Piyasalar

Yaftalama ve Zehirle(n)menin Temeline Ne Var?

Punto:

Bu yazımda bu hafta okuduğum haberlerden (04.12.2021 tarihli) dikkatimi çekenlerde birisi çerçevesinde bazı düşüncelerimi paylaşacağım. 
Haber şöyle: Yunanistan temasları kapsamında başkentteki Ortodoks Başpiskoposluğuna ziyaret eden Papa'ya Ortodoks (mezhepsel farklılığa dikkat!) rahiplerden biri tepki göstermiş. Tepki gösteren Rahip, Papa'ya Başpiskoposluğa giriş yaptığı sırada bağırarak, “Papa, sen bir kâfirsin” demiş.
Kâfirlikle suçlanan farklı bir Hristiyanlık mezhebinin (Katolik) aziz (ermiş) ilan edilmiş lideri (Papa). Bu olayda aynı dinin mensupları arasında ilkesel (mezhepsel) bir tartışmadan dolayı kâfir suçlaması yapılmaktadır. 
Dini çevrelerde kâfir kavramı yakın bilinen bir sıfattır. Daha çok başka dinin mensupları için veya bir dinin mensubu olup da o dinin ilkelerinden dışarı çıkan için kullanılır. Öncelikle suçlama konusu olan bu kavrama yakında bakılması faydalı olacaktır.   Kâfirin kim olduğuna İslam Ansiklopedisine (https://islamansiklopedisi.org.tr/kufur) göz atarak anlamaya çalışalım: 
Kâfir 
Hıristiyanlığın temel öğretisini ‘kurtuluşa erebilmek için’ İsa’ya, öğretilerine ve yeryüzünde O’nun bedenini temsil eden kiliseye intisap etmenin zorunluluğu oluşturur. Kilise babaları bu inancı, “Kilise dışında kurtuluş yoktur” hükmüyle bir dogma haline getirmişlerdir. Dolayısıyla bu dindeki küfür anlayışını “Hz. Îsâ’nın ve kilisenin öğretilerini kabul etmemek” şeklinde tanımlamak mümkündür. Kilise babalarından Origen’e göre de kilise dışında kalan hiçbir kimse kurtuluşa erdirilmeyecektir. Kur’ân-ı Kerîm’de küfür kavramı kök halinde kırk bir yerde geçmekte, bunun yanında çok sayıda ayette aynı kökten türemiş fiil ve isimler bulunmaktadır.
Bu açıklamada şu cümlelere dikkat etmenizi öneririm: “Kilise dışında kurtuluş yoktur” ve “kilise dışında kalan hiçbir kimse kurtuluşa erdirilmeyecektir.” Buna göre kurtuluş reçetesi kiliseye bağlılık ise -Papa bunun zirvesinde iken- tepki gösteren Rahip Papa'yı bile kâfirlik ile suçlayabilmektedir. Bu zihniyetteki herhangi bir grup mensubu kendi dışındakileri nelerle suçlamaz ki?
Örnek olayımızda dıştan bakınca sorun bir kulvar farklılığı gibi… Ama!
Kulvar ve zehirlenme
Kulvarı (Fransızca couloir), spor yarışmalarında her yarışçıya ayrılan şerit, içinde bulunulan yolda ilgili olduğu alan veya yolun (dinin) ayrılmış her bir kısmı (mezhep) şeklinde açıklamak mümkün. Bu örnekteki gibi aynı yolda olsanız da farklı kulvardaki birinin tepkisi ile karşılaşabilirsiniz.
Peki, bunun nedenleri nedir? Buna cevap için Papa’ya söz verelim: Papa Başpiskoposlukta Yunanistan’a ilk seyahatinde tanıştığı Başpiskopos II. Beatitude Ieronymos’a hitaben yaptığı konuşmada, parçalanmaya yol açan tarihi yanlışlarda payı olan Roma Katolik Kilisesi adına af diledi. Papa konuşmasının devamında, “Dünyevi kaygılar bizi zehirledi, şüphe otları mesafemizi artırdı; birçok Katolik’in yaptığı hatalar için Tanrı’dan ve kardeşlerimizden yeniden af dileme ihtiyacı hissediyorum” dedi (2016). 
Batıda durum bu!
Peki, doğuda ne oldu?
Doğu
Ne mi oldu: Dünyevi kaygılar onları da zehirledi… Şüphe otları artık devasa ağaçların olduğu ormanlara dönüştü.
Gençlik dönemimden beri kendini merkeze koyup diğerlerini yaftalama anlayışında/kültüründe bir sorun olduğunu düşünürüm. Kim karar vermişse, hangi bilimsel gerçekliğe dayanıyorsa, sen müminsin diğeri kâfir, sen vatanseversin diğeri hain, sen yoldaşsın diğeri dönek, sen cansız diğeri düşkün…
Aslında bu yaklaşımda benmerkezcilik, bencillik var. Kâfir (veya ayrıştırıcı başka bir sıfat) ilan edilen neticede aynı dinin/milletin bir başka mezhebinin mensubu (veya dindarı, bağlısı). Gerçekten, kendi konuştukların veya yaptıkların doğru aynı yolun farklı bir kulvarında giden yanlış yolda mı? Hakikat öyle mi?
Yukarda kaynağını belirtiğim Ansiklopedi de kafir konusunda uzun izahlardan sonra yer verilen şu son söz önemsenmelidir: “insanlar hakkında araştırma yapmadan onların küfürlerine hükmetmenin (tekfir), gerek kul hakkı gerekse toplum huzuru ve düzeni açısından sakıncalı sonuçlara yol açabilecek bir tutum olduğuna dikkat edilmelidir.”
İnsanlığın, -özel anlamda Türk-İslam Dünyasının- parçalanmaya yol açan tarihi (ve günümüzdeki) yanlışlarda dönmesini, dünyevi kaygılardan ve zehirleyen şüphelerden uzaklaşmasını, birbirini seven ve saygı ile karşılayan bir noktada buluşmasını dilerim.
Son söz: Zehri altın kupada sunarlar.