Piyasalar

TÜRKİYE SURİYE TÜRKMENLERİNİN MİLLİ VE SİYASİ HAKLARINI GARANTİ ALTINA ALMALIDIR

Punto:

Yakın politik tarih ve Ortadoğu üzerine bir çok kitapları bulunan Araştırmacı yazar Hakkı Öznur Esad rejimimin
devrilmesinin ardından yeni süreçleri, Ahmed Şara liderliğindeki geçiş hükümetini ,karşılıklı ziyaretleri ve Suriye
Türkmenlerinin geleceğini ele alan bir yazılı açıklama yayımlamıştır. MİT Müsteşarı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı
Hakan Fidan’ın HTŞ lideri (Colani) Ahmed Şara ile yaptığı Şam görüşmelerini, Erdoğan Ahmed Şara görüşmesini ve yeni
süreçte devre dışı bırakılan Suriye Türkmenlerinin durumunu ele alan yazılı açıklamasında çok önemli hususlara değinmiştir.
Açıklamasında “Türk Devleti, Suriye Türkmenlerine tam anlamıyla sahip çıkmalıdır. Suriye’nin asli unsurlardan biri olan
Türkmenler, yeni kurulan rejimde aktif olarak yer almalı, bazı bakanlıklar Türkmenlere verilmelidir. Türkmenlerin milli ve
siyasi hakları, yeni anayasada güvence altına alınmalı ve kabul edilmelidir .Suriye Türkmenleri kurulacak bu devletin
“Kurucu Unsuru” olarak Anayasal hukuk düzeyinde ve BM garantisi altında Hukuki Statü kazanmalıdır.” demiştir:

Öznur’un açıklamasının tam metni:
Sığınmacılar/göçler, ülkemiz açısından artık bir numaralı güvenlik sorunu haline gelmiştir. Küresel baronlar, savaş lobileri,
silah lobileri, Orta Doğu’yu Ankara’ya getirmeye çalışıyorlar. Suriye’de ve Irak’ta olup bitenler, yaşananlar, sınırlarımızda
cereyan eden hadiseler, bunu ortaya koymaktadır.
911 km’lik Suriye sınırı, 384 km’lik Irak sınırı, 560 km’lik İran sınırı, yol geçen hanına dönmüştür. Türkiye, Irak-Suriye
hattına dikkat etmelidir. PKK meselesi, Türkiye-Irak hattında sürerken bir de şimdi PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG
yüzünden PKK meselesi, Türkiye-Suriye sınırına da taşındı. Amaç, bölgede Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi. Sığınmacılar ve
devam eden göçler, Türkiye’nin ve Türklerin milli güvenlik meselesidir.
Suriye Türkmenleri, Oğuz boyundan geliyor. Bilindiği üzere Oğuz Türkleri, sekizinci asırdan beri Suriye coğrafyasını yurt ve
mesken tutmuşlardır. Oğuz Türkleri, bu coğrafyada yaşayan tüm halklarla kardeşçe ve dostane ilişkiler içerisinde olmuşlardır.
Hiçbir zaman herhangi bir etnik, dini ve mezhep mensuplarına karşı kin ve düşmanlık beslememişlerdir.
Suriye coğrafyasında yaşayan kadim halklardan birisi olan Türkmenler, Suriye’de geniş bir alana yayılmış halde. Halep,
Lazkiye-İdlib (Bayır-Bucak), Humus, Hama, Tartus, Rakka, Dera, Şam ve Golan bölgelerinde Türkmen varlığı bulunuyor.
Suriye Türkmenleri, yüzyıllardan beri yaşadıkları topraklarını ve kimliklerini korumak için bugün ciddi bir mücadele veriyor.
Asırlarca bölge insanı ile barışık halde yaşayan Türkmenlerin durumu, 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi ile
tersine dönmüştür. Türk hakimiyetinin bu topraklarda son bulması ve Türk askerinin çekilmesi ile Türkmenler için zorlu
dönem başlamıştır. Nitekim Suriye’de işgal döneminde veya sonrasında iktidara gelen tüm rejimler, Türkmenlere karşı kindar
ve acımasız olmuşlardır. Çünkü söz konusu rejimler Türkmenleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin uzantısı ve Türk devletlerinin
bakiyesi olarak görmekte istemişler ve intikamlarını Türkmenlerden almışlardır.
Türkmenlerin ülkedeki nüfusları ortalama 3 milyondan fazla yani Araplardan sonra nüfus çoğunluğuna sahip ikinci büyük
grup. Suriye'de en kalabalık oldukları yerler Şam, Lazkiye, Hama, Humus ve Rakka.
En yoğun oldukları bölge ise Halep. Şam'da yaşayanlara Şam Türkmeni, Halep bölgesindekilere Halep ya da Culap
Türkmeni, Lazkiye'de yaşayanlara da Bayır-Bucak Türkmenleri deniyor.
ORSAM’ın araştırmasına göre Halep’te 975 bin, Humus’ta 835 bin, Şam’da 460 bin, Lazkiye’de 385 bin, Hama’da 350 bin,
Rakka’da 120 bin, Dera’da 75 bin, Tartus’ta 50 bin, Kumeytra’da 50 bin, İdlip’te 25 bin, diğer bölgelerde 175 bin olmak
üzere Suriye’nin her bölgesinde toplam 3,5-4 milyon Türkmen yaşamaktadır.

61 yıllık Baas iktidarı döneminde büyük baskılara, zulümlere uğradılar, asimile edilmek istendiler. Milli benliklerini                             korumaya çalıştılar. Ancak küçük gruplar, Araplar içinde asimile oldu, dillerini unuttular.
Zalim Hafız Esad döneminde baskı ve tehdit merkezli dönem içerisinde “Türkmen” olmak, Türkmenler için çok zordu.
Sistem/rejim her şekilde “Suriyeli” üst kimliğini dayatıyordu. Böylesine bir süreçten ve süzgeçten geçen Suriye Türkmenleri,
özellikle dil konusunda büyük oranda Araplaştırma politikasına maruz kaldılar. Eğitim sisteminin katı bir şekilde
Arap/Suriye milliyetçiliği ile örülü olması, Türkmenlerin “milli ve kültürel kimliğini” direk olarak hedef aldı.
Kırsalda yaşayan Türkmenler her ne kadar resmi olarak değil ama gayriresmi olarak Türkçeyi kullanmaya devam etseler de
şehir merkezlerinde yaşayan Türkmenler, Türkçeyi unutmaya mahkûm edildiler. Yine kırsaldaki Türkmenlerin kendi
aralarında evlilikler yapmış olması, Türkmen kimliğini ve Türkçeyi muhafaza etmek konusunda etkili olsa da kentli Türkmen
nüfus için aynı şey söz konusu olmadı.
Yüzyıllardır Suriye’de, Suriye halkından ayrı bir halk olarak Türkmenler, varlık gösteriyor. Suriye’de Türkçe konuşan
yaklaşık iki buçuk milyon civarında Türkmen var. Türkçeyi unutmuş Türkmenler ile beraber Suriye’deki Türkmen nüfus üç
buçuk milyon civarındadır.
1971 yılından 2024 yılına kadar Suriye’yi Nusayri Esad ailesi yönetmiştir. 1971 yılında Muhalifleri etkisiz hale getirdikten
sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Baba Hafız Esad 2000 yılında öldü. Tam bir diktatördü. Halka kan kusturdu.
Türkmenler katliamlara uğradı. Yerine geçen ve 24 yıl ülkeyi yöneten oğlu da, zalimlikte babasıyla yarışmıştır. Firavun Esad
ailesi şanlı bir kıyamla devrildi ve Rusya’ya kaçmak zorunda kaldılar.
8 Aralık 2024 tarihinde 61 yıllık Baas ve 54 yıllık Esat diktatörlüğünün son bulmuştur. Ülkeyi demir yumrukla yöneten Baas
diktatörlüğü, başta Türkmenler olmak üzere tüm kesimleri zulüm ve mağdur etmiştir. Ancak Türkmenlerin gerek Türk
kökenleri gerekse Sünni inançları gereği, iki kat daha fazla mağdur olmuşlardır.

ESAD REJİMİNE KARŞI İLK İSYANI TÜRKMENLER YAPMIŞTIR

Suriye Türkmenleri, 2011 yılında sokak hareketleri başlayan bu kutlu mücadelede en başta yer almış ve binlerce şehit
vermekten tereddüt etmemişlerdir. Zira bu mücadele, 8 Aralık 2024 tarihinde taçlanmış ve dünyanın en kanlı ve zalim rejimi
son bulmuştur.
Deralı yiğit Türkmen gençler, 15 Şubat 2011'de okullarının duvarına "Ey doktor (Beşar Esad) şimdi sıra sende" yazarak,
yaklaşık 14 yıl sürecek halk devriminin kıvılcımını ateşleyen isimler olmuştular. 14 yıl sonra aynı duvarlara Dera da
Türkmen gençler "Doktor kaçtı" diye yazarak, tarihe geçen hikayelerini tamamladılar.
O dönem çocuk yaşta 1,5 ay rejimin güvenlik birimlerinde tutulan gençlerin salıverilmemesinin ardından başlayan rejim
karşıtı gösteriler, kısa sürede ülke geneline yayılmıştı. 8 Aralık'ta Baas rejiminin devrilmesinin ardından evlerine dönen
Deralı gençler, "Ey doktor şimdi sıra sende" yazdıkları okulun duvarına bu kez "Doktor kaçtı.. 8/12/2024" yazarak, Beşar
Esad'ın kaçışını tarihe kazıdılar.  Bu savaşın en büyük mağduru Suriye’de yaşayan Türkmenlerdir; olaylarda yaklaşık 50.000
insanımız hayatını kaybetti on binlercesi yaralandı. Bir milyondan fazla Türkmen topraklarını terk etti. Hâlbuki Türkmenler
bu toprakların gerçek sahibidir;
Suriye de, Türkmenler yalnızca Esat diktatörlüğüne karşı değil aynı zamanda IŞİD ve PKK gibi terör ve bölücü örgütlerine
de karşı mücadele vermiştir. Bilindiği üzere Suriye Türkmenleri bugün 3.500.000’u aşan varlığıyla tüm tehdit, tecrit ve
asimilasyon politikalarına karşı varlığını, günümüze kadar devam ettirmeyi başarmışlardı
Suriye Türkmenleri, 402 yıl süren Osmanlı Devleti’nin faturasını çok ağır ödediler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
kurulmasından sonra Misak-i Milli’nin dışında kaldıklarına bir türlü inanamadılar. Önce mandater devlet Fransa’nın,
1946’dan sonra da Suriye Arap Devleti’nin yoğun baskısı altında kimliklerini ve dillerini unutmaya, topraklarını terk etmeye
zorlandılar.
Suriye Türkmenleri, Suriye’de Araplardan sonra en büyük nüfusa sahip ikinci etnik grup. Türkmenler, Suriye’de geride
bıraktığımız sürecin en büyük mağdurlarından birisi. Hiçbir zaman etnik/dini terör örgütleri ile irtibatı olmamış ve her zaman
Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmuş bir toplum olarak Suriye Türkmenleri bugün de masada kendi haklarını kendisi
savunmak istiyor. Bu haklı bir istektir.
Suriye Türkmenleri, yeni anayasa içinde yer almalı, Türkmence, resmi dil olarak kabul edilmelidir. Suriyeli Türkmenlerin
yeni yönetimde güçlü bir şekilde yer alması, sadece onların geleceği için değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliği, özellikle
de sınır güvenliğimiz için hayati önemde.
Suriye Türkmenlerinin 2011 yılından bu yana vermiş olduğu ‘Onur ve Özgürlük Mücadelesi’ yeni bir aşamaya ulaşmıştır.

BAAS diktatörlüğüne karşı ilk isyanı Türkmenler, mart ayında Dera’da başlatmıştır. Bu isyan, tüm Suriye’ye yayılmıştır.
2013 yılında Türkiye'nin kararıyla bölgede Suriye Türkmen Meclisi kuruldu. Suriye Türkmenleri ve Suriye Türkmenlerinin
meşru temsilcisi olan Suriye Türkmen Meclisi gerek siyasi gerekse diplomatik olarak Suriye’de Türkmen halkının çıkarlarını
korumak ve geleceğini güvence altına alabilmek için çok yoğun bir çalışma yürütmek zorundadır.
ŞAM ZİYARETLERİ YAPILAN GÖRÜŞMELER FİYASKO OLMAMALI. TÜRKİYE NETİCE ALMAK
ZORUNDADIR
MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve diğer devlet yetkilileri, Şam’ı yol etmişlerdir. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı
İbrahim Kalın 12 Aralık'ta Şam'a gitmiş, Emevi Camii’nde namaz kılmıştı. Şam'a giden Kalın'ın makam aracın Heyet Tahrir
el Şam (HTŞ) lideri Muhammed el Colani olarak bilinen Ahmed Hüseyin el Şara sürmüştü. Emevi Camii'nde Namaz Kılan
İbrahim Kalın'ın Sürücüsü Colani Çıktı!
HTŞ lideri Colani'nin üzerinde takım elbiseyle Suriye'ye gelen Kalın'ı Şam'da araçla gezdirdiği görüntüler sosyal medyada
paylaşılmıştı.  MİT Başkanı İbrahim Kalın, beraberindeki heyet ile birlikte Suriye'de geçici yönetimin lideri Muhammed el
Colani (Ahmed Şara) ile görüşmek için ikinci kez 26 Ocak 2025 günü Şam'a gitti. Bu ziyaret Kalın'ın Şam'a yaptığı ilk resmi
ziyaret olarak kabul ediliyor.
Suriye'deki Dışişleri Bakanlığının X'teki hesabından yapılan paylaşıma göre, MİT Başkanı Kalın ve beraberindeki heyet
Şam'da geçici yönetimin lideri Colani, Dışişleri Bakanı Şeybani ve Suriye İstihbarat Teşkilatı Başkanı Enes Hattap ile
görüştü.
İbrahim Kalın sonrası Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Şam'a giderek ülkenin fiili lideri Ahmed eş Şara ile buluştu. Dışişleri
Bakanı Hakan Fidan 22 Aralık günü Şam'da yeni yönetim lideri Ahmet eş-Şara ile o Emevi Camisi’ndeki namaz kılma
görüntüleri, Kasyun Dağı’ndaki Kahve , çay içme görüntüleri , Şam’ı seyretmeleri. bol kahkahalı muhabbetler ve
görüşmeler günlerce medyada yer aldı. Ancak sonuç ne ? Türkmenler masada unutuldu.
Suriye Türkmenlerin yeni rejimde etkili konumda olmalı ve yer almak zorundadır .Türkiye’nin Milli Güvenliği açısından da,
Suriye Türkmenlerinin geleceği çok önemlidir.Şu an gelinen nokta iç açıcı değil. Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır ve
yeni yönetiminde Türkmenlerin hakları korunmalıdır. Suriye Türkmenlerinin siyasi ve milli hakları için Ankara aktif
olmalıdır.
Türkiye yeni süreçte Şam Büyükelçiliğimizi açtı. Ardından Halep Başkonsolosluğumuzu da faaliyete geçirildi. Türk Hava
Yolları Şam'a uçuşlarını başlattı. Yeni yönetimden ülkemize ziyaretler olduğu gibi Türkiye'den de bakan ve bürokratlar Şam'ı
ziyaret etti.

ŞARA YENİ CUMHURBAŞKANI. HÜKÜMETTE TÜRKMENLER YOK!

Suriye Haber Ajansı SANA’ya göre, Şara’nın yanı sıra Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ve ülkedeki askeri grup
temsilcilerinin katılımıyla “Zafer Konferansı” düzenlendi. Konferansın bitiminde Askeri Operasyonlar İdaresi Sözcüsü Albay
Hasan Abdülgani, sonuç bildirisini okudu. Abdülgani, Şara’yı geçiş döneminde Suriye’nin cumhurbaşkanı ilan ettiklerini ve
Şara’nın ülkeyi uluslararası platformlarda temsil edeceğini duyurdu. 2012 yılı anayasasının yürürlükten kaldırıldığını belirten
Abdülgani, Esed rejimine bağlı ordu, güvenlik birimleri ve parlamentonun feshedildiğini de açıkladı.
Şara'nın geçiş döneminin cumhurbaşkanı ilan edilmesi Şam, Humus, Lazkiye, İdlib ve Hama illerinde kutlandı. 42 yaşındaki
Ahmed Hüseyin eş-Şara, Ahmed Hüseyin eş-Şar'e veya takma adıyla Ebu Muhammed el-Cevlani, Suriye Türkmenlerine
karşı mesafeli olan tipik Arap milliyetçiliğinin izlerini taşıyor.
Suriye'nin en büyük destekçilerinden biri olan Türkiye rejimin değişimden beri Suriye'ye 4 ayrı resmi ziyaret gerçekleştirdi.
Suudi Arabistan ise, Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan aracılığıyla bir ziyaret gerçekleştirdi.
El Şara Cumhurbaşkanı unvanı ile ilk dış gezisini Suudi Arabistan’a yaptı…
Böylece Şam’dan Riyad’a ikinci “ilk” ziyaret gerçekleşmiş oldu.
Yeni rejimin Dışişleri ve Savunma bakanları ile yeni “Muhaberat’ın”, yani istihbarat teşkilatının başkanı ilk dış gezilerini
yine Suudi Arabistan’a yapmışlardı.
Ahmed Şara’nın Ankara ziyareti,  Suriye den 15 yıl sonra ilk defa bir Cumhurbaşkan’ınTürkiye’yi ziyaret etmesi açısından
da önem taşıyor.  Ahmed Şara, Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmıştı.

SURİYE TÜRKMENLERİ TEK YÜREK TEK YUMRUK OLMAK ZORUNDADIR

Suriye Türkmenleri, Suriye’nin halk ve toprak bütünlüğünden yanadır. Hiç bir şekilde etnik, dini ve mezhepsel bölünmeden
taraf değildir. Ancak Suriye’nin bölünmesi durumu da Suriye Türkmenlerinin önünde kendi başlarının çaresine bakmaktan
başka bir seçenek bırakmayacaktır.
Suriye'de yaşananlar, Saddam'ın devrilmesi sonrasında Irak'ta yaşananlarla aslında çok benzer. Suriye’nin ikinci büyük
toplumu olan Suriye Türkmenleri şüphesiz ki savaşın en mağdur toplumudur. Suriye Türkmenleri hiçbir zaman etnik, dini
terör örgütleri ile irtibatlı olmamış, sempati dahi duymamıştır.
Suriye Türkmen Meclisi ve Suriye Türkmen Dernekleri tek yürek, yek yumruk olmalıdır .Türkmenler birlik ve beraberlik
içinde hareket etmelidir. Irak Türkmenlerinin yaşadıklarından ders çıkarmalıdır. Aralarındaki problemleri akıl ve ortak şuur
ile çözmeli. Suriye Türkmenleri yeni oluşan Suriye’de et etkili toplum olduğunu ortaya koymalıdır. Fitne ve fesat
merkezlerine karşı daima uyanık olmalıdırlar.. Suriye Türkmenler, Türkmen düşmanı, Türkiye düşmanı, mihraklara, yabancı
istihbarat servislerine karşı daima tetikte olmalıdır. Bölgemizde başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler ve terör rejimi
Siyonist İsrail hem Irak’ta, hem Suriye’de Türkmenlerin siyasette etkin olmasını istemiyorlar. Türkiye’nin Türkmenlerle
ilgilenmesinden rahatsızlar. Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerini rahatsız etmeye devam edeceğiz. Türkiye Küresel
emperyalist oyunları bozacak güce ve kudrete sahiptir Türkmenler asla yalnız değildir. Türk Devleti ,Türkmen
kardeşlerimizin sonuna kadar yanındadır.
Türkmenler de Türkiye’ye dayanmak mecburiyetindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu gerçeğin idrakinde Suriye’de
“Türkmen özneli” bir dış politika, takip etmelidir. Suriye’de yaşanan savaş, Türkiye’nin ve Suriye Türkmenlerinin geleceği
açısından eşit ağırlıklı bir sorundur. Türkmenlerin, Suriye'deki varlığını anayasal olarak tanıyacak, koruyacak ve tüm
haklarını güvence altına alacak bir hukuki statü kazanması sağlanmalıdır. Suriye Türkmenlerine ‘kurucu halk’ statüsü
verilmelidir.

Türkiye, Iraklı ve Suriyeli Türkmenlerin yanında olduğunu açıkça göstermeli ve çekinmemelidir.