Piyasalar

ŞEHRİMİN HASTANELERİ

Punto:

Ömrümün üç şehrinden biri olan şehzadeler şehri Manisa merkezde, göreve geldiğim 2012 yılında Sağlık Bakanlığının üç büyük hastanesi bulunmaktaydı. 
Çevre illerden çok sayıda hastası olan Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, Manisa Devlet Hastanesi ve Merkezefendi Devlet Hastanesi. 
Üç hastanenin fiziki durumları, Sağlık Müdürlüğü binaları da dâhil sanki Manisa’ nın yorgun tarihine mütenasip hiç de iç açıcı değildi. 
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin büyütülerek yeni yer tahsisinin yapılması, D Bloğun yıkım kararının çıkartılması, Şehir Hastanesi planlamasına Manisa’ nın da dâhil edilmesi, inşaatına başlanması, Merkezefendi Devlet Hastanesinin komple yıkılarak yenisi için ihaleye çıkılması görev yaptığım 2013- 2016 yılları arasındaki dört yıla sığmıştır. 
Ayrıca üç ayrı yerde ve yine eski binalarda faaliyet gösteren İl Sağlık Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği ve Halk Sağlığı Müdürlük binalarının birleştirilerek yeni bina için yer tahsislerinin sağlanması,  proje ve yapım işlerinin ihale edilmesi işleri de yine bu dönemde yapılan yatırımlar arasındadır.
Bugün şehir hastanelerinin kurgusu kamuoyunda çokça tartışılıyor. Neden özel sektöre yaptırıldı, neden işletmesi özel sektörce yapılıyor, hastaları özel sektöre peşkeş mi çekiliyor, devlet zarar ettirilerek taahhüt edilen miktar ile gerçekleşen miktar arası fark kamu zararı mıdır gibi sorulara cevap arayarak Manisa Şehir Hastanesine ait bu süreçteki intibalarımı da sizinle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi Kamu Özel Ortaklığı (KÖO), 2002 yılında hükümet tarafından başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP)’ nin en önemli aşamalarından biridir. 2000’li yılların sonlarına doğru ülkemizdeki devletçi politikaların her sektörde hızla terkedilmeleri sürecinden sağlığın da geri durmayarak yenilenmesi kaçınılmaz hale gelmişti. 
Bu yüzden kamunun diğer kesimlerinde olduğu gibi öncelikle hizmet alımları ve sözleşmeleri yaygın hale getirilmiş, bir sonraki aşamada da sermayeye kaynak transferinde yeni bir yöntem olarak Kamu Özel Ortaklıkları gündeme gelmiştir. 
Dünyada liberal politikaların yaygınlaşması sonucu ülkemizde de 2000’li yıllara doğru devlet eliyle verilen sağlık hizmetlerinin günün gerçeklerine ayak uyduramadığı, hastanelerin günlük ihtiyaçlara cevap veremediği, kamunun hızlı değişen teknolojik medikal donanımlardan yeterince faydalanamadığı gerçeğiyle öncelikle 2010 yılında 4749 sayılı kanun kapsamında hazinenin borç taahhüdüne girmesinin önü açıldı. 2013 yılında ise 6456 sayılı kanunla verilecek bu garantinin kapsamı belirlenerek Kamu Özel Ortaklığının temelleri atılmış oldu. 
Bunlardan sonra özellikle ulaştırma ve sağlık kesiminde bolca projeye imzaların atıldığı görülmektedir. Avrupa, getirdiği borçluluktan dolayı bu modeli çoktan terk etmiş görünüyor. Ülkemizde ise sağlık başta olmak üzere kafalar az da olsa karışmış, yatırımlar da buna bağlı olarak yavaşlamış görünmektedir. 
Sağlık sektörünün, yönetilmesi en zor sektörlerden birisi olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden yeni modeller denenirken ülkemiz insanının gerek hizmet alan, gerekse hizmet veren olarak özelliklerinin iyi analiz edilmesi önemlidir. Mesela ülkemiz, acil başvuru sayısının ülke toplam nüfusundan fazla olduğu tek OECD ülkesidir. Aynı zamanda sağlık hizmeti sunumunun SDP sonrası kolaylaşması sonrası, kişi başına yıllık poliklinik sayısının 10 civarında olduğu gerçeği de insanımızın sağlık hizmetinden beklentisini göz önüne seren iki önemli göstergedir.  
Modelin yumuşak taraflarının bu göstergelerle birlikte ele alınarak yeniden değerlendirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Yatak başına düşen kapalı alan miktarları, hasta yatağı maliyetlerinin yükseklikleri, kiralama sürecinde şirketlerce yapılacak olan bakım onarım sözleşmelerinin esasları, hastane dışı eklentilerin yine şirketlerce nasıl işletilebileceklerine dair esasların bu kapsamda yeniden değerlendirilmelerinin yerinde olacağı kanaatini taşıyorum.
Neticede bugün 18 ilimizde yükselen 21 modern şehir hastanelerinin birisi de Manisa’dadır ve ülkemizin mevcut sağlık sunumu standartlarının çok ötesinde de hizmet vermektedir. Büyük AVM’ lerde görmeye alıştığımız geniş açık ve kapalı otopark alanlarıyla, iyi denetlendiği intibaı veren eğitimli, güler yüzlü personelleriyle, geniş ve ferah iç mekânlarıyla hastalarından tam not alan hastanenin bu başarısında şüphesiz başta idareci kadrosu olmak üzere tüm çalışanların da hakkını vermek lazım. Pandemi ve sağlıkta şiddet vakalarıyla oldukça yıpratılan sağlık çalışanlarının insana saygısını görmek için sanırım sadece bu hastaneye yapacağınız kısa bir ziyaretin bile yeterli olacağını düşünüyorum.
Hastanede bir hafta süreyle yatarak başarılı bir diz protez operasyonu geçiren bir hastamızın, hastane ile ilgili yazdıklarından da bir pasajı burada sizlerle paylaşmak istiyorum. “Bu gün beşinci gün, muhtemelen yarın taburcu olacağım. Doktorum atom karınca gibi bir adam, yürümüyor koşuyor sanki.
Hani bir şey ararsınız da sordukları zaman tarif etmekte zorlanırsınız ya!  Sonra o aradığınızı bulduğunuzda… İşte budur diyebildiğiniz biri.
Müteşekkirim O'na. Bugün beşinci gün! Burası Manisa Şehir Hastanesi. Hastanelerin süper liginde devasa bir işletme. Burada hastaneye yatış işlemim yapılmaya başladıktan sonra şaşkınlık ve birazda hayretle izlemeye başladığım o kadar çok şey yaşadım ki.
Önce Sekreterlik benim için detaylı bir dosya oluşturdu. Yürüme güçlüğü çektiğim için  tekerlekli bir arabaya oturtuldum. Genç temiz giyimli bir görevli ameliyata hazırlık işlemlerime, (kan alma, ekg, röntgen, anestezi) refakat etti. İnanılır gibi değil! Üniversite hastanesinde en az yarım günde yapılan işlemler 45 dakikada sonuçlandı. Yatıştan bir gün sonra da ameliyat oldum. Gördüğüm şu ki, burada belli bir standartta ezberlenmiş ve büyük bir titizlikle uygulanan kurallar sistemi var. Hasta odaları çok büyük ve ferah! TV, buzdolabı, refakatçi yatağı banyo, wc her şey düşünülmüş ama en önemlisi insan unsuru. Çalışan personel iyi giyimli ve güler yüzlü odaya girerken kapı vuruluyor çıkarken mutlaka geçmiş olsun deniliyor. Her taraf pırıl pırıl ve tertemiz! Ortada elinde telsiz ya da telefonla dolaşan amir pozisyonunda adam da görmedim. Demek ki eğitimle birçok şey aşılmış ve bir standarda bağlanmış. Unutmadan yemek konusuna da bir parantez açayım: Hani genel kabuldür hastane yemeği yenmez derler. Burada gördüm ki bu hastanenin yemeği yenir kardeşim! Burası Manisa Şehir Hastanesi! Yapanlardan işletenlerden Allah razı olsun. Süper ligde bir hastane! Allah devletimize zeval vermesin!”
Bu arada hastamızın uzun yıllar kamuda idarecilik yapan birisi olduğunun da altını çizelim. Yazısının tam metnini, ismiyle birlikte sevgili başhekime de göndereceğimi bu vesile belirtmek isterim.
Bahane bulmak, mazeret üretmek günümüzde moda bir alışkanlık olsa da bu tür güzel örneklerin artması için de hepimize düşen küçük ama önemli bir şeyler var. Siz bu küçükleri birleştirin, arttırın. Göreceksiniz ki nasıl büyüyecek. 
Teşekkürler Manisa Şehir Hastanesine.
Teşekkürler şehrimin hastanelerine katkı sağlayan herkese.
                                                                                                                                      Erdal ÇİL