Piyasalar

TÜRKİYE EMPERYALİZMİN KISKACINDAN NASIL KURTULUR?

Punto:

Bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhiriyeti Devleti, Osmanlı Devletinin bir devamıdır. Bir dönem Osmanlı Devletinin sınırları 24 milyon kilometrekareye ulaştığını düşünecek olursak, bu gün milyarlarca insan, Osmanlı kültürünün, medeniyetinin, adaletinin, barışcıllığının ne demek olduğunun farkındadırlar. Osmanlı Devletinin bu kadar geniş bir coğrafyaya hakim olması, insanlara sunduğu ve sağladığı, kültür, adalet ve refahdır.
    Bugün emperyal güçlerin korkusu, Türk Devletinin; Osmanlı Devletinin, dini, kültürel, sosyal, insani ve politik mirasına sahip çıkarak tekrar eski haşmetine kavuşmasıdır.
    Özellikle son yıllarda savunma sanayimizde göstermiş olduğumuz atılımlar, Karabağ'da, Libya'da, Suriye'de, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'daki başarılı askeri harekatlarımız, emperyal güçlerin korkularını bir kat daha artırdığı bir gerçektir.
    Savaşların temelinde ideolojilerin çatışması vardır. Bu gerçekle hareketle, ne Hristiyan ne Yahudi topluluklara ne de sapık tarikatlara mensup dünyayı yönettiğini iddia eden aileler, Müslüman bir ülkenin hiçbir konuda gelişmesini ne isterler ne de izin verirler. 
    Bütün bunlara rağmen Türkiye, kendisini çevreleyen çemberi kırmış, emperyal güçlere kafa tutar duruma gelmiştir. Bütün rahatsızlıkları tam da burada başlıyor. Türkiye'nin bir şekilde önünün kesilmesi, iyi bir dersin verilmesi, Yunanistan gibi ABD nin bir eyaleti haline gelmesi gerekir ama nasıl?
    Gezi eylemleri ile bir iç savaş başlatmak istediler olmadı. 15 Temmuz ile işgal planını devreye soktular olmadı. PKK/PYD/YPG/DEAS gibi örgütlere tam destek vererek Türkiye'yi zayıflatmak istediler olmadı. Önce Doğu ve Güney Doğu'da, tamamen kendilerine bağımlı bir Kürt devleti kurmak istediler onu da başaramadılar. Suriye'nin Kuzeyinde denediler o da olmadı. Hasılı kelam ne yaptılarsa olmadı.
    ABD dün vekalet savaşı veren terör örgütleri kurup, var olanları da Türkiye'ye karşı desteklerken, şimdiler de vekalet savaşı verecek ülkeleri Türkiye'nin üzerine saldırtmaya hazırlanıyorlar. Bunu o kadar hassas bir politika ile yapmak istiyorlar ki, Türkiye ne Batı'dan ne Nato'dan kopsun ama iyi bir dersi de alsın. Bize tabi olmasını öğrensin istiyorlar. Bunun içinde Suriye'de, Irak'da, Balkanlarda, Yunanistan'da ve adalarda üsler kurup Türkiyeyi kuşatarak, bir Türkiye-Yunanistan savaşında Yunanistan’a her türlü desteği vererek Türkiye'yi çökertmek istiyorlar. Bunun Yunanistan'ın harcanması demek olduğunu bile bile. Çünkü Yunanistan umurlarında bile değil, onlar için önemli olan Türkiye'nin çökertilmesi, durdurulmasıdır. 
    Diğer taraftan Türk siyasetini dizayn etmek onlar için Türk-Yunan savaşından çok daha fazla önemli. Kendi istedikleri siyasetçilerin devleti ele geçirmesinin, kendilerinin devlet olması demek olduğu biliyorlar. Bunun içinde iç siyasette olabildiğince etkili olarak, kendi istidikleri siyasilerin başarılı olmaları için her yolu deniyorlar. 
    Onlara göre, Türkiye'ye diz çöktürmenin başka bir yolu; kendilerine bağlı siyasetçiler ve siyasi partilerle ülke içerisinde algı operasyonları yaparak Türkiye'yi güçsüz duruma düşürmeleridir. Onların görüşlerini; fonladıkları basın, besledikleri siyasetçiler ve trol hesaplarla desteklenmesini sağlıyorlar.
    Emperyal güçlerin dört bir koldan değil, on dört koldan Türkiye'ye saldırırken, bu vatanın bu devletin varlık ve beka mücadelesini verenler oturup miskin miskin seyir mi etmeliler? Yoksa aradaki itilafları bir köşeye bırakarak sımsıkı kenetlenerek, top yekün bir mücadele vermeleri mi gerekir?
    Bizlere düşen en önemli görev ve sorumluluklardan birisi de, kiminle veya kimlerle birlikte olduğumuza, kimi veya kimleri desteklediğimizi, bilerek veya bilmeyerek vermiş olduğumuz destediğin ülkemiz için nelere malolacağına, azami dikkati ve hassasiyeti göstermek zorundayız. Çünkü ihanet ve gaflet arasında son derece ince bir çizgi vardır. 
    Gafillerden, gaflet ve ihanet içerisinde olanlardan olmamak için, ülkenin milli meseleleri karşısında milli bir duruş, milli bir bakış açısı, milli bir söylem geliştirmemiz, halka bunu çok iyi anlatmamız, hepimizin boynunun borcu olmalıdır. 
    Dönem, kibir, ego, benlik dönemi değil, birlik dönemidir. Başta STK lar olmak üzere, halkın her kesimi bu gerçekler ışığında teşkilatlanmalı, her an gelecek bir saldırıya karşı hazırlık içinde olmaları gerekir. 
    Hiç bir düşman asla küçümsenmemeli. Diplomasiye her zamankinden çok  daha fazla önem verilmeli. Sözün bittiği yere gelindiğinde  en şiddetli bir şekilde gereken cevabın verilebilmesi için, her an her dakika teyakkuz içerisinde olunması gerektiği, vekalet savaşı veren(Yunanistan'ın dışında) hiç ummadığımız bir ülke ile de savaşabileceğimizi asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir.  
    Başta emperyal güçler olmak üzere, bizi gözlerine kestiren, güçlü müttefiklerine güvenen! vekalet savaşı veren  ülkelerde şunu unutmasınlar ki;
    Savaşacakları ülke Türkiye... Türk Milleti... Yani Osmanlının torunlarıdır...
     Ne demek istediğimizi şanlı tarihimize bakarlarsa anlarlar...
    İsmet Taş - İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
    Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı