Piyasalar

TUTSAK ŞEHİR KUDÜS

Punto:

Bilgilerimizin tazelenmesi, unuttuklarımızın hatırlanması, var olan gerçeklerin bir kez daha dile getirilmesi adına, öncelikle Kudüs’ün biz Müslümanlar için ne anlama geldiğini ifade etmemiz gerekir. Allah Kuran-ı Kerim’de; "Kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan (Mekke'den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya (Kudüs'e) götüren Allah'ın şânı ne yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür." (İsra 1) buyurur.
    Ve Peygamberimiz; “Yolculuk ancak şu üç Mescid'den birine olur: Mescid-i Nebevî’ye, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa'ya.''
    Mescid-i Aksa; Müslümanların ilk kıblesi, Peygamberimizin Mir’aç’a yükseldiği kutsal mekân.
    Görüldüğü gibi Kudüs sadece ne bir şehir ne de Mescid-i Aksa’da sadece bir cami dir.
    Kudüs’ün tarihi M.Ö. XIX. Yüzyıllara kadar iner. Bugüne gelinceye kadar birçok ad ile anılmıştır. Örneğin, Kudüs şehrinin batı dillerindeki adı Jerusalem’dir. Moriya, Sion, Davud’un şehri, Ariel diye de anıla gelmiştir. Bunun yanı sıra, adalet yurdu, inananlar şehri, barış şehri, doğruluk şehri, Allah’ın şehri gibi isimlerle de söylenmiştir. Arapçadaki adı ise Kuds’tür. 
    Müslüman topluluklar buraya birçok isim vermiş, bunların en önemlisi, “bereket ve mübarek olmak” anlamına gelen, Kuds’tür. Ayrıca bu kelime şehri değil mabedi ifade etmektedir. Karai bilginler Kudüs şehrini, Beytülmakdis, mabedin bulunduğu alanı da Kuds diye adlandırmaktaydılar. Beytülmakdis zamanla şehrin tamamı için kullanılmış, mabedin alanı ise “harem” diye ifade edilmiştir.
    Görüldüğü gibi Kudüs varoluşundan bugüne kadar çok farklı isimlerle anılmış, İslamiyet, Yahudilik ve Hıristiyanlık için son derece önemli bir yer olmuştur. Özellikle Müslümanların ilk kıblesi olması, Kur’anda Mescid-ül Aksa’nın mübarek kılınan çevresi şeklinde bahsedilmesi, buranın “mukaddes toprak” “iyi güzel bir yer” olarak nitelendirilmesi, hadislerde; Mescid-i Aksa’nın, Mescid-i Haramdan sonra inşa edilen ikinci mescid olarak belirtilmesi, Hz. Peygamber’in burada namaz kılmayı tavsiye etmesi, Hicretten önce, belli bir süre, Hz. Peygamber’in Kâbe’yi de önüne almak suretiyle Kudüs’e yönelerek namaz kılması, Kudüs’e ayrı bir önem, ayrı bir anlam, ayrı bir kutsallık vermiş, bu şehir Müslümanlar tarafından dini bir merkez olarak görülmüştür. 
    Ayrıca; Hz. Peygamber’in, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gece götürülmesi ardından Mi’raç mucizesinin gerçekleşmesi, Müslümanlar için bu kutsal beldenin önemini daha da artırmıştır. 
    Bütün dinler için kutsal kabul edilen böyle bir şehir, tarih boyunca Yahudiler, Hıristiyanlar özellikle haçlı sürüleri tarafından talan edilmiş, yağmalanmış, yakılmış, yıkılmış, eşi benzeri görülmemiş katliamlar olmuştur. Özellikle de Müslümanlar bu katliamlara sürekli maruz kalmışlardır. İslam devletleri ve komutanları, Hz. Ömer’den Osmanlıya kadar her Kudüs’ü fethettiklerinde barışı, huzuru ve adaleti getirmişlerdir. Kudüs, 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından özgürleştirilmiş, 400 yıl boyunca da Osmanlı denetiminde bütün dinlerin huzur içinde yaşadıkları bir şehir olmuştur. Ta ki İsrail’in kuruluşuna kadar. 
    Tarafsız bütün tarih bilim adamlarının ortak görüşü; Yahudiler tarih boyunca birçok milletler tarafından dışlanmışlar, katliamlara uğramışlar, horlanmışlar, aşağılanmışlar ancak Kudüs’ü fetheden İslam komutanlarından, Osmanlıya varıncaya kadar bütün Müslümanlar tarafından korunmuşlardır. Aynı Yahudilerin torunları dün kendilerine kol-kanat germiş Müslümanları bugün zulmedip katletmektedirler. İsrail’in, Filistinlilere uyguladığı zulüm, baskı, şiddet ve katliamlar bütün dünyanın sorunu olması gerekirken, üç maymun oynanmaktadır. Çünkü dökülen Müslüman kanıdır. Ve maalesef bu durum İslam dünyasının da sorunu olmamaktadır.
    Kudüs yalnız, Kudüs öksüz bırakılmış, Kudüs tutsak edilmiştir. Müslümanlar evlerini, topraklarını terk etmek zorunda kalmışlar, evlerinden ayrılmak istemeyenler ise ya katledilmiş ya zulme uğramış ya da esir edilmişlerdir. Dünyanın gözü önünde oluk oluk Müslüman kanı akmıştır. Mescid-i Aksa, Yahudi askerlerinin postalları altında çiğnenmekte, bu da yetmezmiş gibi talan edilerek yıkmaya yerine Süleyman Mabedini dikmeye çalışmaktadırlar. Ve bunu bütün Müslüman dünyasının gözü önünde yapmaktadırlar. 
    Dün bir avuç toprağı olan İsrail, bu gün katliamlarla, işgallerle ve her türlü zulümle Filistinlileri topraklarından sürmüş, işgal etmiş, Filistin halkını bir avuç toprağa sığınmak zorunda bırakmışlardır.
    İşte Kudüs Şurası ve onu oluşturan duyarlı sivil toplum örgütleri, İsrail’in bu kanunsuz, hukuksuz, insanlık dışı uygulamalarına ve katliamlarına, özgür dünyanın dikkatini çekmek, Kudüs’ün özgürlük çığlığının bütün dünya tarafından duyulmasını sağlamak ve Kudüs’ün özgürleşmesi için, 25 Şubat 4 Mart tarihleri arasında, Ankara Tacettin Dergahı Yerleşkesinde “Dünya Kudüs Haftası”nda bir dizi etkinlikler düzenleyeceklerdir. 
    Akıtılan kanın, dökülen gözyaşının durması, Kudüs’ün özgürleşmesi için, bütün inananları, tek yumruk, tek yürek, tek ses olmaya, yapılan etkinliklere katılmaya davet ediyoruz. 
    İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
    Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı