye politikaları bu temel faizci ana yapıdan hareket eder. Yutturulmuş bir paradigma olan yatırım tasarruf eşitliği yalandır. Yatırım yapmak için tasarruf zorunluluğumuz yoktur. Bu ifademiz kavrandığı zaman, bunu gerçekleştirmek için; yeni model kurulum çalışmaları başlandığında ilk bir sene içerisinde gerçek büyümenin nasıl oluştuğunu hep birlikte göreceğiz. Selam ve dua ile...