Ömür ÇELİKDÖNMEZ
Punto:
Dinle
Edison'un canı cehenneme yaşasın Türk dostu Nikola Tesla!
Nikola Tesla ve Albert Einstein Tükler için çalışıyordu! Bu iddiayı iki yıl önce gündeme taşımıştım. Merak eden Seçilmiş Kaynakça ya bakar.
Albert Einstein tarafından Türk makamlarına yazılan ve Türk devletinin hizmetinde olduğunu belirten mektubunun Türkçe tercümesini sizlerle paylaştım.
Albert Einstein’ın 17 Eylül 1933 tarihli Türkiye’ye yazdığı mektup…
"Ben, sadık hizmetkârınız Prof. Albert Einstein.
Ekselansları, Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum.
Sözü edilen kişiler, Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler.
Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir.
Bu ilim adamları, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan, Prof. Albert Einstein "
Nikola Tesla ve Thomas Edison kavgası
Edison ile Tesla arasındaki ilişkiyi biliyorsunuz. Bu kavgadan öte Edison'un ahlaksızlığından başka bir şey değil. Ampulün mucidi olmakla övünen Edison, Nikola Tesla'nın icatlarını kendi buluşu gibi pazarlamış, bizim Sırp dostumuza üç beş dolar dahi koklatmamıştı.
Nikola Tesla 86 yıllık hayatı boyunca birçok buluşun, teknolojinin öncüsü oldu. Bunlar alternatif akım, indüksiyon motoru, uzaktan kumanda sistemi, adını vermiş olduğu bobin ve türbin gibi birçok buluş gerçekleştirdi.
Ancak çoğu insanın bilmediği bir buluşundan söz etmeliyiz.
*Kablosuz elektrik dağıtımı*. Tesla bunu yaklaşık 100 yıl önce keşfetmişti, ancak hesaba katmadığı bazı şeyler vardı. Onun bir zamanlar güvendiği yakın arkadaşı *Thomas Edison* ve küresel elektrik şirketleri.
O zamanlar elektrik şirketleri kablolu iletim yaparak milyonlarca dolarlık vurgun yapıyordu. Tesla'nın tek istediği şey aslında basit bir cümleden ibaretti, "İnsanlık adına faydalı buluşlarla bunlars ücretsiz erişiminin sağlanması."
Ancak ona ihanet eden yakın arkadaşı Edison ve milyonlarca dolar kaybetmekten korkan kapitalistler, kablosuz elektrik dağıtımına engel olmak neler yapmadılar ki? Ne yazık ki başarılı da oldular.
Tesla 86 yaşına geldiğinde New Yorker otel odasında ölü bulundu. Ölmeden önce söylediği sözlerden birisi de şuydu: "Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir." Gerçektende dediği gibi. Gelecekte en çok konuşulan bilim insanı olmayı başardı.
Minnetle anıyoruz.
Nikola Teslaya dokunan Beyaz Hayaletler
Sırp asıllı Nikola Tesla; Dünya'nın katmanlarından biri olan İyonosfer’in insanlığın yararına kullanabileceğini söyleyen ve bunu ispatlayan bilim adamı.
Dünya'nın üzerinde bulunan üçüncü sıra katman iyonosferin en önemli özelliği elektrik enerjisini ve radyo, ses ve elektro manyetik dalgaları kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya taşımasını sağlayabilmesiydi.
Astral yolculuk da iyonosfer katmanına ulaşmakla başlıyordu.
Bir kaç yıldır Nikola Tesla'nın annesine yazdığı mektupta gaipten Mağribi dilinde sesler duyması, Türklerden uzak durmasına dair pişmanlık ifadesi hep dikkatimi çekti.
Melekût aleminden yani metafizik varlıkların (melek-cin-iblis vs.) ruhların ve nefislerin makamı olan âlemden gelen ilahi varlıklar demekki Ortodoks inancına sahip Sırp asıllı Nikola Tesla'ya görünmüşler, seslerini duyurmuştu.
Nitekim annesi Duka Tesla’ya birçok mektup yazan ünlü bilim insanı son mektuplarında ABD’de hissettiği hüzünlerini, pişmanlıklarını ve hayal kırıklarını anlatmıştır.
Türkiye’ye gelmemesi de bu pişmanlıklardan birisidir. Mektubunda bu konu ile ilgili "Türklerden uzak durduğum için üzgünüm, duyduğum sesler de bunu söylüyor. Şu an anlıyorum ki Türkler tüm bu şeyler hakkında çok daha fazla şey biliyorlar.” sözleri dikkat çekiyor.
Türkler acaba Teslanın bilmediği tüm bu şeyler hakkında ne biliyordu?
Yine aynı mektubunda, "Bu sabah erken kalktım, şafaktan hemen önce… Çünkü odamda rüyalarımla karışmış uzun zamandır duyduğum bir şeyi tekrar duydum. Bazı mağrib dillerinde güzel duaları söylenen birtakım sesleri (ağıtları) duydum...
Bu sabah uykumu kaçırdığımda seslerin her yerden geldiğini ve dışarıdan mı yoksa içeriden mi geldiğini tespit edemediğimi anladım. Aklımı kaybetmekten korkuyorum...
... Şimdi, Türklerden uzak durduğum için üzgünüm çünkü onlar, şafaktan önceki duyduğum sesleri(satırları) söylüyorlardı. Şimdi fark etmeye başladığım şeyleri, onların daha iyi bildiğini hissediyorum.
Bilimde geçirilen o yıllar boşuna. Eğer yapabilirsen, lütfen anne, orada benim için dua et, o mağrib dillerindeki ağıt(sesler, satırlarla) ile zavallı, cahil oğlunun kayıp ruhu için dualar et…" der.
Nikola Tesla'nın Mağribi sesler dediği muhtemelen Ezan sesleri olmalı. Makamında okunan Sabah ezanını nasıl duyduğu ilginç değil mi?
İp ucu istemisiniz?
Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efendi'nin torunu, Türk İstihbaratçı Mehmet Akif Ersoy’un öğrencisi Mehmet Münir Ertegün 1934 ve 1944 arasında (Beyaz Hayaletler’in Amerika’ya yerleştiği tarih) Washington Büyükelçisi’ydi.
Acaba Tesla'ya o mu dokundu? İkisininde ölüm tarihi birbirine çok yakın. Tesla New York'ta ki New Yorker otelinde, 7 Ocak 1943'te öldü. Mehmet Münir Ertegün ise 11 Kasım 1944, Washington, DC'de bulunan Türk Büyükelçilik binasında 11 Kasım 1944'te vefat etti.
Türkiye’nin Beyaz Hayaletleri ve Uzay çalışmaları
Astral Seyahat; insanın sanal olarak bir yerdeyken başka bir yerlere gitmesi ve orada hem görülmesi hem de orayı görmesidir.
Fizikötesi bilgiyle eşyanın tabiatına hükmedenleri tanımak neredeyse mümkün değil.
Onları görünmez kılan Beyaz Bulutlarla çepeçevre sarıldıkları için görülmezler. Onlar kendilerini bildirmek için bazen dışarıdan görev verdikleri isimlere dokunurlar.
Özel Kuvvetler Ermişler Ordusu Astral Yolculukla Tayyi Zaman, Tayyi Mekan yapabiliyor mu?
Halk arasında en kısa tabiri ile “ruhun bedenden geçici olarak ayrılması” şeklinde tanımlanabilen “Astral Yolculuk”ta iki süreç var.
Bunlardan ilki ‘Tayyı zaman’; vaktin genişlemesi, bereketlenmesi, yani kısa sürede uzun bir zaman yaşamış olma hâli” diğeri de Tayy-ı mekan yani mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmektir.
Bir diğer anlamı da mekan değiştirme yani bir mekandan başka bir mekana uçmak, ışınlanmaktır.
Tayyi mekân, bir mekandan başka bir mekana aracısız ve vasıtasız olarak yolculuk yapma işidir. Tayyı mekan, mekanın ortadan kaldırılması, aşılması anlamında olup mekanları çok hızlı bir şekilde aşarak diğer mekanlara ulaşmayı anlatır.
Buna göre, mistiklerin gerçekleştirdikleri tayyı mekan, tayyı zaman, onların kendi özlerine (holografik datanın değişik boyutlarına) vasıtasız “bilinç sıçramaları” ile gerçekleştirdikleri mekan ve zaman seyahatleri denilmektedir.
Nikola Tesla'nın bu süreci ve hali tasavvufi terim ile seyri sülük yaşadığı anlaşılıyor. Ona dokunan Türk Beyaz Hayalet kimdi?
Mümkün mü ona siz karar verin?
Türklerin uzay araştırmaları
NASA tarafından 32 yıl önce 5 Eylül 1977’de uzaya gönderilen Voyager 1 uzay aracına yerleştirilen ses kaydında uzaylılar, Türkçe ‘sabah-ı şerifleriniz hayrolsun’ sözü ile selamlanmıştı.
9.7.2010’da Avrupa Parlamentosu milletvekili Mario Borghezio’nun üye ülkelerden gizli UFO dosyalarını açıklaması ve sistematik örtbas etme politikasından vazgeçmeleri çağrısı Türkiye’de karşılık bulmuş, Sirius UFO ve Uzay Araştırmaları Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan, uzaylılar tarafından alıkonulan Türklerle ilgili bildiklerini aktarmıştı.
Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde UFO birimi var mı?
UFO’larla ilgili bir çok kez basına kapalı generaller ve üst düzey subayların katıldığı brifingler verdiğini söyleyen Akdoğan, Türkiye hava sahasında gözlemlenen UFO olayları içerisinde pilotların karşılaştığı askeri olaylardan söz etmişti.
Türk Hava Kuvvetleri’nin ve MİT’in içinde bir UFO biriminin bulunduğunu, UFO’larla karşılaşan 20 emekli askeri pilotla temas ettiklerini falan anlatmıştı.
Uzaylılar Türkçe Konuşur mu?
İspanyol Ulusal İstihbarat Merkezi’nin (CNI) 2003’te hazırladığı gizli rapora göre; Güneş sistemine en yakın yıldız sistemi olan Alpha Centauri’den 2000 yılında dünyaya uzaylılar gelmiş.
Dünyaya 4.3 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan sistemde yaşadığı ve insana benzediği öne sürülen uzaylıların konuştuğu dil günlük Türkçeye çok benziyormuş!
Uzay yarışında yaya mı kaldık?
TÜBİTAK bünyesinde Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü var. Türkiye’nin uzay ve havacılık teknolojileri konusunda gelişimini sağlamak, ilgili alanlarda güncel araştırma konularını ortaya koymak, çözümlemek ve çözümlenmesine yardımcı olmak amacı ile araştırma, teknoloji geliştirme ve uygulama için kurulmuş.
Burada, dünyadaki gelişmeleri izleyerek, uzay teknolojileri alanında öncü olmak ve Türkiye’nin teknolojik bağımsızlığını sağlamak amacını göz önünde tutarak, uydu teknoloji sistemleri ve alt sistemlerinin yanı sıra, haberleşme sistemleri, uzaktan algılama, veri işleme ve havacılık teknolojileri projeleri yürütülüyor.
Türkiye’deki uzay araştırmaları belki emekleme devresinde görülebilir. Lakin Azerbaycan Milli Havacılık ve Uzay Ajansı MAKA/Azərbaycan Milli Aerokosmik Agency uzun yıllardır faaliyette.
Acaba diyorum Türkiye, tıpkı nükleer silah projesinde Pakistan ile işbirliği yaptığı gibi uzay araştırmalarını da tek millet tek devlet gördüğü Azerbaycan ile mi yürütüyor?
MAKA; Azerbaycan’ın uzay araştırma programlarını bilimsel ve ticari hedeflerle koordine eden bir hükümet organı. 1992’de, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi’nin “Kaspiy” bilimsel araştırma merkezi yerine kuruldu.
Azerbaycan uzay programı, büyük ölçüde Sovyetler döneminde olduğu gibi uluslararası iş birliği ile gerçekleştirildi. Birkaç Azeri fabrikası Sovyetler Birliği’nin uzay projeleri için ekipman üretti, ancak tesisler güncelliğini yitirdi.
Program hem ulusal hem de diğer uluslarla iş birliği içinde olan bir dizi uydu projesini içeriyor. Ajans 2006 yılında, Azerbaycan Savunma Sanayi Bakanlığı’na devredildi.
2009’da Azerbaycan’ın uzay endüstrisi, İlham Aliyev’in onayı sonrasında uzay endüstrisinin gelişmesi için kurulan yeni bir ajans olarak güçlendi.
Programın bir parçası olarak 2013 yılından itibaren ülkenin VSAT (Çok Küçük Diyaframlı Uydu Terminali)nin montajı ve üretimi yapılıyor.
Nükleer Silah Türkiye için hayal mi?
Türkiye’nin nükleer enerji macerası, 5 Mayıs 1955’te ABD Başkanı Eisenhover’ın "Barış İçin Atom Programı" çerçevesinde ABD ile imzalanan ikili anlaşmayla başladı.
Bu tarihî anlaşma, merhum Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde imzalandı.
Türkiye bu anlaşmayı hemen fırsata dönüştürdü.
Menderes döneminde (1956) çıkarılan 6821 sayılı Atom Enerjisi Komisyonu (AEK) Kanununun ardından aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) başlatılan çalışmalarla, nükleer teknolojiye ilk adım atıldı.
Sonrasında bir ‘Reaktör Komitesi’ oluşturuldu.
Çekmece Gölü kıyısında 3200 dönümlük Nakkaş Tepe Çiftliği satın alınarak, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’ne (ÇNAM) tahsis edildi.
Türkiye, 1957’de 7015 sayılı Kanunun TBMM’de kabul edilmesiyle, Birleşmiş Milletlerin (BM) önemli bir organı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına (IAEA) üye oldu.
Amaç nükleer enerjide kararlılık göstermekti.
1959’da TBMM, 7256 Sayılı ‘Türkiye Atom Enerjisi Programını Tatbik Şekli Hakkında Kanun’u kabul etti.
6 Şubat 1962’de, 1 MW güçteki TR-1 araştırma reaktörünün yapılması ve 27 Mayıs 1962’de ÇNAM’ın faaliyete geçirilmesi; 1966’da, Ankara Nükleer Araştırma ve Eğitim merkezinin (ANAEM) kurulmasıyla Türkiye, iyi bir başlangıç yaparak, yeni bir döneme girdi.
Türkiye’de nükleer santral kurulması çalışmaları 1965 yılında Süleyman Demirel’in ilk başbakanlığı döneminde de gündemdeydi. Askerlerin öncülüğünde nükleer silah yapmak için gizli bir araştırma başlatıldı.
Başta Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, TÜBİTAK ve üniversiteler dahil olmak üzere pek çok kurumdan gelen uzmanlarla oluşturulan bir ekip bunu araştırdı.
Elektrik Etüd işleri (EEİ), bir nükleer santralin Fizibilite Raporunu hazırladı. 1972’de çalışmalar devam etti; 1977’de servise girmek üzere 400 MW gücünde CANDU-PHWR tipi bir nükleer santral teklifi alındı ve 200 milyon dolara mal olacak bu santral için kredi temininin de mümkün olduğu görüldü.
O dönemde Türkiye’nin elektrik işlerinden sorumlu Etibank da, projeyi kabul etti ancak, Etibank'’ın yetkilerinin, yeni kurulan Türkiye Elektrik Kurumuna (TEK) devredilmesiyle bu projeye ara verildi.
1972’de TEK içinde Nükleer Enerji Dairesi kurulmasıyla, çalışmalara yeniden başlandı.
1976’da, Silifke’nin 40 km batısındaki Akkuyu, reaktör yeri olarak belirlendi ve 3 İsviçre, 1 Fransız firmasından oluşan müşavirlik konsorsiyumunun yardımıyla şartnameler hazırlanarak ihale açıldı.
Bu ihale de sonradan ileri bir tarihe ertelendi.
1979’da, Türkiye’nin üçüncü araştırma reaktörü (TRIGA Mark-II), İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü’nde, eğitim-öğretim başlatıldı.
Neymiş efendim, bugün Ruslar’ın yapmak için start aldığı Akkuyunükleer santrali’nin yeri 1976’da Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde belirlenmiş!
Pakistan devrede
Ancak devlet erkanı; nükleer silahın Türkiye’de yapılmasının olumsuz uluslararası etkilerini ve Türkiye’ye yönelik tehdit unsurlarını göz önünde bulundurarak binlerce kilometrelerce uzaklıktaki bir başka Türk soylu devleti Pakistan’ı bu projeye dahil etti.
Neden Pakistan?
Çünkü, Pakistan diye yazılır, Türkiye diye okunur!
Pakistan’da ilk olarak 1976'da nükleer araştırma laboratuvarları kuruldu.
Bu işin başına Prof. Dr. Abdulkadir Han geçirildi.
6 yıllık süre içerisinde uranyum geliştirme tekniği elde edildi.
Nükleer güce giden tüm engeller birer birer aşıldı.
İşler çok gizli yürütülüyordu.
Çalışmalar esnasında gereken ve nükleer gücü tekelinde tutan ABD, Rusya, Çin ve Fransa tarafından Pakistan Ordusuna verilmeyen bir çok malzeme özel şirketler aracılığıyla adı geçen ülkelerin istihbarat örgütleri atlatılarak uluslararası piyasadan temin edildi.
Pakistan Devleti, halk, ordu ve özel teşebbüs nükleer güce ulaşmak için hiç bir fedakârlıktan kaçınmadı.
Sıkıntılı süreç sonrasında çekilen zahmete değdi.
Nikola Tesla ve Albert Einstein neden çalışmalarını Türkiye’ye versin?
Nikola Tesla, Sırp asıllı ve Ortodoks inancına sahipti. Albert Einstein ise Yahudiydi.
Her ikisinin de inanç noktasında Katolik kilisesi ile arası yoktu.
Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efendi'nin torunu, Türk İstihbaratçı Mehmet Akif Ersoy’un öğrencisi Mehmet Münir Ertegün 1934 ve 1944 arasında (Beyaz Hayaletler’in Amerika’ya yerleştiği tarih) Washington Büyükelçisi’ydi.
Nikola Tesla ve Albert Einstein ile kurulan irtibat pekiştirilmişti. Sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi.
Türk soylu Elon Musk'ın Türkiye ziyareti sırasında Anıtkabire çıkması, Atatürk ile ilgili övgü dolu sosyal medya paylaşımı ve Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sık sık görüşmesi, şirketinin isminin Tesla olması sizce rastlantı mı?