Turizm sektörünün sinsi mottosu; Hayvanlar tatil yapmaz!
Niye yapsın ki?!
Nihayet sezon başladı ..
Bütün ebeveynler çocuklarına yaz tatili farizasını ifa etmek için bir hacı adayının hac yolculuğunu beklemesi gibi şimdiden kıvranmaya başladılar bile..
Bütçe denkleştirmeler, serzenişler ..
İllede o denize girilecek..!
Özellikle anneler çoğu zaman kendileri o denize girmese bile, konu komşu "bu yaz neredeydin?" sorarlarsa, ne denilecek? prestij hesabının peşindeler..
Bizim falan köyde ki yazlıktaydık demek, statü- sınıf kategorisinde iyi seviye kabul edilmiyor ....
50 derece de olsa güneye inilecek ve İlle o denize girilecek.!
Nihayet sosyal bir vecd ile ibadet aşkıyla tatil sayfalarında geçirilen saatlerden sonra alınmalar darılmalar hatta kavgalardan sonra kısmi bir konsensusla aile bireyleri tatil için bir karara varabiliyorlar..
ille o denize girilecek
Genellikle baba; 'oh nihayet bir rezervasyon yaptık şu illetten kurtulduk' deyip çok tasvip etmediği bir ödemenin ızdırabını, düşünen adam pozunda uzun süre sabit bakışlarıyla belli eder..Ve bir anda film şeridi gibi geçmiş sıkıntılı hayat serüveni gözünün önünden geçiverir..' Vay be bu parayla dört ay geçinirdik' deyip içlenir..Anne ;" Amaan yılda bir oluyor unut gitsin .." der olayı yumuşatır .
İlle de o denize girilecek.
Öyle ya binlerce asır atalarımız tatil yapmadıkları için mutsuzdular ,ağır depresif ataklar geçiriyordular.! Son bir asırda tatil yapmaya başladık, insan olduğumuzu hatırladık, mutluluktan uçuyoruz..!
İlle de o denize girilecek..
Şişirilmiş ve şımartılmış turizm sektörü ve sektör baronları genellikle ortalama insan idrakine hitap ederek,
onları olmayan bir ihtiyaç isteğine şartlandırıp, deniz- kum- güneş= mutluluk ,dinlenme histerisine soktular ya bir kere..
İlle de o denize girilecek..
Tatil dönüşlerine bakın, yorgunluk ,bitkinlik hatta mutsuzluk yüzlerden okunsa da,bu meşakkate değecek bir farizayı yerine getirmenin rahatlıği da aynı yüzlerden okunabilir..
Çocukların milenyum kaprisleride elde var tatil çıkını...
Olsun yine de o denize girildi ya..,!
Yazlıkları orman içinde malikane de olsa, sahilde çirkin kitsch mafya otellerinde veya 'yok bir farkımız ama....' kabilinden görgüsüz gösteriş abidesi muhafazakar rüküş haşema otellerde pinekleyip illede o denize girilecek ..
Islak tuzlu su ayini bir vecd ile huşu içinde tamamlanacak..
Bir hindu ganjda yıkanınca günahlardan nasıl sıyrılıyorsa, binlerce kişiyle beraber yan yana sırt sırta o denize girilecek, sosyal statü arınmasına dahil olup, ille de o denize girilecek ..
Yahu bu deniz denilen tuzlu su.. Güneş derseniz, şirinevler ara sokaklarına vuran aynı güneş değil mi?
D vitamini mi dediniz? Kutsal plajda saatlerce arap bacı olmaya gerek yok.. Ama olsun şu denize bir girelim de..!
Yok temiz hava derseniz dört mevsimi hakkıyla yaşatabilen nadir ülkelerden biri olan güzel ülkemde tropikalden tut, karasal çöle kadar alternatif var..Yeter ki şu konversif deniz hummasından bir kutulalım..
Yüzlerce kişinin isiyle pasıyla aynı denize girip tuzlu su yutacaağız, ama ille de o denize girilecek ... buyrun şifalar olsun .
Dünya da turizm sektörü en baba sektörlerden biri olmuş.. Ülkeler reel üretim sektörlerinden vazgeçip turizme baba yatırımlar yapar hale gelmiş. Sezon başında ideal tiplerle çekilen kışkırtıcı deniz kum güneş reklam çığırtkanlığı beynimizi uyuşturmuş..
Kendi vatandaşına üçüncü sınıf müşteri muamelesi yapacak kadar döviz şımarığı, sonradan görme turizm jakobenleri her gittiğinizde size "kerhen' müşteri muamelesi de yapsa ,yine de heşey dahil ataleti, o açık büfe yemek fetişizmi yaşanacak..Ve ille de o denize girilecek..
Turizm baronları da insanların bu tatil kompleksini medya aracılığıyla şişirerek , her sene kabaran müşteri popülasyonuna yenilerini ekliyorlar.. Biz ne kazandık; yat- kalk ,ye-iç havuz mavuz, biraz avami gösteri müzik, döndük eve aynı ortalama insanız zihinsel görsel hiçbir kazanç yok..
Elde var; caka babından " iyi dinlendik" zügürt tesellisi.. Bir de konu komşuya göstereceğimiz üç beş deniz kum otel pozu...Olsun yine de o denize girilecek.
Aşağıda kırk dereceyi geçen sıcakta ateşgede bir zerdüşti misali denize ve güneşe taparcasına kaynaşan insan kalabalığı içine dalmaktansa, torosların tepesinde geleneksel bir akdeniz evinde klimaya ihtiyaç duymadan püfür püfür esen rüzgarın bedenimizi ve zihnimizi dinlendirdiği bir ortamda iki üç kafadengi arkadaş eşliğinde geçirilen bir kaç gün daha iyi değil mi?
Hayır, ille de o kutsal tuzlu su yutulmalı . Yüzlerce kişiyle yan yana göz göze "ortak beden arınma" seansları ihmal edilmemeli..Ancak böyle mutlu olunmalı..Bütün dünya yanılamaz ya!
O bedene o tuzlu su değmezse eğer, bütün sene yorgunluk bitkinlik bedbinlik vermsizlik yanıbaşında bilesin! Zaman kaybetmeden milli ganjımıza koşalım .İlle de o denize girelim!
Tatilin zorunlu belli aylara mahsus yapılması gereken bir sosyal vecibe olarak telakki edilmesinin göstergesi, ağustosta tüm antalya toroslara doğru akın ederken, tüm anadolu toroslardan antalyaya huruç ediyor.! ! İlle o denize girilecek..
Aslında nsan sürü psikolojisine girmeden spontane ihtiyaç duyuyorsa tatil dinginlik verir.. Ancak işin sinsi sosyal dayatma boyutu, tatili bir mecburi görev havasını sokuyor..Mesela 'bu sene de tatil yapmıyalım ' diyemiyoruz. Veya derken sesimiz çatallanıyor..
Ve tatilde bilinenin aksine insan ruhunu en çok dinlendiren öğeler deniz kum güneş değil, tarih,doğa, beşeri mahalli kültürdür..
Ve tatil yaptığın mekanın mimari açıdan betondan ve betonlaşmadan uzak,doğal malzemeden yapılma( taş ,ahşap) minimal ve natürel mimariye sahip tabiatla ve insanla uyumlu bir ortam olması işin olmazsa olmazı olsa gerek..(Alman Natürland ları, Bodrum da rahmetli Turgut Cansever in Demir evleri vb )
Zihnimizi kurcalayalım;
Bizi zorunlu bir tatile mecbur bırakan ana unsur ne?
Bir ön şartlanma ile toplumsal statü ve sınıf dayatmalarının " aman dışında kalmayayım" kompleksimiz ağır basmıyor mu?
O zaman gelin kafamıza göre seyahat edelim.. Hiç bir mahdut zamana bağlı kalmadan, sosyal statü ve dayatmalarda boyun eğmeden kendi klübemizde ser olacağımız elin sarayında sır olmayacağımız bir seyahat ,tatil yapalım..
Kıyılarımızı betonlaştıran rantiyecilerin çimentolarına su taşımayalım..
Kendi vatandaşını ikinci sınıf müşteri görebilecek kadar ,dövize endeksli görgüsüz sektör baronlarını daha fazla şımartmayalım..( her zaman istisnai kurum ve kişileri tenzih ederim.)
Yok İlle de kutsal tuzlu ganjınızda sosyal statü arınma tatilinizi yapacaksanız ,siz tatilinize devam edin ,benim gözüm matilde...
Abdullah Velioğlu/30Temm2024/ istanbul