İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Özellikle son yıllarda ülkemize savaştan kaçarak sığınan Suriyeliler hakkında her kafadan bir ses çıkmaya, her önüne gelen, “Şehir Efsaneleri” anlatmaya başlamış bu konuda vatandaşlarımız gruplara ayrılmış durumdadır. Her olumsuz olayın altında bir Suriyeli arayan vatandaşlarımızdan tutunda, Suriyelilere toz kondurmayan vatandaşlarımıza varıncaya kadar toplum ayrışmıştır. Ve toplumun büyük bir kesimi, “Suriyeli Evine Dön” çağrılarında bulunmaya başlamışlardır. Maalesef bunun öncülüğünü de bir takım siyasilerimiz, okumuş, yazmış takımı yapıyor. Yani toplumun önünde olması gerekenler, toplumu germeye devam ediyor.
Peki, nedir bu Suriyeliler? Kimdir? Ne isterler? Ülkeleri yok mu? Onları koruyalım mı? İnsanca yaşamalarını sağlayalım mı? Yoksa tabiri caizse bir “Tekme” de biz mi vuralım? Önce buna karar verelim. Bu kararı vermeden evvel büyük fotoğrafa bakalım.
Teknik ayrıntıya girmeden sade bir dil ile anlatmaya çalışalım. Ve söylediklerimizin tamamı ciddi araştırmalar neticesinde ortaya çıkmış gerçekler olduğunu ifade edelim.
Parçalanmış topraklar, SURİYE! Onlarca devletin bir parça toprak kapmak için insanların hayatını hiçe saydıkları bir yer! Emperyal güçlerin hâkimiyet mücadelesi verdikleri topraklar! Ve buradan kaçan milyonlarca çocuk ihtiyar kadın ve erkek. Yaşamak için çevrelerinde buldukları, sığınacakları nere var ise oraya kaçtılar, sığınmaya, barınmaya çalıştılar. Batının kabul etmediği bu insanlara, özellikle, Ürdün, Lübnan ve TÜRKİYE kapılarını açtı.
Resmi rakamlara göre 3,5 milyon gayri resmi rakamlara göre dört milyon Suriyeli ülkemizde yaşam mücadelesi veriyor. Bu insanlar bunu yaparken bir taraftan da, provokatörlerin provokasyonuna gelmemek için uğraş veriyorlar. Nerede ise her olay Suriyelilere yüklenir hale geldi. Biri çıkıp sosyal medyada aleyhte bir şey yayımlıyor anında çığ gibi büyüyor. Gerçek olmadığı ortaya çıktığında zaten o ana kadar yeteri kadar yıpratılmış oluyorlar.
Ve maalesef doğruluğunu araştırmadan zaman zaman bizlerin de alet olduğumuz gerçek dışı birçok olaya şahit oluyoruz. Ama öncelikle bazı gerçekleri bilmemiz lazım.
1- 2015 yılından bu yana, “Gönüllü Geri Dönüş Projesi” Kapsamında 320 bin Suriyeli ülkesine döndü. Bunlar Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile temizlenen yerlere gitti.
2- Suriye, yanmış, yakılmış, yıkılmış, talan edilmiş, ekmek, su aş gibi asgari yaşam şartları oluşmamış, silahlar sussa bile savaşın devam ettiği, durmasının da çok zor olduğu bir ülke. Bu şartlarda hangi insanı buraya yollayabilirsiniz? Göz göre göre ölüme yollamak, bunun adı en iyi ihtimalle CİNAYETTİR. Türkiye’nin temizlediği yerler bile ne kadar güvenli?
3- Ülkemizde 1,7 milyon 0-18 yaş arası Suriyeli çocuk, yaklaşık 850 bin kadın ve 800 bin genç, 150 bin civarında da orta yaşlı ve yaşlı erkekler yaşamaktadır. (Yaklaşık resmi rakamlar) Kadın ve çocuk sayısı 2.5 milyon. Can alıcı soru şu ! Kim yaklaşık 2.5 milyon çocuk ve kadına; “Hadi ülkenize dönün der?” Savaşın ortasına yollar, ölüme gönderir? İnsan olan kimse göndermez. O halde burada yaşayacaklarsa özgür bir ülkeleri oluncaya kadar, insanca yaşam olmasa da hayatlarının idamesi için aile olmaya ihtiyaçları var.
4- Suriyelilere, Sosyal Uyum Yardımı (SUY), çerçevesi içerisinde, KIZILAYKART ile yapılan aylık 120 tl ödeme yapılmaktadır. SUY destek finansörü Avrupa Birliği üye ülkeleridir. Uygulayıcı ülkeler ise Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Programı Türk Kızılay’ı ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıdır. (Konu ile daha fazla bilgi Kızılay internet sitesinde görülebilir.) Bu para herkese verilmemekte belirli kriterlere sahip olanlara yani geçim sıkıntısı çekenlere verilmektedir. Bu da yaklaşık 1.5 milyon kişi civarındadır. (Yani Suriyelilerin aldıkları maaş ve kaynak bu kadar.) Peki bu para neden Türk ailelerine verilmiyor? Çünkü Avrupa Birliği bu parayı sadece, “Geçici koruma” altındakilere veriyor. 120 tl ile hayatlarını devam ettiremeyeceklerine göre, hayatlarını, yardımlarla ve nerede iş bulurlarsa orada çalışarak devam ettirmektedirler.
5- Bunun dışında ülkemizde yaşamaya çalışan Suriyelilere yılda bir kez Birleşmiş Milletler tarafından 600 ile 900 tl arasında “Kış Yardım’ı adı altında bir para ödenmektedir.
6- Bugüne kadar 70 bin Suriyeli değişik nedenlerden dolayı Türk Vatandaşlığına kabul edilmiş ve 32 bin kişiye çalışma izni verilmiştir.
7- Ülkemiz uluslararası sözleşmelere uymakla yükümlüdür. Suriyeliler adı “Geçici Koruma” kavramı ile tanımlanabilir. Bu 1951 Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde mülteciler statüsünde kimselere savaş sebebiyle geri gönderme yasağı anlamına gelmekle birlikte, sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı, çalışma hakkı, aile kurma hakkı, eğitim hakkı gibi hakları bulunmaktadır.
8- Suriyelilerin üniversitelere yerleşebilmeleri için sınavlara girme zorunluluğu vardır. Yabancı öğrencilere uygulanan statü bunlara da uygulanmaktadır.
9- Suriyeliler kendilerine ayrılan kamplarda yaşayanlar 120 tl maaş verilmemektedir. Ayrıca bu kamplar tamamıyla dolu değildir. Birçok ilimize dağılmış durumdadırlar. Hayatlarını devam ettirmek için, “Ucuz İş Gücü ”nü oluşturmaktadırlar. Bu yüzden ciddi tepkiler almaktadırlar. Suriyeliler, çalışma hayatında Türk vatandaşlarının yarı fiyatına çalışmaktadırlar.
10- Suriyelilerin suça karışma oranı İçişleri Bakanlığının verilen göre yüzde 1,5 civarında.
11- Çalışma ve iş hayatında Türk Vatandaşlarının uyduğu yasalara tabiler. Sağlık, eğitim, yaşam konularında Cenevre sözleşmesine tabidirler.
12- Sosyal medyada Suriyelilere karşı müthiş bir öfke var. Bu öfke bir yerlerden bilinci olarak körüklenmektedir. Bu oyunlara asla gelmemiz gerekir. Provokatörlerin provokasyonuna asla izin vermemeliyiz. Suriyelilerle ilgili duyduğumuz her olay araştırılmaya muhtaçtır. Asparagas haberler peynir ekmek gibi dağıtılmaktadır.
ÖZETLE;
1. Suriyeliler, masumdurlar, mağdurdurlar, kendi iradeleri dışında istemedikleri bir hayata mahkûm edilmişlerdir. İnsani anlayış şarttır.
2. Batılı ülkeler, Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine dönmelerini teşvik yerine, Türk vatandaşları ile entegre olmayı hedefleyerek kendilerine kaos yaratacak yeni bir kitle yaratmak peşindeler. Başta Suriyeliler olmak üzere hepimiz uyanık olmalıyız, hiçbir oyuna hiçbir tezgâha gelmemeliyiz.
3. Suriyeli kardeşlerimiz MİSAFİRDİRLER. Misafir misafirliğini bilecek ev sahibi de ev sahipliğini. Herkes ona göre davranıp provakaya izin verilmeyecek.
4. Suriyeliler ülkelerine bir an evvel dönmeleri gerekiyor. Türkiye, hızlı bir şekilde Suriye de güvenlikli bölgeler oluşturulup Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü geri dönmeleri konusunda azami gayreti gösteriyor. (Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının olma nedenlerinden biride budur.)
5. Yaşadıkları hayat neticesinde Suriyeli kardeşlerimiz kullanılmaya müsait bir yapıda bulunmaktadırlar. Ayrılıkları körüklemek yerine kardeşliği pekiştirmenin yollarını aramak lazım. Çünkü görünen o ki, daha uzun yıllar misafirimiz olarak kalacaklar. Çünkü Cenevre sözleşmesine göre zorla hiç kimseyi hiçbir yere yollayamazsınız.
6. Batının ikiyüzlü olduğu asla unutulmamalı. Verdiği sözlerde durmayacağı bilinmeli. Her türlü tedbir buna göre alınmalı. İnsanlıktan nasibini almayan Batı, insan hak ve özgürlüklerinden bahseder sonrada sınırlarını bu insanlara kapatarak ne kadar İNSAN! Olduklarını gösterirler.
Suriyeli kardeşlerimizle ilgili hiçbir oyuna, tezgâha, kışkırtmaya, gelmeyeceğiz, asparagas haberlere inanıp öfkemizi körüklemeyeceğiz. Düşmanlıkları değil, sevgiyi büyüteceğiz.
Selam ve dua ile.
İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı