HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili fezleke meclis başkanlığına sunuldu.
İddia, Güzel'in 2017 yılında Adıyaman'da etkisiz hale getirilen PKK militanı Volkan Bora'nın cep telefonunda örgüt kampında çekilmiş resimlerinin çıkması.
Bazıları için bu Amerika'nın yeniden keşfi gibi oldu.
Hayretten küçük dillerini yutar gibi oldular.
Halbuki bu her zaman ki HDP. Bugüne kadar bir defa bile PKK' ile ilişkisi olmadığını söylememiş bir parti. Buna rağmen hayret edenlere hayret etmemek mümkün değil.
HDP, resimlerin çözüm sürecinde çekildiğini söyleyerek vekilini savunuyor.
Bu, aslında çözüm sürecinin ne ve neleri serbest hale getirdiğinin açık bir göstergesi.
Evet resim çektim, Kandil'e gittim ama çözüm süreciydi.Çözüm süreci teröristlerle koyun koyuna girme süreci miydi? Yargı siyasetin emrine girer, standardını kaybederse işte böyle olur. Biri çözüm sürecidir der, bir başkası 15 Temmuz öncesiydi der. Biri için suç olan öteki için yasal bir davranış olur.
O zaman da yazmıştım, o kadar çok yanlış yapıldı ki, Kandil ile İmralı yeni devletin kurucuları gibi takdim edildi. Apo ile yeni anayasanın nasıl olacağı konuşuldu. Şu yeryüzünde teröristlerle nasıl bir anayasa yapılacağını konuşan başka bir ülke, başka bir siyasi kadro var mı? Onun için söyledim, yine söylüyorum, o süreçte dahli olan herkes yargılanmalıdır.
PKK aceleci davranmasa, Kobani motivasyonu ile istediğimizi silahla alırız sevdasına düşmese bugün belki çok farklı bir Türkiye'ye uyanıyor olacaktık. Allah'tan Devrimci Halk Savaşı başlatarak kendilerini bir yalan rüzgarına kaptıranların uyanmasını sağladılar. Yine de gerçekte ne kadar uyandıkları, uyku mahmurluğunu ne kadar üzerlerinden attıkları meçhuldür.
Türkiye'nin en ağır sorunu etnik ayrılıkçılıktır. Krizler, kötü yönetimler aşılır, ama milliyetçiliklerin ateşini söndürmek o kadar kolay değildir.
Son yıllarda terörle ciddi mücadele verildi, ülke içinde eylem yapma kapasiteleri azaltıldı. Lakin tek sebep bu değil, Örgüt Suriye'de kantonlar kurdu, özerklik ilan etti, gücünü buraya topladı. Türkiye'nin çok üzerine giderek bu kazanımlarını tehlikeye atmak istemiyor. Bu kantonlar yanlış Suriye politikasının bir sonucudur. PKK kendi gücüyle değil, Esat güçlerini bölgeden çekilmeye mecbur edenlerin gücü ile bölgeye hakim oldu. Şimdi bu kantonlar bizim yanlış stratejimizin sonucu diyemedikleri için, Kuzey Batı Suriye'de küçük bir bölgeyi tutarak -Akdeniz'e koridor açmalarını engelledik- diye toplumu uyutuyorlar. Osmanlı, merkezi devlet zayıfladığı için parçalandı. Irak, ABD müdahalesi ile devleti dağıtıldığı için parçalandı. Suriye, merkezi devlet gücünü kaybettiği için bu hale geldi. Kurt kanunudur; gücünü kaybeden ona buna yem olur.Bir gün Türkiye zayıflarsa bu kanunu bize karşı da işletirler. Onun için bu ülke devlet ve milleti güçlü,bütünleşik ve uyanık olmak zorundadır.
Bölücülükle mücadele çok yönlü bir mücadeledir. Terörle arasına mesafe koymayanların meclislerde yeri olamaz.Lakin çözüm süreci adı altında buna dönemsel meşruiyet sağlayanların yüzünden yargı standardını kaybetmiştir. Onun için de "o zaman meşruydu, normaldi," diyorlar.Bu da Batı'da değil ama Güneydoğu'da, "kendileri izin verdi, şimdi kendileri yargılıyor" diyerek adalete ve devlete güvensizlik olarak dönüyor. Devlete, yargıya çizgisini kaybettirir, zikzak yaptırırsanız en doğru işleriniz bile tartışılır hale gelir.
Etnik hareketlerin gücü arkalarındaki toplumsal desteğin cesametine bağlıdır.Ne kadarız sorusu neleri isteyebiliriz sorusunun cevabını verir. Yüzde 1'lik bir parti yüzde 10'luk bir partinin istediklerini isteyemez. İstemek güçle alakalıdır, ne kadar güçlüyseniz o kadar çok şey istersiniz. Onun için bölücülükle mücadelede birinci hedef çok öldürmekten ziyade çok küçültmek olmalıdır. Etnik siyaset, sayısal anlamda küçüldükçe siyasal anlamda da küçülür.Sahada dokuz kişi kalan bir takımın 11 oyuncusu sahada olan bir takımı yenmesi zordur.Bölücülükle mücadelede kararlılık önemlidir ama akıl, bilgi ve doğru strateji daha önemlidir.