Suat UNGAN
Punto:
Dinle
Toplumların kimlikleri onların üretmiş oldukları sanat eserlerine yansır. İnsanların bin bir anlam yükleyerek sanata dönüştürüp gelecek nesillere aktarmış oldukları eserleri, özel kimlik oluşturmanın, millet olmanın amacını taşır. Bir milletin hâldeki durumuna bakarak onun hakkında fikir verilemez. Millet, geçmişin karanlık ufkunda başlayan ve sonsuza kadar uzayacak olan bir çizginin anlamlı işaretler bütünlüğünün adıdır. Bir toplumun ruhu, bu çizgiler üzerinde şekillenen sanat eserleri ile ortaya çıkar.
Bir toplumun sanatının ve sanatçılarının yok olması, onları kimliksiz, savunmasız hâle getirir. Bu da genç nesilleri yabancı kültürlere karşı dirençsiz bırakır, o nesiller kendi kökünden beslenmediği sürece üretim aşamasına geçemez, üretmiş olduklarını kendi halkına benimsetemez, onlardan olumlu tepki, moral alamadığı için bu moralini sanatını daha da geliştirmek için kullanamaz.
Kültürün önemli özelliği devamlılığının, sürekliliğinin olmasıdır. Asırlardır emekleye emekleye geliştirilen kültürel değerlerin bir anda yok edilmesinin, ötelenmesinin o millete büyük zararları olur. Osmanlı Devleti ve özellikle de İstanbul hat sanatının merkezi konumundaydı. İstanbul’da 19. Asırda 90 bine yakın hattat ve müstensih (el yazısı ile eserleri çoğaltan, bugünkü fotokopicilerin işini yürütenler) bulunmaktaydı. Güzel yazı yazmada İslam âleminde zirvede olmamıza rağmen biz atalarımızın estetik yazma zevkini gençlerimize yansıtamadık. Bugün öğrencilerimizin birçoğunun el yazısı okunamaz hâldedir. Latin alfabesine geçmemiz, yazımızın güzel olmasına, estetik olmasına engel değildi. Güzel yazı yazma kültürümüzü Latin harfleri ile de sürdürebilirdik.
Hat sanatını ihmal etmemizle birlikte ebru sanatımıza da gereken önemi vermedik. Amerika sanat sanat içindir, görüşünü sanat endüstri içindir, anlayışına dönüştürdü. Sanatın güzelliklerini endüstrinin her kısmına yayarak geniş tabanlı üretim alanları oluşturdu. Bu durum sanatkârların geniş yelpazelerde para kazanmasına vesile oldu.
Bugün Türkiye tekstil endüstrisinde çok ileri olmasına rağmen, tekstil ürünlerimizdeki desenlerde kültürel izlerimizi çok az görmekteyiz. Kendi dinamiklerimizi harekete geçirmede yavaş davranıyoruz. Halkımızın kullanmış olduğu tekstil ürünleri Avrupai desenlerle dolu. Bu da bizim estetik algımızın geçmişle bağlantısını hızla koparmakta, görsel zevkimizin bulanıklaşmasına neden olmaktadır. Kendi desenimizi, kültürümüzü yansıtan tekstil ürünlerine ağırlık vermeli ve bunu dünyaya tanıtmalıyız. Tekstilde dünya devlerinin desenlerini taklit ederek onlarla yarışamayız.
Evlerimizi süsleyen duvar kâğıtlarının çoğu İtalya’dan gelmektedir. Kendi kültürümüzün, kendi ebrumuzun izlerini taşıyan desenlerle süslü duvar kâğıtlarını üretmek aklımıza bile gelmemektedir.
Şu anda geçmişimizin sanat eserlerinden en fazla çinicilik alanında faydalanmaktayız. Mimari, takı tasarımı, hediyelik eşya, yemek takımları, süs eşyaları, fayans, kale bodur, kültür turizmi gibi onlarca alanda seramik sanatlarını endüstri ile birleştirilerek ekonomik kaynağa dönüştürmede iyi durumdayız. Fakat bu nu daha da artırma sorumluluğumuz var.
Günümüzde bazı edebiyatçılarımız başta olmak üzere birçok sanatçı ve sinemacımız, sanat alanındaki hünerlerini ekonomik alanda nakde çevirmeyi başarmış, hatırı sayılır gelir elde eder olmuşlardır. Özellikle bazı roman yazarları, futbolcular gibi yayınevleri arasında transfer yapmaktadırlar.
Sanatçıların hür olabilmeleri için ekonomik özgürlüklerinin olması gerekmektedir. Fikir ve el işçiliğinin önem kazandığı, ince ve derin düşünen insanların hürmet gördüğü bir alan, sanatın gelişmesi için iyi bir zemin oluşturmaktadır.
Sanatçı kaynağını geçmişten alır, ona yeni şekiller verir, onu geliştirir ve gelecek nesillere aktarır. Geçmişe saygısı olmayan sanatçının toplumun kültüründe derin izler bırakacak eserler üretmesi imkânsızdır.