Piyasalar

SKİMPFLASYON

Punto:

SKİMPFLASYON

Multiflasyon= Normal enflasyon + Skimpflasyon + Shirinkflasyon + Greedflasyon
Multiflasyon : çoklu enflasyon (şu an bizdeki mevcut ekonomik düzensizlik durumu)
Enflasyon: Ekonomide, fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak artmasıdır.
Skimpflasyon: İngilizcede eksik anlamına gelen skimp sözcüğüyle enflasyonun birleştirilmesinden
doğan skimpflasyon; ürünün içeriğinin değiştirilmesi, kalitesinin düşürülmesi sonucu ortaya çıkan
daha düşük değerdeki bir malın aynı fiyatla satılması olgusudur. Bu yolla fiyat değişmemiş ve
enflasyona etki etmemiş gibi görünür oysa gerçekte fiyat artmış olur.
Shrinkflasyon: İngilizcede küçülme, büzülme anlamına gelen shrink sözcüğüyle enflasyonun
birleştirilmesinden doğan shrinkflasyon; ürünün fiyatı aynı kaldığı halde boyut, ağırlık ya da hacminde
ortaya çıkan düşüşü ifade eden bir terimdir. Bu şekilde fiyat değişmez ve enflasyona etki etmez
göründüğü halde gerçekte ortada bir enflasyonist değişim söz konusudur. 
Greedflasyon: İngilizcede açgözlü anlamına gelen greed sözcüğüyle enflasyonun
birleştirilmesinden doğmuş bir terim olan greedflasyon; yüksek enflasyonun yarattığı ortamdan
yararlanarak mal ve hizmetlerin satış fiyatlarını enflasyonun da üzerinde artırma eylemini tanımlıyor.
(m.eğilmez)
YALAKALİZM
“Yağmur nereye yağarsa, tarlasını oraya taşımak” diye halk arasında kullanılan bir tabir vardır.
Menfaati neredeyse oraya çöreklenen ve çıkarları uğruna sürekli yön değiştiren kişileri hedef alan
deyimdir. “Adam o kadar kurnaz ki, tarlasını yağmurun yağdığı yere taşır.” Tarla taşımayı adet edinip
maharet sananlar, kendilerince bir açıkgözlülük içindedirler. Yağmur nereye yağarsa orası onların
tarlası olur.
31 Mart 2024 Yerel seçimler için partiler aday tespitlerini bitirmek üzereler. Birkaç önemli yer
haricinde hemen hemen iddialı partiler, iddialı adaylarını açıkladı ve çoğu da seçim startını verip,
seçim propaganda çalışmalarını yapmak üzere alanlara indi.
“Yağmur nereye yağarsa tarlayı orya taşımak” sözünü tam da bu zamanda ön plana çıkmış durumda.
Aday yapılmayanlar, mevcut görevde olup da yeniden aday gösterilmeyenler tarlalarını başka yerlere
taşımak üzereler. Bunların amacı “hizmet aşkı”, “parti davası” değil, tamamen kendilerini vazgeçilmez
zannedip, bir saat önce kendini aday olarak açıklama ihtimaliyle “dava adamı” olduğunu söyleyenler,
adaylık sonucuna göre tarla taşımayı başvuru yaptığı partisine “göstereceğim” iddiasıyla fırdöndülük
yapabilmektedir. İddia odur ki: dün “beni Mamak Belediye Başkan Adayı gösterin diye CHP’’ye
başvuran bir şahsın olumsuz cevap almasıyla, İyi Parti ABB adayı olabilme erdemini(!)
gösterebilmiştir.
Yine alanda gördüğüm siyasi manzara “aday olabilmenin partililik ve dava adamlığıyla” bir alakasının
kalmadığı üzerinedir. Mensubu olduğu partisinin seçimlerde bir varlık gösteremeyeceği endişesiyle

istifa edip, başarılı olabileceğini gördüğü partilerden aday adayı olabildiği gerçeğidir. Bunları ben
yadırgadığım için değil, bir tespit ve gözlem imkanım olduğu için sizlerle paylaşıyorum. Partizanlığa
her zaman karşı olmuşumdur. Partililik aidiyeti temsil eder, daha gerçekçi hareket serbestiyeti getirir.
Kararlar partililikte daha sağlıklı ve isabetlidir. Demokrasinin bireyciliğine daha uygun bir hareket
tarzıdır. Partizanlık ise, aklı kiraya vermeyi gerektirdiği için, “senin namına biri veya birileri karar
verecek, sen ise itirazsız bu karara uyacaksın” anlamındadır. Toplumların çöküşünün ve “yalakalizmin”
bir numaralı nedeni de bu partizanlıktır.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri 2019 seçimlerinde, yirmi yıl süreyle Ak Parti başkanlarınca
yönetildikleri durumdan CHP’li belediye başkanlarına geçmişti. Bir belediye başkanının projelerini
hazırlama ve uygulama alanı bulabilmesinin azami süresi üç ile altı yıl arasındadır. Bu da demektir ki,
bir belediye başkanına bir dönem opsiyon tanınması onun imtihana tabi tutulmasında verilecek notun
isabetliliği tartışma götürür. Erdoğan (özellikle) İstanbul Belediyesi’ni ısrarla istediği için sık sık
İmamoğlu’nu acımasızca eleştiri bombardımanına tutabilmektedir. Oysaki bizler Erdoğan’ın ”İstanbul
Şehrine biz ihanet ettik” sözünü unutmamaktayız. İmamoğlu dahil diğer belediyelere seçmen bir şans
daha verecektir. Doğrusu da budur. Bakın bu durumu bizim General nasıl tarif etmiştir.
KABUL EDİN, İSTANBUL BAŞKANI İMAMOĞLU (fıkra)
Yeni tayin olduğu Alayı denetleyen Albay, nizamiyedeki bankın başında nöbet tutan iki eri görüp,
“Neden orada nöbet tuttuklarını” sormuş.
“Bilmiyoruz komutanım, eski komutanımızın emri ile sürekli bu banka nöbet yazılır” diye cevap vermiş
askerler.
Merakını yenemeyen Albay bir önceki Alay komutanını telefonla aramış ve sormuş, “Valla
bilemiyorum” demiş eski komutan, “Epey önceden konulmuş bu nöbet geleneğini biz de devam
ettirdik.”
Israrla üç komutan geriye giderek bu nöbeti ilk koyan 80 yaşındaki Emekli General’e ulaşılmış.
“Affedersiniz efendim, ben sizin 30 yıl önce başında olduğunuz Alayın yeni komutanıyım” diye kendini
tanıtmış Albay, “Nizamiyedeki bir bahçe bankının başında iki tane nöbetçi buldum. Bu nöbeti ilk siz
koydurmuşsunuz. Bu bankın özelliği hakkında bilgi lütfeder misiniz?
Emekli General “Nasıl olur?” demiş,
“Boyası hâlâ kurumamış mı?”