Punto:
Dinle
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan yeni tablo, Dünyanın önüne yeni ufuklar açmış ve daha önceleri gereği şekilde dikkate alınmamış olan çok önemli imkan ve fırsatlarla 21. yüzyıla yürüme şansı yaratmıştır. Çünkü Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın çevresinde 15 yeni bağımsız devlet ortaya çıkmıştır ve bunların 5’i tüm dünyada kabul gören en sade tanımlama ile “TÜRK DEVLETİ”dir. Ayrıca bu dağılma sonucu devlet statüsü ile ortaya çıkan çok sayıdaki federe cumhuriyet, bölge veya topluluktan 13’ü de “TÜRK DEVLETİ” tanımına girmekte ve bunların tamamı bahse konu 5 bağımsız Türk Cumhuriyetinin dışındaki coğrafyalarda yer almaktadır.
Sözü edilen 5’i “tam bağımsız” ve 13’ü “özerk” statüdeki bu devletlerde yaşayan insan sayısı 200 milyonu aşmakta ve bu devletler günümüzün Yeni Dünya Düzeninde “gelecek için önemli bir stratejik güç alanı” olarak tanımlanan AVRASYA coğrafyasının en hayati bölgelerinde 10 milyon kilometrekareden fazla toprağı hakimiyetleri altında bulundurmaktadır. Nitekim bu bölge literatürde artık “Avrasya’nın Türk Dünyası” olarak isimlendirilmektedir. Bu ise Türkiye Cumhuriyeti topraklarının 10 katından daha büyük bir coğrafyayı ifade etmektedir.
Ayrıca bu coğrafya dünya üzerinde bilinen tüm madenleri ve kıymetli mineralleri noksansız bir şekilde ve şaşırtıcı bir zenginlikle bünyesinde barındırmaktadır. Türk Dünyası olarak değerlendirilen bu muazzam coğrafyanın ekonomik zenginliklerinden sadece kanıtlanmış hidro-karbon yatakları rezervi yaklaşık olarak 200 milyar varildir ve bunun maddi değeri 3-6 trilyon doları bulmaktadır. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da zengin altın yatakları bulunmakta, bu üç ülke dünyadaki altın üreticisi ilk on ülke arasında yer almaktadır. Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahiptir. Bu ülkelerden Türkmenistan 488 bin kilometrekare gibi küçük sayılabilecek yüzölçümüne rağmen, doğalgaz rezervi açısından dünya dördüncüsüdür. Dünya elmas yataklarının % 99’u ise Rusya Federasyonundaki Saha Yeri’nde (Yakutistan’da) bulunmaktadır.
Rusya, Çin, İran ve ABD gibi belirli dünya güçlerinin aktif bir şekilde ilgilendiği bu coğrafyanın güvenliği, stratejik olarak Türkiye’nin ve tüm Türk Dünyasının güvenliğini de yakından ilgilendirmektedir. Ancak zikredilen ülkelerin bu bölgeye yönelik aktif ilgileri ve bu ilgiden doğan gelişmeler, Türk Dünyasının hem bu bölgedeki ve hem de genel anlamdaki geleceğe dönük menfaatlerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu yeni hayat ve enerji alanı ile tarih ve kültürümüzden kaynaklanan bağlarımızı ve bunun bir devamı olarak ticari ilişkilerimizi geliştirmek suretiyle, ülkemize ve tüm Türk Dünyasına ekonomik ve siyasi açıdan yeni ve büyük bir güç kazandırma imkanı önümüzde durmasına rağmen özellikle son 10-15 yıldan beri Türkiye bu konuda derin bir alakasızlık sergilemektedir. Bunun en sade anlamı ise belki bir daha asla ele geçmeyecek olan büyük bir tarihi fırsatın göz göre göre heba edilmesidir.
Bu büyük tarihi fırsatın layıkıyla değerlendirilmesi için Türk Dünyası ile ticaret hacmimizin bir kaç kat büyütülmesine ve bunun için gerekli organizasyonların oluşturulmasına, bu konuda bugüne kadar ihmal edilen çalışmaların gerek yeni kurulan organizasyonlar ve gerekse mevcut organizasyonlar üzerinden en yoğun şekilde yapılmasına zaruret vardır. Bunun temini için temel şart ise Türkiye’nin bir an önce kendi kendini “yerli ve milli” ilan eden makyajlı/sahte milliyetçilerden kurtulup, gerçek Türk Milliyetçileri tarafından yönetilmeye başlamasıdır.