Piyasalar

Silah Bırakma Süreci

Punto:
Terör örgütleri, en büyük darbeyi temsil ettiklerini iddia ettikleri tabanlarının desteğini kaybettiklerinde alırlar. İspanya'da BASK bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ETA'nın tasfiyesi biraz da böyle bir sürecin sonucu gerçekleşmiştir. ETA tarihindeki kırılma noktalarından biri 1997 yılında gardiyan Lara'nın kaçırılmasıdır. Bask tutuklularının diğer bölgelerdeki cezaevlerinden Bask bölgesine sevki için kaçırılan Lara 532 gün boyunca esir tutulup açlığa mahkum edilmiş, kurtarıldıktan sonra basına yansıyan görüntüleri İspanya'nın her tarafında tepki ile karşılanmıştır. İkinci kırılma noktası aynı yıl Ermua Şehir Meclisi üyesi 29 yaşındaki Miguel Angel Blanco'nun kaçırılmasıdır.48 saat içersinde Bask kökenli tutukluların Bask hapishanelerine sevkini isteyen ETA talebi yerine gelmeyince Blanco'yu öldürmüş bu da Bask dahil ülkenin her yerinde kitlesel protestolara neden olmuştur. İspanya tarihinde Ermua Ruhu olarak geçen bu protestolar ETA'nın geriletilmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Diyarbakır'da PKK'nın iğfal ettiği çocukların annelerinin tepkilerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bu protestolar, kendi tabanından geldiği için örgütün moral motivasyonunu bozma yönünde önemli işlev görür. Ancak tepkilerin amacına ulaşması için kitleleşmesi ve doğal seyrinde yürümesi şarttır. Bir istihbarat organizasyonu şeklinde görülmesi halinde amacına hizmet etmek şöyle dursun tam aksi yönde sonuçlar doğurması mümkündür. Şimdilik 34 aile ile süren bu eylemin giderek büyümesi bölge insanının terörden duyduğu rahatsızlığın anlamlı bir işaretidir. Korkular izale edildikçe bu tepkiler daha da genelleşecektir. Hiç bir anne, ne adına olursa olsun evladını kaybetmek istemez. Hele bu PKK gibi Leyla Zana'nın ifadesiyle en az 20 devlet tarafından kullanılan bir örgütse hiç istemez. Önceki yazımızda Çözüm Sürecinin yeniden ısıtıldığını belirtmiştim. S.Önkibar da Youtube'de, Öcalan'la anlaşmaya varıldığını, yakında bir açıklama yapmasının sürpriz olmayacağını söyledi. 23 Haziran seçimlerinde Kürt seçmeni tarafsız olmaya çağırarak Cumhur İttifakına destek isteyen Öcalan'ın çağrısı tabanda makes bulmamıştı. Yeni bir çağrının ne kadar etki bırakacağını şimdiden tahmin etmek güç. Ancak Öcalan'ın doğru bir seçim olmadığını söyleyebiliriz. Çözüm sürecinde HDP'lilerle yaptığı görüşmeleri kullanarak Hendek terörünü başlatan da Öcalan'dır. İmralı görüşmelerinde barış oldu oldu, olmazsa 50 bin kişi ile şehir savaşı olacak diyen(aslında buna göre organize olun diyen) Öcalan'dır. Onun yönlendirmesi ile başlayan Devrimci halk Savaşı 700 asker ve polisimizin şahadeti ile neticelenmiştir. Önkibar, Öcalan'ın silah bırakma çağrısı yapmayacağını, PYD'ye Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate almaları yönünde çağrı yapacağını söylüyor. Bu, Türkiye'nin, PYD'nin bölgedeki varlığını kabullenmesi anlamına geliyor. Eğer Öcalan'a böyle bir misyon tevdi edilirse bu Fırat'ın doğusu ile ilgili söylenen sözlerin hepsinin yenilip yutulması, 2011'den beri yapılan yanlışların daha büyük bir yanlışla pekiştirilmesi demektir. Mesele, PYD'nin Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alması değil, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Düne kadar bu adamlar Ankara'da kırmızı halılarla karşılanıyordu, şimdi nasıl bitireceğiz diye çareler arıyoruz. Bu tutarsız, ölçüsüz politikalar Türkiye'yi bebek katilinden medet umar hale getirmiştir. Doğru olan bundan sonra yeni bir çözüm sürecinin değil, silah bırakma sürecinin olmasıdır. CB Erdoğan -Kürt Sorunu bitmiştir- diyordu. Bittiyse artık konuşulması gereken özerklik, ana dilde eğitim gibi bölünmenin alt yapısı olacak düzenlemeler değil, terör örgütünün silahlarını bırakması olmalıdır.