Yunus EKŞİ
Punto:
Dinle
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz ile Trump'ın bir araya geldiği zirvenin ardından ABD'li mevkidaşı Rex Tillerson ile Suudi Arabistan Deşişleri Bakanı Adil el- Cübeyr, basın toplantısı düzenlemiş; Trump'ın Suudi Arabistan'a savunma gücünü artıracak ve pek çok alanda ortak çıkarları destekleyecek, güçlü bir stratejik ortaklık olduğunu açıklamıştı.
Bugün gelinen ABD –Suud ilişkisi 1973 yılında Suudi Arabistan'ını petrol ambargosu ile başlayan süreçti. Bugün ABD ile Suudi Arabistan arasında bu anlaşmaların toplam tutarının 380 milyar dolara ulaştığını bildiren Cübeyr, bu anlaşmaların her iki ülke için yeni iş alanları oluşturulmasını hedeflediğini dile getirdi. Görünen o ki Orta doğuya silah transferi için, ABD Suudi Arabistanı kullanmaktadır. 1975-1979 döneminde % 80’e yakın Suudi Arabistan silahlarını ABD den aldı.
Oysa Arap İsrail savaşlarının dördüncüsü olan 6 Ekim 1973 de Mısır ile Suriye, İsrail'e karşı eş zamanlı bir saldırı başlatmıştı. ABD’nin İsrail'e verdiği destekten dolayı Suudi Arabistan’ın da katıldığı beş körfez ülkesi petrole % 70 zam yapmıştı. ABD başkanı Nikson, ABD temsilciler meclisinden İsrail'e 2.2 milyar dolar yardım çıkarılmasını isteyince Sudi Arabistan ve diğer körfez ülkeleri ABD’ye tam petrol ambargosu koymuştu. Tabi bu süre kısa sürmüş olup 18 Mart 1974 de bitti. Ama ambargo etkisi büyük olup 1970 deki varil başı petrol 1.39 dolarken 1. Ocak 1974’te 8.32 dolara çıkmıştı. Sudi Arabistan milyarlarca dolar bu krizden elde etmiş, bolluk içerisinde olan zengin Suudiler, eğitimlerini Avrupa ve Amerika'da almaya başladılar.
ABD bir daha petrol krizini yaşamamak için Birleşik Devletler Suudi Arabistan Ortak Ekonomi komisyonunu kurdu. Bu komisyon ABD hazine bakanlığı tarafından kontrol edilse de; ABD sermayeyi vermediği için Kongrenin komisyon üzerinde etki ve yetkisi yoktu. ABD’nin yediği ambargo, böyle bir tedbir almasına neden oldu. 1971’de ki altın penceresinin kapatılması sonrası, petrodolar ilişkisinin güçlendirilmesi, petrolün dolara bağımlılığının arttırılması, ABD’nin temel hedefiydi. Her ülkenin, petrol ihracatçısı olan ülkelerden dolar üzerinden petrol alması ABD için küresel para egemenliğini sürdürebilmesi için son derece önemliydi.
Onun için bu, ekonomik işgal diyebileceğimiz yardım politikaları ile başlayıp borçlandırma ile sürdürülen stratejinin dışında bir stratejiydi. Başka bir ifadeyle oyun içinde bir oyundu. Çünkü arkasında bir Arap İsrail savaş nedeni olup, arapların petrol ambargosuna kadar uzanmıştı. Karşılıklı bağımlılığı arttıracak bu yeni strateji, ABD’nin Suudi Arabistan'a derinlemesine etki etmeyi de sağlayacaktı.
Peki neydi bu strateji?
Suudi Arabistan'ın yeniden yapılanmasıyla ilgili, alt yapı ve mühendislik gerektiren alanlarda ABD’ye bağımlılığı sürdüren anlaşmalar yapıldı. Ham petrol satan Suudilere çok cazip gelecek, kapanda büyük bir peynir sunuldu. Kendi endüstrilerini geliştirmelerini bunun daha büyük bir katma değer oluşturacağını, petrol bazlı ürünlerin üretilmesi için yeni endüstrilerin oluşturulmasını ABD Suudilere öneriyordu.
Petrol kimya tesislerinin kurulması ile başlayan bu süreç; ülkenin inşa olmasından ve diğer tüm alanlarda hızlıca Birleşik Devletler Suudi Arabistan Ortak Ekonomi komisyonunun hedefleri arasına girdi. ABD şirketleri Suudilere gelişmiş batı ülkeleri gibi bir ülke öneriyordu. Buradaki strateji; bölge arap ülkelerinide etkileyecek, ABD şirketleri ile ilişkiye girerek aynı metodla ülkeleri için çalışma yapabilecek nitelikteydi.
Bunların yapılabilmesi içinde dolar talep eden ABD firmaları, ülkeleri IMF ve Dünya bankasının kapısına yönlendirerek borçlandıracaklardır. Nitekim süreci takip ettiğimizde bunun bölge arap ülkelerinde hızlı bir şekilde talep şeklinde dış borçlanmalara gittiğini, ekonomik işgal olarak davetin gerçekleştiğini, bugün ki arap dünyasının bağımlılıkları ölçüsünce görüyoruz. ( Türkiye'ye uygulanan stratejide temelde bu minvaldedir)
Suudi Arabistan'ın bu bağımlılığının bugün ki sağlam adımlarını atan strateji neydi?
1.ABD tarafından altın penceresinin kapatılmasından sonra sarsılan dolar güveninin; petrolün dolar üzerinden satılma garantisinin alınması. Bu çok önemli bir güç unsuruydu. Rezerv para gücünü dolar koruyacaktı. Bir birlerinde ihtiyaç duydukları ürünler olduğu halde, kendi paraları ile ticaret yapamaz hale gelen ülkeler, doları elde etmek için çaba sarf edecekti. Dolar sırtını petrole dayamıştı. Petrolü kontrol edeni kontrol ettiğinizde bastığınız kağıtlar olan dolar, tüm dünya ticaretini de kontrol edecekti.
2.ABD’nin Suudilerin bağımlılığını sağlama adına çok yüksek maliyetlerde yatırımlar yapıyorlardı. Çünkü ambargodan kaynaklanan Suudilerin çok yüksek dolar rezervleri vardı. Bunların bir şekilde eritilmesi gerekiyordu. Bunlardan biride yüksek maliyetli yatırımlardı. Ayrıca Suudilerin bağımlılığını arttıracak uzun vadeli bakım ve yönetim anlaşmaları yapıldı. Küresel finans bugün hala gelişmekte olan ülkelere borç para verirken bu stratejisini uygular.
3.Suudi Arabistan’ın en önemli bağımlılığından biri olan bu zenginliğinin görünür hale gelmesi ile komşu ülkeler tarafından tehdit edilebileceği düşüncesiydi. İsrail bunun için birebir aktördü. ABD, orta doğuda İsraili korurken onu aynı zamanda bir düşman olarak kullanıyordu. Bunun nedeni çok basitti. Eğer size karşı düşman bir ülke gösteriliyorsa, sizin silahlanmanız gerekiyordu.
ABD’nin Suudilere 1973 ambargo sonrası başlatılan silah satım projesi, çok yoğun biçimde devam etmektedir. Suudi Arabistan Dış işleri bakanının yaptığı açıklama ABD ile yapılan bu anlaşmaların 380 milyar dolara geldiğini ifade etmişti.
Tabi burada satılan silahlar, kullanım kapasiteleri, kontrolleri tamamen oluşturulmuş Amerikan üsleri tarafından kontrol ediliyor. Yani silahı satıyor, bu gerekçeyle bu kez İran tehlike gösterilerek üst alınarak ABD askeri gücünü Suudi Arabistan'a yerleştiriyor. Bu askerin maliyetler yine petrol zengini Suudilere ödettiriliyor. Böylece en büyük bağımlılık uzun vadeli bağımlılıklarla askeri olarak gerçekleştiriliyor.
4. Birleşik Devletler Suudi Arabistan Ortak Ekonomi komisyonu çerçevesinde yapılan anlaşmalarda; Suudi Arabistan petrodolarlarını ABD den devlet tahvili almak için kullanacaktı. Suudilerin elde edeceği faizlerler direk Suudi Arabistan da çalışan ABD şirketlerine gidecekti. ABD hazine bakanlığı Suudi parası ile bu ödemeleri yapacaktı. Suudiler böylece petrol karşılığında ABD devlet tahvillerini almış olacaktı. Tabi bugün 700 milyar dolar gibi söylentileri olan bu tahvillerin, oluşturulan bağımlılıktan dolayı parasal olarak alınması mümkün değil. Bunun için kimi zaman 11 Eylül olayında Suudi Arabistan kökenli vatandaşların suçlanması ile Arabistan'a dava açılması ile çok büyük cezalar kesme peşindeler. Çok yüksek kar marjları ile büyük silah satışları gerçekleştirerek bu tahvillerde eritilmektedir.
Anlayacağınız, ABD Suudi Arabistan'ı silah gücü ile, ekonomik bağımlılıkla tamamen kontrol altına almıştır. Varlığını ortadan kaldırma tehdidi ile İslam dünyası içinde; İsrail'in bir koruma kalkanı olarak kullanmaktadır. İran'ı baş düşman olarak gösterip, İran’la Irak’ı savaştırıp gerçekleştirdiği işgali, şimdi Arabistan ile İran’ı savaştırarak gerçekleştirmek istiyor. Amaç dünya siyonizm Kudüs krallığı...
Selam ve dua ile...