Piyasalar

Uzun İktidar Dönemi Kalkınmada Başarı Sağlar mı?

Punto:

Neden bazı liderler onlarca yıl boyunca iktidarda kalsa da ülkeleri kalkınma yolunda başarısız
oldu? Bu soru makro (Ülke) ölçekte cevaplanacağı gibi mikro (vali, belediye, rektör, muhtar
vs) ölçekte de cevaplanabilir.
Genelde eğitim, bilim ve gelişme (kalkınma) ile ilgili konularda yazmaya ve okumaya gayret
ediyorum. Fakat geçen bir dost Suriye’deki gelişmeler ile ilgili düşüncemi sorunca kendi
bakış açıma göre bir değerlendirme yaptım. Bu değerlendirmemi birkaç yazıda sizlerle
paylaşacağım. Son 20-23 yılda zorlayıcı nedenlerle Irak, Libya ve Suriye’de yönetim/yönetici
değişiklikleri oldu.
Bu ülkelerin (toplumların) yüzleri Saddamgillerle veya Saddamgilsiz bu bir türlü gülmedi.
Neden? Asıl bu nedeni bulmak önemli. Ama önce bu üç ülkede ismi geçen (Saddam, Kaddafi
ve Esad) yöneticilerle ilgili bir değerlendirme yapalım. Bu amaçla şu soruyu ilk olarak sual
edelim: Bu yöneticiler ne kadar süreyle görev yapmışlar?
İktidar süresi
-Saddam Hüseyin (1937-2006), Irak'ın beşinci cumhurbaşkanıdır. Görev süresi 16 Temmuz
1979- Nisan 2003 arasındadır. Yani koca 24 yıl görevde kalmıştır. İktidardan düştüğünde 66
yaşındaydı. Üst düzey bir kavrama yeteneği olsa uzun görev süresi ve ömründe daha yüksek
erdemleri içeren bir bireysel tavır (yöneticilik) ve sosyoloji yaratabilirdi.
-Muammer Kaddafi (1942-2011), devrik Libya lideridir, görev süresi 1 Eylül 1969- 23
Ağustos 2011 (41 yıl, 11 ay ve 22 gün). Yani koca 42 yıl görevde kalmış. İktidardan
düştüğünde (öldürüldüğünde) 69 yaşındaydı. Üst düzey bir kavrama yeteneği olsa uzun görev
süresi ve ömründe daha yüksek erdemleri içeren bir bireysel tavır (yöneticilik) ve sosyoloji
yaratabilirdi.
-Esadlar: Hafız Esad (1930-2000) uzun yıllar Suriye’ye hükmetmiş. Baba Hafız Esad Görev
süresi 12 Mart 1971-10 Haziran 2000 arasında olup nerdeyse 30 yıl görev yapmış. Baba
Monarşi kurmuş. Oğlu Beşşar Esad’ın görev süresi 17 Temmuz 2000 - 8 Aralık 2024
arasında. Yani (24 yıl, 144 gün). Toplamda Esad yönetimi 55 yılı buluyor. İktidardan
düştüğünde (öldüğünde) baba 70’inde, oğlu 60 yaşına merdiven dayamıştı. Üst düzey bir
kavrama yeteneğinde (yönetici) olsalar uzun görev süresi ve ömründe daha yüksek erdemleri
içeren bir bireysel tavır ve sosyoloji yaratabilirdi.

Bu üç isim çerçevesinde bu ülkelerde uzun görev süreleri dikkate alındığında bir
yönetim/yönetici sorunu olduğunu söylemek mümkün. Konunun anlaşılması için “görev
süresi” üzerinde yoğunlaşalım.

Dönem
Bir yöneticinin bulunduğu süre onun bazı değişimleri yapması için yeterli olmalıdır. Buna
zaman faktörü denilebilir. Bu üç liderde bu süreler hiç de kısa değildir. Ama yine de siyaset
ve sosyolojide süre kavramı yaklaşımına bir göz atalım:
Siyasette "kısa dönem" terimi, bağlama ve kullanıldığı yere göre değişebilir. Ancak genel
olarak kısa dönem, bir olayın ya da politikanın etkilerinin hızlı bir şekilde görülebileceği
süreyi ifade eder. Bu süre genellikle birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişir.
Ekonomik siyaset açısından kısa dönem, genellikle piyasalardaki dalgalanmalar ya da kısa
vadeli politika kararlarının etkilerinin gözlemlendiği bir süre olabilir (örneğin, 3-6 ay).
Sosyolojide: Ekonomik ve tarihsel sosyolojide süre kavramı değişkendir. Bu kavram
genellikle, "kısa dönem" (günler, aylar, birkaç yıl) ve "orta dönem" (birkaç on yıl)
analizlerinden farklı olarak, daha uzun vadeli, yavaş ilerleyen değişim süreçlerini açıklamak
için kullanılır.
Özetle bu yöneticiler yeterince değişim yapacak kadar görevde bulunmuşlardır. Yukarda
belirtiğimiz çıkarım çözümlememizle doğrulanmaktadır: Yönetim Başarısızlığı
Vizyon
Sonuç olarak, yönetim başarısı yalnızca sürenin uzunluğu ile değil, vizyonun genişliği ve
halkla kurulan bağla ölçülür. Bu üç lider, tarihin kendilerine sunduğu fırsatı değerlendiremedi
ve halklarını daha parlak bir geleceğe taşıyamadı. Saddamgiller uzun iktidarlarında halkının
yüzünü güldürecek bir vizyon ortaya koyabilirdi. Ancak ne yazık ki bu fırsat tarihin tozlu
sayfalarında kaldı.
Bu noktada bazı Arap ülkelerindeki modernleşme başarısızlıkları yanında Türk
modernleşmesinin başarısına dikkat çekmek isterim.
Türk modernleşmesi birçok yönü ile başarılı olmuştur. Şöyle ki monarşiden tek parti
Cumhuriyetine, tek parti Cumhuriyetinden çok partili demokrasiye geçmeyi başarmıştır. Bu
geçişlerde sıkıntılar elbette yaşanmıştır. Bunlara rağmen ana eksende çok yıkıcı bir tablo
ortaya çıkmamıştır. Sıkıntıları yöneticiler yeni kararlar alarak, yeni atılımlarla; Türk-

Müslüman toplumlar ise sabırla söndürme başarısını göstermişlerdir. Bu yönüyle etnik ve
inanç akrabalığı olan toplumlara göre çok başarılı olmuştur.
Son söz: Ülkelerin başarısı yönetimlerin başarısıdır.