Rubil GÖKDEMİR
Punto:
Dinle
Sevgili arkadaşlar,
Benim gibi birçoğunuzun da aklına gelmiştir herhalde?
Biliyorum "neyi diye" soruyorsunuz şimdi!
Hepimiz biliyoruz ki, medyanın oransal olarak %90'ı doğrudan iktidarın kontrolü altındadır. Bu sebeple de toplum olarak, bütün haber ve tartışma programlarında sayıları yaklaşık 30 civarında ve her konunun uzmanı (!) olan "yandaş yorumcuların" her türlü nadanlık ve nobranlıklarına muhatap oluyoruz.
Tabi ki, niyetim zaten hepimizin de malumu olan ve işaret etmek istediğim asıl konu bu değildir...
Kafamı kurcalayan asıl mesele ve büyük soru şudur; yahu yaklaşık olarak kaynağı meçhul 2,5 milyar $'lık bir yatırım yaparak koca bir "propaganda imparatorluğu" kurmuşsunuz ama buralarda yazdırmak ve konuşturmak üzere seçtiğiniz "elemanların" bu kadar da "vasat altı" olması mı gerekiyordu sorusudur.
Bu ve benzeri sorular üzerinde epeydir kafa yoruyordum...
Bütün medyayı kuşatmış olmanıza karşın, bu mecralarda konuşturacağınız gerçekten entelektüel birikimi olan, dinleyen insanlara saçını başını yoldurtmayacak, daha ikna edici insanlardan oluşan bir ekipte mi kuramıyorsunuz?
Bu mahiyetteki soruları çoğaltarak cevaplarını aradığımda varmış olduğum sonuçları özetlemek gerekirse;
* Medyayı işgal eden "vasat altılığı" temsil eden bu ekibin tespitinde bilerek ve isteyerek böylesine bilinçli bir tercihte bulunulduğu anlaşılmaktadır.
* Uzmanlaşmaya, işbölümüne ve bilimsel yeterliliğe dayalı olmaksızın seçilen bu insanların ortak özelliği, ideolojik saplantılara sahip "kesin inançlılar" arasından seçilmiş olmalarıdır.
* Hiç bir hukuki ve demokratik referansa, bilim zihniyeti ve fikir namusuna sahip olmamaları sebebiyle, efendilerinin dönemsel (günlük-haftalık-aylık) çelişkilerine derhal uyum gösterip, savunacak kadar omurgasız olmaları gözetilerek, bu nitelikte olanlar arasından seçiliyorlar.
* Bu ekibin arasına girmek için; ilmi yeterlilik, liyakat ve ehliyet gibi ölçüleri, "halka yakın" olmanın zıddı gibi göstermeye çalışan, kasten bu ölçüleri birbirine karıştırmaya çalışan eyyamcılardan olmak gerekmektedir
* Ortak özellikleri; efendileri ve savundukları düzenin imkanları arkalarında olmaksızın, kendi nam ve hesaplarına ürebilecekleri herhangi bir değer ve statüsü bulunmayan kifayetsiz muhterisler arasından devşirilmiş olmalarıdır.
* Aynı zamanda bu dönemin özelliklerine uygun olarak YANAŞMA DÜZENİ'NİN "rol modelini" temsil etmek ve bu rolü meşrulaştırmak üzere, "vasatlaşma" ve "kurumsal aptallığı" tahkim etmeye elverişli kullanışlı elemanlardan oluşmaktadırlar...
Şimdi ilk fırsatta aklıma gelen bu tespitlerin tam tersine, medyada boy gösterenlerin; ilmi yeterliliğe, uzmanlığa, derin bir kültürel birikime ve edebe sahip olmaları durumunda bu düzenin sürdürülebilir olması mümkün müdür?
İşin daha kötü tarafı ise, muktedirleri temsil eden medya silahşorlarının nitelikleri bu şekilde tespit edilince, karşıtları da aynı "vasatlaşma" düzlemi ve ikliminden devşirilmekte ve bu düzeni hep birlikte tahkim etmek görevini yerine getirmektedirler.
ÖZETLE; muhatap olduğumuz vasat altı yandaşların hakim olduğu medya düzeni, ihmal veya hatalı tercihler dışında, gayet şuurlu bir kurguyla kendi "rol modellerini" üretmekte ve bu hâli normalleştirerek, "kesin inançlılar"dan oluşan bir muhafız alayıyla, toplumu "vasatlaşma" düzleminde teslim almaya çalışmaktadır.
Lütfen üzerinde biraz düşünüp, katkıda bulunalım...