Piyasalar

SİYASİ GERÇEKLİKLERE VE TEMENNİLERİMİZE DÂİR BİR KAÇ SATIR...

Punto:

SİYASİ GERÇEKLİKLERE VE TEMENNİLERİMİZE DÂİR BİR KAÇ SATIR...

Rasyonel bir kurumsallaşma düzeyine, demokratik sivil siyasete dayalı bir meşrûiyet ve temsil gücü üretmeye, ekonomide kurallı ve rekabete dayalı bir piyasayı oluşturmaya ve evrensel hukuk ilkelerine dayalı bir devlet yapılanması ve toplumsal düzen kurmak hedefi olmayan her yeni siyasi arayış, mevcut sistemin tekrarından veya siyasi aktörler arası nöbet değişiminden ibaret kalacaktır.

Çünkü demokratik sivil siyasetin alt yapısı olarak bu yöndeki zorunlulukları kavramadan; siyasette farklıymış gibi gözüken arayışların adı, yeni KURTARICI MEHDİLER aramaktan başka bir şey değildir.

Mevcut düzende yukarıda temenni ettiğimiz unsurların hiç biri mevcut olmadığından, daha başlangıcında bulunduğumuz ve önümüzde kış daha da derinleşecek olan EKONOMİK KRİZİN bütün yükünü, daha da fakirleşmesi pahasına dar gelirli milyonların sırtına vuracaklar.

Bir toplumun daha hızlı kalkınma, büyüme ve daha fazla refah içinde yaşama arzularının "yatırım ve finansman kaynağı" olarak, iç tasarruflarının oranı GSYH'ya göre en az %35'ler olmak yerine % 14-16 arasında kalmış ve bu sebeple zorunlu olarak dış borçlanmaya gidilmiş, alınan dış borçlar da "döviz kazandırıcı" verimli yatırımlar yerine hep birlikte inşaat ve tüketime harcanmış ise, ödenecek borçları gönüllü olarak üretemediğimiz katma değer ve tasarruflardan ödemek yerine, boğazımızdan kesecek şekilde kamu otoritesi tarafından "sermaye birikimi" yapmaya ve "borç ödemeye" zorlanacağız demektir.

Çünkü daha krizin başında 23 milyon hanenin 20 milyonu zorunlu giderlerini bile borçsuz şekilde karşılamaktan uzak bulunduğuna göre, artık tasarruf oranlarını gönüllü şekilde zaten artıramazsınız. Kaldı ki, BES veya İŞSİZLİK FONU örneklerinde olduğu gibi, o fonlarda biriken tasarruflar bile "devlet iç borçlanmasına" ucuz kaynak olmak dışında bir işe yaramayacak gibi...

Yani artık bırak geçinebilmeyi, karın tokluğuna çalışmaya rıza göstereceğiz, dolar bazında 300 $'lık asgari ücrete bile razı olacağız demektir. Nominal rakamlarla 77. sırada olduğumuz saklanarak, "satın alma gücü paritesine göre Dünyanın 11. büyük ekonomisiyiz" şeklindeki sahte övünmeler bile artık geride kalacak... 

Örnek kabilinden olmak üzere; son 19 yılda 3,5 trilyon $ ithalat ve 600 milyar $'lık nihai tüketim ürünü ve son 20 yılda sadece 65 milyar $'lık akıllı telefon satın alıp kullanmanın ve devlet olarak da ithalat üzerinden kolayca vergi toplamanın tabi ki bir bedeli olacaktı...

Artık topyekün çalışmak ve üretmek yerine, "döviz kuru, faiz, borsa" gibi uyduruk tartışmaları bir tarafa bırakıp, milletçe dua edeceğiz ki, belki bir yerlerden yüz milyarlarca dolarlık altın, petrol veya doğal gaz bulabilelim...

Üzgünüm ki, son 19 yılda sadece merkezi hükümet olarak 2,6 trilyon $'ı vergi olmak üzere, toplam 3,6 Trilyon $ kaynak kullanan bir yönetimi hukuk içinde ve demokratik yollarla denetleyememiş isek, bundan sonra da geniş halk kitlelerini bu zor şartlara razı etmek için demokratik usuller yerine, daha otoriter bir yönetime razı olmak zorunda kalacağız gibi !

Şimdi bir bu tür gerçekliklere bakalım, bir de "siyaset sınıfının" meşgul oldukları gündem ve aktörlerine bakalım...Allah aşkına, birbirlerine laf yetiştirmek veya en fazla siyaset mühendisliği projesi üretmek dışında, kimsenin derde deva yeni bir şey söylediğini duyuyor muyuz ?

Bu sebeple, köklü toplumsal değişim taleplerini değerlendirecek siyasi kapasiteyi ortaya koymak yerine, fikrî müktesebâtı ve hazırlığı bir kaç yüz cümleden ibaret olan hiç bir siyasi aktöre, lütfen KURTARICI MEHDİ muamelesi yapmayalım !

Lütfen kimseye fâni olduklarını unutturacak veya kerâmet sahibi olduklarını zannettirecek kadar kusursuzluk izafe edip, o şekilde davranmayalım...Aksi halde nefis taşıyan o insanları da modern firavunlara dönüştürmüş ve mevcut çadır tiyatrosunu devam ettirmiş oluruz...

Çok özür dilerim, çok can sıkıcı şeyler yazdığımın farkındayım...Keşke daha farklı, daha güzel bir şeyler yazabilseydim...

Bireysel ve toplumsal kapasiteyi rasyonel ölçülerde değerlendirecek biçimde demokratik sivil siyasete dayalı temsil ilişkileri, hukukun üstünlüğünü esas almış bir devlet yapılanması, üretim ve verimliliğe dayalı bir ekonomik alt yapı ve bütün bu unsurların sürdürülebilir olmasını sağlayan yüksek bir kurumsallaşma düzeyine ulaşabilmek temennisiyle...

Selam ve sevgilerimle...