Piyasalar

VARDIR BİR HİKMETİ

Punto:

HAKÎM, Allah’ın Güzel İsimlerinden biridir. Hikmetle hükmeden, her hükmünde tam isabet kaydeden, yarattığını yerli yerince yaratan, yaptığı her işi kusursuz ve mükemmel yapan demektir.

Hüküm; birden fazla ihtimalin akıl tarafından muhakeme edilerek teke bağlanması işlemidir.

Hakîm, hem özünde noksansız ve kusursuz olan, hem de yaptığı işi noksansız ve kusursuz yapan demektir. Zıddı “sefih”tir. Anlamsız, amaçsız, ilkesiz, dengesiz, isabetsiz iş yapan ahmak ve aptal kişi demektir.

Hakîm olan, yaptığı her işte mutlaka bir anlam ve amacı olan demektir.

Hakîm hikmet sahibi demektir. Hakîm olan birinin işleri muhkem, davranışı isabetli, tavrı hikmetli, sanatı muhteşem, sözleri sadık, ahlakı güzel, bakışı keskin, görüşü sahih, bilgisi gerçektir. Bu durumda El Hakîm yalnızca Allah’tır.

HİKMET NEDİR?

Hikmet, doğru hükümdür.

Hikmet Allah için kullanıldığında, bir şeyi yerli yerinde yaratmaktır. Kul için kullanıldığında bir şeyi yerli yerinde tutmaktır.

VARDIR BİR HİKMETİ

Var olup da, varlığının hikmeti olmayan hiçbir şey yoktur. Olmayıp da, yokluğunun hikmeti olmayan hiçbir yok da yoktur.

Gerek mülk, gerek misal, gerekse melekût âleminde var olan her bir şeyin bir hikmeti vardır. Fakat biz onun hikmetini kavrayamayabiliriz.

Hikmetin başı ise, Allah’ın Hakîm ismine imandır. Hakîm ismine imanın gereği, Allah’ın yarattığı her bir şeyde bir hikmetin bulunduğu hakikatidir.

Eşyanın hikmeti olmasaydı, üzerinde tefekkür edilecek bir şey de kalmazdı.

Dedik ki; “Hikmet Allah için kullanıldığında, bir şeyi yerli yerinde yaratmaktır. Kul için kullanıldığında bir şeyi yerli yerinde tutmaktır.”

Bu kez de ortaya şöyle bir mesele çıkar: Hikmet bir şeyi yerli yerinde tutmak ise, insanın hikmete ermesi için, önce Allah’ın o şey için yarattığı yeri bilmesi lazım. Peki, insan, Allah’ın bir şey için yarattığı yeri nasıl bilecektir?

Bu sorunun cevabı açıktır ve nettir. Allah’ın gör dediği yerden bakarak.

Böyle bir bakışı insan nasıl kazanır? 

Bu suale Allah’ın verdiği cevap tektir: Vahiy ile. Zira Vahiy, kendi beyanına hikmetin ta kendisidir.

Allah’ın gör dediği yerden bakmanın ilk talimatı, ilk inen vahyin de talimatıdır: “Yaratan Rabbinin adıyla oku”. Yani Rabbinin yarattıklarına rabbinin gör dediği yerden bak ve rabbinin gösterdiğini gör.

HİKMET İNSAN MUTLULUĞUNUN GARANTİSİDİR

Hayatın yükü altında inleyen insanı, içinde bulunduğu ana mahkûm olmaktan kurtarıp, o ana hakîm kılacak olan mucizevi güç, ilahi hikmete imandır.

Başa gelen ağır bir musibet ve imtihanın altından insan, başa gelen o şeyin içinde sayısız hikmetlerin gizli olduğu zannıyla çıkabilir.

O insan bu sayede derdini sever. Hatta o insana derdi deva olur.

ÖZÜRLÜ BİR ÇOCUĞUNUZ OLSA…

Allah bir aileyi bazen zihin özürlü bir yavru ile imtihan eder. Biri çıkar da; “Bu çocuğun suçu ne ki, doğuştan zihin özürlü doğdu” diye sitem ederse, sitemin muhatabı doğrudan Allah olur.  Ama bu, Allah’ın hakkına geçmektir.

Zira bu sorunun temelinde, akıllı olarak doğmanın kazanılmış bir hak olduğu düşüncesi yatar. Sahi bu doğru mudur? Yani insanın annesinden akıllı olarak doğması, kazanılmış ve bedeli ödenmiş bir hak mıdır?

O zaman sormak lazım: kim ödemiş bedelini? Ne ile ödemiş? Ne zaman ödemiş? Ödemişse, bedelin bedelini kim tesbit etmiş?

Bu suallerin cevabı bellidir? Kimse doğuştan bedel ödememiştir. 
Herkes sahip olduklarına ilahi bir ikram olarak sahip olmuştur. Yani, insan Allah’tan alacaklı değildir. Aksine Allah’a borçludur. Hem de her şeyini borçludur. Borçlu olduğu Allah’a hesap sorması, sadece nankörlüğünü artırır.

Şu halde Allah ikramı dilerse şu oranda, dilerse bu oranda yapar. İkram, ikram edenin takdirine kalmıştır.

Hikmetle bakan biri, başına gelen her musibetin içinde, sayısız hikmetler olduğunu düşünür. Allah ile savaşmak yerine (ki, bu kesinlikle kaybedeceği bir savaştır) Allah ile barış içinde olur.

KENDİNİ BİL! SENİN YERİN NERESİ?

Hikmetle hareket eden insanın ilk fark etmesi gereken hakikat, kendi yeridir. Hakîm olan Allah hiçbir şeyi yersiz yaratmadıysa, bu kendisi için de geçerlidir.

Allah’ın senden razı olmasını istiyorsan, önce sen Allah’tan razı olmalısın. Bu ayetler, “Sen Allah’tan razı, Allah senden razı olarak” anlamını taşır. 

“RAZIYETEN MERZİYEH”, “RADITALLAHU ANHUM VE RADU ANHU”

Sorması gereken soru şudur: Allah beni niçin yarattı? Yerim neresidir? Yerimde miyim, değil miyim? Değilsem neden?

Hikmetle hareket etmeyen insan zulüm üretir ve zulmünün ilk muhatabı da kendisidir.

O halde insan, hikmetle çıktığı yolun daha başında kendi yerini bilecektir. Bu, yeryüzünün en eskimez hikmetidir. Kendini bil!
Zira kendini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen haddini bilir. Haddini bilen ise kendini bilir. Haddini bilen kadrini bilir.

ALLAH’IN HER İŞİNDE HİKMET VARDIR

Her hikmetinde de hayır vardır.

Bizim aklımız her şeyin hikmetine eremeyebilir. Fakat biz onun hikmetine eremedik diye, o şey hikmetsiz değildir.

İnsana düşen, varlığın ve eşyanın hikmeti üzerine düşünmek ve o hikmeti araştırmaktır. Hikmet arayışı tefekkür faaliyetinin zirvesidir.

Nasıl ki Allah’ın her işinde bir hikmet varsa, her hikmetin sonu da mutlak hayırdır. Hikmetli olanda şer, şerli olanda hikmet yoktur. Zaten hiçbir şey, yaratılışı itibariyle şer değildir.

Şer, bir şeyin yaratılışından kaynaklanmaz. Onun yaratılış amacına aykırı kullanımımdan kaynaklanır. Üzüm, insan içki üretsin de sarhoş olsun diye yaratılmamıştır. Fakat insan, üzümden ürettiği alkol ile Allah’ın verdiği en büyük nimet olan aklını örter.

Mekki bir ayette, Allah Resulü’nden “Allah’ın hükmüne sabretmesi istenir: “

Neden?

Zira Allah hükmünün arkasında yatan hikmet bazen zor anlaşılabilir. Ama hükmü veren bunu ta baştan bilir. Allah’ın el hakîm ismine iman eden kimse, hikmetine eremese de, Allah’ın her hükmünde bir hikmet olduğunu bilir ve inanır.

MEKKE SEBEBİ MEDİNE SONUCU

Allah Resulünün 23 yıllık nübüvvet sürecinde, Medine sonucunun alınmasının sebebi Mekke’dir. Mekke sebebi olmasaydı, Medine sonucu elde edilemezdi. Bu Allah’ın yasasıdır.

Mekke, müminler için mezun olmaları gereken bir okuldu. Medine’de kuracakları yenidünyanın nasıl olmaması gerektiğini Mekke’den öğrendiler.

Siz de dünya okulundan iyi derece ile mezun olunuz!

Bulunduğunuz yeri Mekke’niz kabul edin. Ahiret sonucunu almak için, dünya okulundan mezun olunması gerekir. Ahirette kurulacak yeni hayat, dünya okulunda kazanılanlar ile olacaktır.

Bu okulda, elbette Allah’ın gücü ve yardımı en başta gelecektir.

KURAN HAKÎM BİR KİTAPTIR

Kur’an, tüm vahiyler gibi, Hakîm olan Allah’tan nazil olan bir hikmetler hazinesidir. Zira Kur’an, kendi çağının ve sonraki tüm çağların insanına Hakîm isminin en büyük tecellisidir.

Allah’ın Hakîm sıfatı Kur’an’da öyle yoğun tecelli etmiştir ki, bu tecelli sayesinde Kur’an, baştan sona hikmete kesmiş ve Hakîm ismi Kur’an’a da isim olmuştur: KUR’AN’-I HAKÎM.

Hakîm olan Allah, zatı için kullandığı Hakîm vasfını Kur’an için de kullanır: “Yasin, Vel Kuran-il Hakîm (Yasin 36:1-2). ”Hakîm olan Kur’an şahit olsun ki”

Hakîm olan Kur’an’ın hikmeti, muhatabını hedefine tam olarak ulaştırır. Çünkü Kur’an inşa ettiği herkesi hikmetiyle donatır.

ALLAH RESULÜNDE YANSIYAN HİKMET

Hikmetin kitaptaki en büyük tecellisi nasıl Kur’an ise, hikmetin insandaki en büyük tecellisi de Allah Resulü’dür. O yürüyen Kur’an’dı. Bu şu demektir; O yürüyen hikmet idi. Zira Allah resulüne hikmet indirilmiştir.

O, Kur’an’ın talebesi olmadan önce pasif iyiydi, kendisinin peygamber olacağını da umuyordu.

Kur’an O’nu hikmetle donatmıştı. Bu hikmet sayesinde O, hakikatin yaşayan dili oldu. İnsanlığın gördüğü en büyük iman hamlesini başlatan lider oldu. İdeal eş, örnek baba, adil yönetici, muzaffer komutan, model insan oldu. Güzel Örnek (Usvetün Hasene) oldu.

Kur’an’ın kazandırdığı hikmet ile öyle ölçülü ve dengeli bir kişilik kazanmıştı ki, değil dostlarının, düşmanlarının bile hayranlığını kazanmıştı.

Allah Resulünde yansıyan hikmetlerden biri de, Allah’ın hükmüne sabretmektir. Allah’ın hükmüne sabretmek peygamberliğin şanındandır. Zira en iyi o bilir ki, Allah’ın her hükmünde bir hikmet vardır.

KİME HİKMET VERİLMİŞSE ONA ÇOK HAYIR VERİLMİŞTİR

“Allah, hikmeti dileyene verir; kime hikmet verilmişse, doğrusu ona çok hayır verilmiştir. Ama saf akıl sahiplerinden başkası bunu kavrayamaz (Bakara 2:269).”

Bu ayetteki hikmet Kur’an’dır. Allah Kur’an’a hakîm kitap demektedir.
Kim ki, Kur’an iledir. Ona çok hayır verilmiştir.

EVLERİ HİKMET EVİ YAPMAK

Kur’an, Allah Resulü’nün evi üzerinden müminlere evlerini “Hikmet Evi” yapma tavsiyesinde bulunur.

“Ey peygamber eşleri! Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini yani hikmeti düşünün (Ahzab 33:34).”

Evlerimiz ya cennetin dünyadaki şubesidir, ya da cehennemin. Cennetin şubesi olması için, o evin Allah’ın razı olduğu bir ev olması şarttır. Allah, razı olacağı evlerin özelliğini bu ayette açıklamıştır: “İçinde Allah’ın ayetlerinin ve hikmetin üretilmesi”

Allah’ın ayetleri Kur’an şahitliğiyle hikmetin ta kendisidir. Bu durumda ayette iki ayrı şey değil, bir tek şey tavsiye edilmektedir: “Kur’an üzerinde düşünmek”

Kur’an üzerinde düşünmek, vahyi hikmete dönüştüren zihinsel bir faaliyettir. Zira Kur’an’ı anlamak farzdır. Kuranı anlamak için tefekkür etmek başta gelir. Bu Kur’an’da ayrıca öğütlenir: “Yoksa onlar kuran üzerinde tefekkür etmiyorlar mı?”

“Onlar hiç Kur’an üzerinde derin derin düşünmezler mi? Yoksa kilit üstüne kilit vurulmuş kalplere mi sahipler? (Muhammed 47:24).”

Kişi ne kadar derine dalarsa o kadar anlam mücevherleriyle karşılaşır.

Okumak zamanı aşan bir eylemdir. Anlamlandırmak, cennete dahi devam eden bitimsiz bir süreçtir.

Kur’an okuyan kimseye şöyle denir: “Oku ve yücel. Makamın son okuyacağın ayetin olduğu yerdedir”

Kurandan anlamını bilerek bir Bakara Suresi okumak, anlamadan bütün kuranı okumaya tercih edilir.

Zatıyla, Kitabıyla, Resulüyle bize sayısız hikmetler lütfeden Rabbimiz. Biz de Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.

Hayırlar diliyorum