İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Türkiye bağımsız bir devlettir. Öncelikle bunun altını çizelim. Türkler tarih boyunca bulundukları yerlerde ya şehit olmuşlardır ya da devlet kurmuşlardır. Dünyada bağımsızlığına en şiddetli şekilde düşkün millet Türk Milletidir.
Bağımsızlığımız söz konusu olduğu anda topyekûn tepki gösterir, canımızı seve seve vermekten, kanımızın son damlasına kadar savaşmaktan da çekinmeyiz.
Öncelikle dost düşman bunu bilmeli, kimlere ayar verdiklerinin farkında olmalıdırlar. Yakın ve uzak tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur. Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu’nun sözleri yüreğimize su serpmiş, duygularımıza tercüman olmuştur. Çavuşoğlu,” "Biz bağımsız bir devletiz. Kararlarımızı kendimiz alırız. Bugün S-400 ile ilgili ABD'nin dayatmalarını kabul etmemiz mümkün değil, kimse bize ültimatom uyarı veremez, herkes haddini bilsin…”
ABD Savunma Bakanı Vekilinin tehdit ve yakışıksız üslupla yazdığı mektubuna, Milli Savunma Bakanımızın cevabı bu yazının kaleme alındığı saatlerde henüz verilmemişti. Ama görünen o ki, verilecek cevabın özeti yukarıda ki satırlar olacaktır.
Ayrıca, F-35 lerle ilgili gerçekler ortaya çıktıkça, Türkiye’nin elinin ne kadar güçlü olduğu görüldü! Beşinci nesil en üst teknoloji ile üretilen F-35 ler, söylenildiği gibi ne görünmez uçak, ne de teknolojisi sır. İsrail F-35 ni Suriye’nin Rus yapımı hava savunma sistemi S-300 füzeleri tarafından düşürüldüğü iddiası artık herkesin malumu. Yine F-35 lerin hackerler tarafından hacklendiği de ciddi iddialar arasında. Ayrıca F-35 bir savaş uçağı, S-400 Hava Savunma Sistemi. NATO silahlarına uyum sağlama veya sağlamama gibi bir durum yok ortada. Ayrıca Rusya, dünyanın en gelişmiş hava sistemi, hatta Patriot'tan daha üstün olan S-400 Hava Savunma sistemini bir NATO ülkesi olan Türkiye’ye veriyorlar, teknolojilerinin çalınmasından korkmuyorlar, ABD neden, niye, niçin korkuyor!?
Biz söyleyelim!
Bir önceki yazımızda 1947 Marshall Yardımından bahsetmiş ve bu yardımın gerçekleşmesi için ABD’nin şartı olan uçak ve motor fabrikalarının kapanması olduğunu söylemiş ve 1952-1954 yıllarında bu fabrikaların kapatıldığını yazmıştık.
ABD'nin esas korkusu silah sanayii yönünden Türkiye’nin kesinlikle kendi ayakları üstünde durmasını istemiyor. Sürekli kendine bağımlı olarak kalmasını bekliyor. Güçlü bir Türkiye asla hiçbir zaman ABD'nin işine gelmez, bunu engellemek içinde elinden geleni değil, gelmeyeni de yapar, yapıyor da.
Üstelik ABD tam olarak blöf yapıyor. Ne Türkiye’yi F-35 programından çıkartabilir ne de satmaktan vazgeçer. Çünkü F-35'lerin bütün yazılımı ABD'nin elinde. F-35 yüklenen her program, F-35'lerle yapılacak her türlü harekât anında ABD'nin kendi bilgisayarlarında. ABD asla kontrolü elinden bırakmak istemeyecektir. Bu yüzden de kademeli olsa da uçakları verecektir.
Keşke ABD bu uçakları bize vermese, keşke bu programdan çıkarsa. Çünkü bu program bizim için çok pahalı ve masraflı. Türkiye bu programa 2002 yılında dâhil oldu. Yani aradan tam 17 yıl geçti. Bu süre içerisinde o köprülerin altından çok sular aktı. Bizim şahsi kanaatimiz hiçbir aksaklık olmadan program işleyecek.
Türkiye’nin kendi isteği ile bu programdan çıkması ekonomik olarak mümkün değil. Çünkü ödemekle yükümlü olduğu tazminatı Türkiye kaldıramaz.Özetle; F-35 ler ve S-400 planlandığı gibi Türkiye’ye gelecek, program işleyecek.Bunda aslında bir sorun yok. Sorun çok daha farklı. Yine bir önceki yazımızda bizi Yunanistan ile savaştırabilirler çevremiz silah deposu haline getirildi, her an bir kıvılcımla savaş çıkabilir demiştik. Kıvılcım, Yunanistan’dan değil de Suriye’den çakıldı. Rusya ve İran’ın garantörlüğünde olan Suriye, ilk defa direk bizi hedef aldı. Üstelik Rusya ve İran ile aramızda hiçbir sorun yok iken.
Peki, bunu nasıl okumalıyız?
Herkes bilir ki her ülkede birçok ülkenin ajanları cirit atarlar, fırsat buldukça da aldıkları emir doğrultusunda kendi ülkelerinin çıkarları doğrultusunda akla hayale gelmedik işler yaparlar. Belki komplo teorisi diyeceksiniz ama Türkiye’ye yapılan taciz atışlarından, ne Rusya’nın ne İran’ın ne de Suriye rejiminin bilgisi var! Bizi böyle düşünmeye sevk eden ise, Türkiye’nin gözlem üslerine yapılan saldırıların taciz atışlar şeklinde olmasıdır. Suriye, Rusya’yı veya İran’ı arkasına almadan asla bize saldırmaya cesaret dahi edemez. Hele ki Rusya ile ateşkes anlaşması yapılmışken. Ayrıca şu anki dünyadaki konjonktüre baktığımızda bu konuda gerek Rusya’nın gerekse İran’ın Suriye’yi desteklemesi mümkün değil. Dikkat edilirse Türkiye oyuna gelmemek için oldukça hassas davranıyor. Sadece angajman kurallarına göre hareket ediyor. Sadece atışların yapıldığı yerlere atış yapıyor. Rejim güçlerinin tamamına saldırmıyor.
Türkiye acilen Savunma Sanayini en kısa zamanda istenilen noktaya getirmek zorunda. Bildiğiniz gibi bu çok pahalı bir yatırım. Ama yapmak zorunda. Bağımsızlığımız ve hürriyetimiz buna bağlı.
NE ZAMANA KADAR EL-ALEMİN SİLAHLARI VE TEKNOLOJİSİ İLE BAĞIMSIZLIĞIMIZI KORUYABİLİRİZ!?
İsmet TAŞ İç Anadolu Birliği Genel Başkanı -Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı