Yazının başlığını “En İyi Üniversite veya Akademisyen Olmanın şartları Nedir” şeklinde düşünmekle birlikte biraz kısaltmaya çalıştım. Böyle bir soruya oldukça fazla faktör sıralamanın mümkün olduğunun bilincindeyim. Ama rahmetli Babam (Halil İbrahim Güvenç) Usta olarak “Yakıtsız giden araba henüz icat edilmedi” derdi. Başlıktaki sorunun cevabını Babamın bu sözü çerçevesinde cevaplayacağım. Bu nedenle yazıyı okuyan dostlarımız neden diğer faktörleri yazmadın diye kızmasınlar. . Son günlerde iki diyalogum oldu: İlk konuşmamız bir akademisyen dostumlaydı. Bu akademisyen arkadaş ile konuşurken “çalıştığı üniversitede yöneticilerin yayın beklentisi içinde olduklarını ama kendisinin ise bütçe beklentisi olduğunu” söyledi. Yani bir taraf her akademisyen yılda 1-2 “yayın” yapsın beklentisine sahipken diğer taraf “destek ve teşvikler” ne durumda diye soruyor. Bu konuşmadan sonra yeni akademik yıl başladığından geçen gün ders çıkışında bir öğrenci “Üniversitelerle ilgili güzel bir video var izlemelisiniz” dedi. Bende adresini gönderirsen izlerim dedim. Video izlemeye başlayınca canlı yayında (Haberturk, Teke Tek Bilim -16 Ağustos 2020) izlediğimi hatırladım. Başlamışken videoyu tekrar izledim. Video’da Almanya'nın prestijli araştırma ödülü Max Planck-Humboldt'u kazanan, Chicago Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Akçiğit konuşmacıydı. Sayın Akçiğit’in bu konuda bayağı emek vererek bir çalışma ortaya koyduğu anlaşılıyor. Tebrik ederim. Konuşmanın bir yerinde şu soru yöneltiliyor.
Bütçe
-Chicago Üniversitesi’nde kaç öğrenci var? Bütçesi ne kadar? Sayın Akçiğit şu cevabı veriyor: “Rakamları tam hatırlamıyorum ama sözüm olsun yazayım” Bu benim ilgincime gitti. Bu kadar veriyi toplayan analiz eden birinin çalıştığı üniversiteye ait bilgileri bilmemesi… Daha sonra Sayın Altaylı gelen bir mesajı okuyor: Chicago Üniversitesi’nde 6.800 lisans ve 10.159 yüksek lisans ve doktora öğrencisi bulunmaktadır. Bu üniversitenin 4.3 milyar dolar (dışardan gelen fonlar hariç) bütçesi bulunmaktadır. Bu rakam oldukça önemli bir bütçedir. Dünya sıralamasında ilk sıralarda yer alan üniversitelerin önemli bütçelere sahip olduğu inkar edilmez bir gerçektir. Bizde, üniversitelerinin bütçelerinin kısıtlı olması ve personel harcamalarının yüksek paya sahip olması önemli bir sorun. Bir ara taşrada bir Üniversitenin 8 yıllık bütçesini toplamıştım. Ulaştığım rakam 80 kişilik bir uçağın yarısını alacak kadardı. Aradaki farkı siz düşünün. Buna paralel olarak konuşmada geçen şu hususa da dikkat çekmek isterim:
Teşvik
Chicago Üniversitesi’nde “akademisyeni işe alırken maaş ve 10 bin dolar yıllık araştırma bütçesi verilir, ne yapacaksa yapar (konferansa gider, veri seti satın alır vs). (üniversite yönetimini kast ederek) Üçüncü senede tavsiyelerim, yedinci senede dünyadan 10 kişiden hakkında bilgi alacağım. Duymak istediğimiz ‘en iyilerdendir’ denmesi, denmezse ilişkini keseceğim. Bu bütçe kullanımı verimli hale getirebiliyor.” Bir ara Sayın Altaylı; “kadın öğretim üyesi ABD’de/Chicago Üniversitesi’nde daha mı düzgün” oransal dağılıma sahip diye sordu. “Çok farklımı emin değilim!” cevabı verildi. Yukarda da dedim, bulunduğun kurumu tanımak önemli. Babam “Yakıtsız giden araba henüz icat edilmedi” demekle hiçte haksız değil. Bir ekleme yapmak gerekse varılacak menzil için yeterli ve kaliteli yakıt diyebilirim. Bilme siz ne dersiniz! Son söz: Girdi olmadan çıktı olmaz.