Piyasalar

Sığınmacı sorunu, biz ve ABD

Punto:

Sığınmacı sorununa sadece -insani- açıdan bakılamaz. Sosyal olaylar çok yönlü sebeplerden kaynaklanır ve çoklu sonuçlar doğururlar. Hiçbir olay tek sebebe irca edilemeyeceği gibi tek bir sonuç doğuracağı öngörüsünde de bulunulamaz.

Bilhassa toplu göçler bu cümledendir. İnsani nedenler, bu tip göçlerin doğuracağı neticeleri  absorbe etmeye yetmez. Zira büyük çaplı göçler nüfus, demografik değişim, güvenlik, istikrarsızlık,iç çatışma, etnik kutuplaşma gibi birçok farklı sonuçlara neden olurlar.İnsani bir davranış daha büyük insanı sorunlar ortaya çıkarır.

 Suriyeli göçmenler meselesine bazı çevreler ısrarla bu zaviyeden yaklaştılar. İnsanlık ve İslamlık, Suriyelilere sahip çıkmakla özdeşleştirildi.Düşmüşe yardım etmek elbette bir insanlık borcudur. Ancak bunun bir sınırı vardır, o sınır o ülkenin kapasitesi, iç dengeleri ve göçmenleri entegre etme kabiliyetleridir.

Geçen yıldan itibaren bu göç kampanyasına Afganlılar da katıldı. Her gün TIR'lar dolusu insan çeşitli şehirlerde bırakılıyor. Bir çoğu Anadolu'yu baştan başa geçip, İstanbul'da kamyon kasalarından indirilip ortalığa bırakılıyor. Oysa iktidar sınırların kontrol altında olduğunu, kuş uçmadığını söylüyordu. İltica ve Göç Araştırma Merkezi(İGAM),  şu an Türkiye'de en az 500 bin Afgan sığınmacı olduğunu ve her geçen gün bu sayının arttığını söylüyor. Toplumsal tepkileri önlemek için Ensar/muhacirin söylemine başvuran CB'nin geçtiğimiz günlerde,  Afgan sığınmacıları Türkiye'ye kabul etmek için Biden'e şahsi kefalet verdiği ortaya çıktı. Her zaman olduğu gibi din bir defa daha toplumu uyutmak, narkozlamak için kullanılmıştı. ABD iş birlikçisi, kimi kendi vatandaşının katili, kimi işkencecisi olan bu insanlar din örtüsü ile ama gerçekte ABD'ye yaranmak, desteğini almak için Türkiye'ye alındılar. Askeri eğitimden geçmiş bu insanların Türkiye'de hangi sorunlara neden olacağını zamanı geldiğinde göreceğiz.

Dünyada hiç bir ülke birkaç yıl içinde o ülkede azınlık oluşturacak kadar göçmeni içine almaz.ABD gibi göçmenler üzerine kurulan devletler bile iç tesanütleri,etnik haritaları bozulmasın diyerek çeşitli tedbirler almışlardır. ABD, Çinlilerle ilgili ihraç yasasını 1882 gibi erken bir tarihte çıkarmıştır. Kontrolsüz göçe karşı katı göçmen yasalarını 1921 ve 1924'te çıkarıp yürürlüğe sokmuştur. Etnik kompozisyonu bozulmasın diyerek  her ülkeden, Amerika'daki mevcut nüfus varlığıyla orantılı olarak belli sayıda insanın gelmesine imkan tanıyan kotalar getirmiştir.Bugün de yeşil kart uygulamasında bu kotalar dikkate alınarak vatandaşlık verilmektedir.

Aynı hassasiyet bugün de devam etmektedir. 2016'da yapılan başkanlık seçimlerinde Trump, Meksika'dan göçleri engellemek için sınıra  Meksika Duvarı adı verilen yüksek  bir duvar örülmesi vaadinde bulundu. Bu ona başkanlık seçimini kazandırdı. Göç akışını engellemek için Meksika hükümeti ile görüşmeler yaptı. ABD için, özellikle Meksika'dan gelen göçler, diğer ülkelerden gelen göçlere göre daha büyük bir önem taşıyor. Çünkü bu ülkeden gelenler hem sayı olarak daha kalabalık hem de Meksika sınırındaki ABD eyaletlerine yerleşerek orada büyük bir yekün oluşturuyorlar. Bu, göçmenlerin sınırın hemen ötesindeki eski kültürel alanlarıyla ilişkilerini sürdürmeleri, dolayısıyla kültür, dil ve dinlerini korumaları demek. İşte ABD'yi endişelendirende bu. Bazı güneybatı eyaletlerindeki Latin nüfus kesafeti ve sınır ötesi ile devam eden ilişki  bu nüfusun Amerikan kültürüne entegrasyonunu zorlaştırıyor.Bu da ileride  Meksika'ya katılım yönünde ayrılıkçı bir eğilimin ortaya çıkması  endişesini doğuruyor.Bu endişe yüzündendir ki, İngilizce ABD'de hiç bir zaman resmi dil ilan edilmemiş olmasına rağmen son birkaç on yılda bazı ABD eyaletleri İngilizceyi resmi dil olarak ilan etmiştir.

Bugün ABD'nin günbatısında yaşanan göçmen yığılmasının bir benzeri Türkiye'nin güney illerinde yaşanıyor. Türkiye'nin Suriye sınırına(Kilis, Hatay, Gaziantep) yığılan sığınmacılar sınır ötesi ile ilişkilerini sürdürdükleri için Türkiye ve Türk halkı ile bütünleşecek bir kültürel değişim ihtiyacı duymuyorlar.  Türkiye'de oturup Suriyeli gibi yaşamaya devam ediyorlar. Ne yazık ki ABD'nin sınır kentleri için duyduğu endişe ve buna bağlı olarak aldığı tedbirlerin hiç bir bu ülkede alınmıyor. Sığınmacı akınından daha tehlikeli olan da bu duyarsızlıktır. Bu sayıda bir göçü hiç bir ülke kaldıramaz.İktidarın ideolojik ve çıkar eksenli tavrı Türkiye'yi özümseme kapasitesini aşan bir sığınmacı sorunu ile baş başa bırakmıştır. Bunun ülkeye maliyetinin ne olacağının emareleri şimdiden ortaya çıkmaya başlamıştır.  Müdahalede gecikilmesi halinde  sonuçları tahmin edilenden daha büyük ve yıkıcı olacaktır.