Aklın mantığın gerçekliğin yitip gittiği olağanüstü günler yaşıyor ve fakat ne olup bittiğini hala 'idrakten' yoksunuz.
Tek bir adam, üstelik mafyatik bir şahsiyet, milyonlarca savcısı hakimi ve polisi ve askeri ve akademisyeni ve gazetecisi olan bir ülkeye tehditler savurup ve sinir bozucu kahkahalar atıp bir kaç lafla parmağında oynatıyor, yer yerinden oynatıyor!
Bu bir 'altüst' oluştur, hercü merc dediğimiz.
Devleti ayakta tutan anayasası hukuku omurgası bir kaç videoyla un gibi toz gibi dağılıyor şeker gibi eriyor, koskoca hukuku hakimi bir kaç iddiayla maskara oluyor bisküvi gibi kırılıyor!
Tek bir insanın bu kadar güçlü bir rüzgar estirmesi mümkün mü?
Bu kadar iştahla izlenmesi bu kadar tartışılması olacak şey mi?
Bu gücü dünden bugüne nereden alıyor, kim besledi kim büyüttü kim saldı?
Ve bir mafya reisinin büyük kitleleri 'ahlaken' 'fikren' yanına alması 'helal lan sana' dedirtmesi görülmüş duyulmuş şey mi?
Ve uyuyan kitleleri uyandırması ve siyaseti canlandırması ve yıkılmaz denilen kaleleri yıkması ve yediden yetmişe herkese evet sarsıyor diye umut vermesi ve ahım şahım politikacılarla dalga geçip eğlenmesi çok çok büyük bir olaydır.
Normal hiç değil, artık bu meydan okuyuş, hikmetinden sual sorulmaz siyaseti de aşan ilahi takdir'dir.
Alametler işaretler yaşananlar aman Allah'ım sanki 'mehdi' gelmiş de haberimiz yok.
Dini bilgilerimizi tazeleyelim, mehdi ne zaman gelecekti ne yapacaktı? İsa Mesih'ten önce gelecek ortamı hazırlayacaktı.
Sonra, Süfyan'la (deccalle) savaşacaktı, Süfyan kim?
Süfyan 'kurulu bozulmuş kirli düzeni' temsil ediyor ve Süfyan'la kılıçla değil 'fikir'le savaşacaktı.
Sedat Reis de 'fikirle' savaşıyor!
Ve mehdi, din ve ahlakın tam olarak çürüdüğü yok olmaya yüz tuttuğu günlerde ortaya çıkacaktı.
Tam da çürümüşlüğün ortasında zuhur etmedi mi?
Küsleri barıştıracak husumeti olanları yatıştıracak umudunu kaybedeceklere güç verecek hepsini birlik içinde arkasına alacaktı, ki, birbirine husumet içindeki muhalifleri bir ay gibi kısa sürede toplamadı mı?
Ve Mehdi anlatacak anlatacak anlatacak ve ancak Süfyan'ın ordusunu tam ikna edemeyecekti.
Süfyan'ın ordusunu ikna etmesi zaman alacaktı.
Ve alabora olmuş toplumda şüpheleri giderecek toplumu yeniden İslam'la yüceltecek, manevi hastalığı iyileştirecek.
Sedat Reis de vallahi de billahi de Türk İslam Turan birliğini kurmuyor mu?
Ve rivayet çok, bazıları Mehdi'nin Hazreti Hızır olduğunu söyler, ee mübarekler, Sedat Reis hızır gibi yetişmedi mi?
Şimdi bu satırlara inanmıyorsanız, devam edelim, Süfyan'ın gücü (deccal) Mehdi'yi yenmeye yetmeyecektir!
Mehdi'nin göklerden iniş saatini de verelim, Mehdi, Şam'ın tepesinden belalar yağdıktan sonra gelecekti.
Şam'a on yıldır bombalar yağmadı mı?
Ve en önemlisi uyuyanları uyandıracak ölü ruhları diriltecek. Bu ölü ruhlar mecazen. Gerçek olmadı mı, ruhen ölmüş, tırsmış, umutlarını kaybetmiş kitleleri uyandırmadı mı?
Ve Saidi Nursi dahil tefsirciler Mehdi'ye ilk karşı çıkanların 'hacı-hoca' takımı olacağını söylemedi mi.
An itibariyle hacı-hoca takımı Mehdi'yle savaş halinde!
Hatta Mehdi ilk bombalarını hacı-hoca takımına atmıyor mu?
Ve hacı-hoca takımı Süfyan'dan korkup Mehdi'ye ilk karşı koyanlar olacaktı.
Ve Mehdi'nin Süfyan'la savaşı çok zorlu ve uzun sürecek, denmiyor muydu, evet, uzun ve meşakkatli geçecek.
Ve Mehdi'nin geldiğini hangi işaretlerle anlayacaktık, mesela kurumuş çiçekler birden çiçek açacaktı, ki, şahidiyim, tam Sedat Reis'in videosunu izledim gözüm saksılara daldı, hepsi birden çiçek açmış... Hatta dağ taş çatılar, beton dahi çiçek açmış.
Ve Süfyan'ın ordusu birden değil yavaş yavaş Mehdi'nin saflarına geçecek, ki, bir çok Süfyan yandaşının yazılarını okuyorum yavaş yavaş tövbe etmeye nedamet getirmeye başladılar bile.
Ya Resulallah, sen büyüksün Allah'ım, on yıllardır sesimizi dualarımızı duydun.
Büyük Allah'ım nihayet biz kulların imdadına yetiştin, şükür ya Resulullah, şükür kurban olduğum Allah!
Mehdi niye gelecekti, çürümüş ahlak'ı diriltmek için gelecekti, mazlumun ah'ı yerde kalmasın, ve, geliyor gelmekte olan.
Ve daha bismillah bir kaç video yayınlanmadan, Süfyan'ın ordusunda en önde kılıç sallayan gazeteciler toz olup korkudan arkalarına bakmadan kaçmadı mı?
Bunlar ahir zaman alametleri değilse nedir?
Ey cemaati müslimin, Allah, kullarını ve dinini sahipsiz bırakmaz!
Kurban olduğum Allah müslüman kılıcıyla alınmış bu mübarek beldeleri uyuşturucu tüccarlarına, ilkokul bitirmemiş cahil cühela hocalara, parayı basana köpeklik eden domuz gibi yiyip sıçan siyasetçilere, ey gafiller bırakır mı sanıyorsunuz!
Ve Mehdi geldiğinde gerçek iman sahibi herkes artık Süfyan'a değil Mehdi'ye inanacak ve Mehdi'nin saflarına katılacaktı.
Ki, en büyük alamet budur, yirmi milyon izleyiciden yüzde beş'i dahi Sedat Reis videolarına inanıyor ve umutlanıyor ve destekliyor, bundan büyük 'işaret' olamaz.
Bilimsel sosyolojik istatistiklerin de desteğiyle artık topluca iman ediyor ve inanıyoruz ki: Ahir zamanın tam da göbeğindeyiz.
Ki Süfyan'ın taraftarları alt üst oluşu (:'ahir zamanı') iliklerine kadar hissediyor, an itibariyle ürpererek silkilenerek titreyerek kaçacak delik aramakla meşguller ve Süfyan'ın taraftarları korkudan ağızlarını açamıyor, bir açıklama yapamıyorlar!
Süfyan'ın taraftarları şaşıracaklar önlerini bulamayacaklar, ne olduğuna inanamayacaklar, deniyordu, ey gafiller oluyor işte!
Mehdi'yi başka nasıl tanıyacağız, şöyle, mehdi'yi görünce birden kendini kaybedip aşka gelecek vecd hali yaşayacaksın, aynen, Sedat reis videosu izlerken Allah Allah deyip transa giriyorum, bundan ala alamet mi olur?
Ey cemaati müslimin!
Bu mübarek günlerde bize düşen!
Her pazar günü Reis'in videolarını hıfzetmek, dua etmek, birbirimize daha kucaktan sarılmaktır!
Dinleyin ve anlayın, sakın ola ki gayrete gelmeyin!
Çünkü Mehdi fikirleri çürüterek Süfyan taraftarlarını kokuşmuşluğunu dağlara taşlara bütün ülkeye dünyaya salacak, herkes 'çürümeden' iğrenecek kaçacak, herkes 'çürümeyi' iliklerine kadar hissedecek...
Bu itibarla, kavanozda fermantasyon gibi, videoların ağzını kapatın, tam bir mevsim karanlıkta tutun, tam bir çürüme gerçekleşsin, ki, şüphesi olan-olmayan herkes itiraz edilmeyecek şekilde çürümeye şahit olsun.
Dinin, Allah'ın, imanın nasıl tecavüze uğratılıp kirletildiğini, Allah'ın iki yüzlülükle maske diye kullanıldığına herkes katıksız şekilde şahit olsun, imana gelsin!
Yani bekleyin kardeşlerim!
Ne erken seçim isteyin ne istifalarını.
Armut ağacında armutları yiyip sonra ağacın dallarına sıkışıp aşağı inemeyen ayılar gibi, yedikleri yere sıkışsınlar, zıkkımlandıkları yerde çürüsün, leşleri daha da koksun..
Yaşasın Çürüme!
Yaşasın sabırla leşin meydanlık yerde çürümesini bekleyip seyredenler!
Yaşasın dava soruşturma açmayan hakimler savcılar, çürümenin ne kadar derinlere sirayet ettiğini saraydan korkup suya sabuna dokunmayarak hepimize bir daha göstersinler!
Yaşasın iddiaların üstüne gitmeyen meclis siyasiler savcılar, gitmesinler ki, kangren büyüsün, mikroplar çoğalıp bütün vücudu kemirip kemiği tırnağı kıkırdağı kalmayıp hepsini bitirsin!
Yaşasın ahlak ve din ve kanun adına konuşmaktan korkan yazarlar, ki, fikirleri çürüdükçe tutundukları gösteriden din ve ahlak kamuflajları kökünden kopsun, rezillikler ayyuka çıksın. İş geçtikten sonra dahi feryat figanlarına kimsecikler yetişmesin!
Yaşasın kangren bacağı keserek zehirli kanın tüm vücuda sirayetine engel olanlar, ki, kütüphaneler dolusu aklı selim sorumlu eleştiriler yapıp imana akla mantığa insanlığa birlik'e çağırsan bu çürüme kadar hayırlı bir çözüm olamaz!
Yaşasın bataklığı kurutmayıp, sivrisinekleri çoğaltıp, sütre gerisinden maaşlarını alıp olup biteni seyredenler!
Yaşasın hukuk'un rahatlatıcı, ferahlatıcı, serinletici, pencerelerini açmayıp 'kendi g.tünün' derdine düşen siyasiler savcılar!
Yaşasın iktidardan giderim korkusuyla, "inadım inat" diyerek çürüyen, ceset kokusunu Edirne'den Hakkari'ye salanlar!
Derdimizi, yaşadığımız acıları, soygunları, geniş kitlelere anlatabilmek için bu kadar yaygın kaldırılmaz kötü koku'dan daha iyi bir iletişim aracı olabilir mi, herkes duydu işitti işte, bin tane TV olsa bu kadar etkili olmaz!
Kendilerini şahsiyetlerini insan oluşlarını erdem ve gurur ve onurlarını ve memleketlerini dinlerini hiç düşünmeyen insanları, ey cemaati müslimin, çürümeye bırakın!
Sosyal ve siyasi hayatta ve tıp'ta da aklın yolu birdir tümör varsa ameliyatla kesip atacaksın, ağaç kurtlanmış kuruyorsa budayacaksın, bırakın tümör tüm partilerine tarikatlarına dibine kadar yayılsın. Bırakın ağaçları çimenleri tarlaları arazileri baştan sona kurutuncaya iflahı sökünceye kadar, çürüsün!
Dinini ve memleketini düşünmeyeni ben mi düşüneceğim!
Had safhaya varmışsa pisliğin üstüne sabunlu su dezenfektan deterjanla kapıdan bacaya temizliğe girişecek gücü kendinde bulamayanları memleket ne yapsın Allah ne yapsın?
Bırakın sürünerek fişe bağlı bitkisel hayatlarını bir müddet daha can çekişerek yaşasınlar!
Bırakın hukuku kanunu mili iradeyi hiçe sayarak milletin gözleri önünde 'kaçak' 'edepsiz' 'soytarı' 'maskara' hayatlarını bir müddet daha pudra şekeri kafasıyla yaşasınlar!
Bırakın, hakimleri devreye sokup dini ve milli ve ahlaki ve vicdani ve siyasi değerleri 'karantinaya' alıp hiç değilse içlerinde temiz iman sahiplerini korumaya almasınlar!
Bırakın, 'hepten' çürüme hepsini evlerine döşeklerine partilerine ocaklarına gizli kasalarına kadar ve insan içine çıkamayacak çoluk çocuklarının istikballerini mahvedinceye kadar, çürüsünler!
Bırakın, Nuh'un gemisine binmemekte küçük büyük dağları ben yarattım havasında dudak büküp direnenler, kirliliğin günahın pisliğin lağım suları altında boğulsunlar!
(90'lı yılların sonunda bir kazayla (Susurluk) mafya devlet pislikleri ortalığa saçılınca ve bu kirliliğin tam da göbeğindeki partisine rağmen, Tansu Çiller şunları söyleyebilmişti:
'Devlet bühtan kaldırmaz, derhal üstüne gidilmeli'!)
Bırakın üstüne gitmesinler, bırakın bu bühtan ve pislikler ebediyyen üstlerine yapışıp kalsın, bırakın, tarikatlarıyla doldurdukları hakimlik ve askerlik kurumları ve belediyeleri ve partileri ve yiyip içtikleri limanlar arsalar araziler karanlık ilişkiler... hepsi birlikte tarihte bir daha başlarını kaldıramayacak şekilde bataklığın balçıklarına yavaş yavaş gömülsün.
Hukuk'a gitmeyenleri, bırakın, bir işkence türü, kazığa geçirilmiş gibi milim milim çakarak günlerce aylarca iniltilerle ahali feryatlarını duya duya kendi kararlarına bırakın.
Bırakın, Allah'ın tövbesine affına sığınmayanları, bırakın, kanuna ahlaka hukuka adalete güvenmeyenleri, ALLAH BİLDİĞİ GİBİ YAPSIN kazıklar üstünde inim inim inletsin!
Sen de bırak, yokluğu açlığı, mahkemelerinden, linç edilmekten, dışlanmak itilmekten, insan yerine koyulmamaktan, küfür yemekten, Fetöcüsünden Süfyancısından yolda sokakta şeytan görmüş gibi yüzüne bakılmasından, bir ömür yazdığımız söylediklerimizin tek satırının hiç ama hiç ciddiye alınmamasından, hepimiz bittik tükendik ömür bitirdik, sen de yoruldun artık seyrine gelişine bırak Nihat Genç!
Artık oh deyiver, bacaklarını uzat ve kahveni iç, kibir abidelerini, ne oldum delilerini, kendini bir bok sanan üç kağıtçı narkotik mafyatik siyasetin kaçışan farelerini, sarayları soytarılarını, zevkle seyret!
Hikayesi çok yakın geldi bana, güya memleket ve din adına vatan fedaisi kabul edip evinde pitbull köpeği yetiştiren siyasiler bir gün eve başka cinsi köpek alıp öncekini atınca.... Sokakta tek başına kalıp sopalarla dövülüp acı gerçeği öğrenen Jack London'un meşhur Vahşetin Çağrısı romanı gibi.
Süs köpeğiyken bir gün kendini dağların özgürlüğünde kendi gerçek doğasını bulup sahiplerini dahi tanımamasını, kimseye artık eyvallah dememesini, ve kanlı pençe ve dişlerle savaştıkça kendini yeniden bulan o meşhur hikayeyi anlatıyor!
Ey cemaati müslimin, Netflix'e işte bu film gelmiş, gurban Allah'ım işte, olmayanları olduruyor üç kağıtçıları bir görseniz aleme nasıl rezil rüsva ediyor, bir bölüm iki bölüm değil, onlarca bölüm, seyret seyret bitmiyor!
Ve filmin girişine alt yazıyla yazmışlar, tecrübe ve derin birikim ve öngörünün şu güzelliğine bakın: 'dinsizin hakkından imansız gelir!'
Bırakın, dinsizler imansızlar birbirini gırtlaklayıp leşlerini çıkartsınlar!
Hukuk'tan ve adaletten kaçıp ülkeyi devleti memleketi vahşi serengitiye çevirenleri, bırakın birbirlerine saldırsın ısırsınlar parçalasınlar!