Piyasalar

Rusya ile Ticareti Finansal Nükleer Tehdide Dönüştürmeden Yapmak

Punto:

Rusya - Ukrayna savaşı nedeniyle, ekonomik yaptırımlarla iktisadi olarak Rusya’yı zor duruma
sokmayı hedefliyorlar. Rusya’nın bunlara karşılıkları var, elindeki kozların çok azını kullandı,
daha büyüklerini elinde tutuyor.
Türkiye ise bu savaşta tarafsızlığını açıkladı. AB, ABD vs, Rusya’yı düşman ilan etmiş
görünüyor. Biz ise, kadim medeniyetimizdeki gibi “Sulh Tesis Eden Devlet” olma kararı aldık.
Bu süreçte, ABD elindeki “finansal nükleer silah olan bankacılık yazılımları ve özellikle de
swift” sistemini kullanıyor. Yani, “paranın izini sürerek ilişkileri çözme” stratejisi izliyor.
Dünya, fiziki nükleer silahları sınırlamaya çalıştığı kadar “finansal nükleer silah olan swift”
sisteminin -devletlere ve halkların refahına karşı- kötüye kullanılmasını önleme konusunda da
çalışmalıdır. Hızla, bu finansal nükleer tehdidi bertaraf edecek “alternatif ödeme sistemleri”
ve “yazılımların” devreye sokulması lazım. Savaş, yeni modelin devreye alınıp test edilmesi için
iyi bir fırsat. Bugün cesurca hareket edip yeni ödeme sistemini kurmazsak tarihi bir fırsatı
kaçırırız.
Yaptırım uygulayan ülkeler Rusya ile ticareti kesti mi, kesinlikle HAYIR…!
Şimdilerde batının bize, “finansal nükleer silah” tehdidini hatırlattığını gördük; “Yaptırım
uygulanan Ruslarla ilişkilerin Türk finans kurumlarını ve işletmelerini yaptırım riskine maruz
bırakabileceğini lütfen unutmayın” diyerek açıkça tehdit ettiler. Aslında bu yolla, Rusya ile
ticaretimizi bitirmeyi hedeflediler. Ülkemiz de cevaben “hiçbir kurum veya kişinin yaptırımları
ihlal etmesine izin verilmeyeceği” güvencesi verdi. Ancak Bakanlık, İhracat Bedellerinin Yurda
Getirilmesi Tebliğinin muafiyet kısmına Rusya’yı niçin eklemedi, takas/barter kolaylığı ve
merkezi işlem ofisleri insiyatifi oluşturmadı?
“Moskova’ya finansal yaptırım kararları alıp buna uymayanları tehdit eden ABD, İngiltere ve
diğer Batılı ülkelerin Rus petrolünün gizli ortakları olduğu ortaya çıktı. Guardian gazetesinin
Lingo adlı araştırma grubu raporuna dayalı habere göre, çoğu ABD ve İngiltere merkezli 400
finans kuruluşu, Gazprom, Novatek, Lukoil, Rosneft ve Tatneft gibi Rus petrol şirketlerini 130
milyar dolarla fonladı. JPMorgan Chase ve HSBC gibi dev yatırım bankaları başı çekiyor,
(Kaynak, Yenişafak)”. Bunun dışında da doğrudan veya dolaylı şekilde ABD vs batılı şirketlerin
yaptırımları deldiğini biliyoruz. O kadar ki, bazı global muhabir bankaların, Rusya, Ukrayna,
Belarus döviz işlemleri veya yaptırıma tabi bankaların işlemleri veya yaptırıma tabi ürünler gibi
açıkça yasaklı işlemleri yapıp Türkiye’deki bankalara göndererek tuzak kurduklarını bile
gördük.
ABD vs batılı şirketler bunu nasıl yapıyorsa…
Bunu bilip akıllıca yürümek lazım, bir savaş olduğunu unutmayalım. Yaptırım uygulayan
ülkelerden olan ticaret ülkemize kaydıkça, Rusya ile ticaretimiz artıyor. Bu ticarette piyasada iki
tür davranış şekli olduğunu görüyoruz. Birinci grup Türk gerçek ve tüzel kişileri “züccaciye
dükkanına giren fil gibi hareket ediyorlar”; önüne gelen herşeyi, her türlü, alıp satma veya
aracılıkta bulunma vs vs yolunu seçiyorlar, neleri mahvettiklerine baktıkları bile yok. Bu da
ülkemize ciddi bir risk doğuruyor. Bunlar tam olarak, Halbank soruşturması öncesinde ABD’nin
pusuya yatıp “paranın izini sürerek ilişkileri çözme” stratejisi izleyerek delilleri topladığı gibi
şimdi de delilleri topladığını ya anlayacak kapasitede değiller veya açık bir aymazlık / ihanet
içindeler. Sonuçta, sadece “bir banka” değil “tüm bankacılık sistemimiz” ve dolayısıyla
ülkemiz ekonomisi “finansal nükleer silah” tehlikesine atılıyor, bunu görmemiz lazım.
Ülkemizi FATF ve OFAC yaptırımları riskine atıyorlar. Devletimiz çok acil şekilde bu tarz
“fillere” karşı tedbir almalıdır. Öte yandan, dünyada, yaptırım altındaki ülkelerin ve malların
her türlü ticaretinin devam ettiğini, hem de, yaptırım uygulayan ülkelerin ticaret yaptığını
biliyoruz. Bu nedenle de ikinci grup Türkler ise globaldeki durumu bilerek iş ve işlemlerini

doğru ayarlayarak ticaret yapıyorlar. Bu konularda bilgi ve tecrübe sahibi uluslararası hukuk
konusunda uzman kişiler ile birlikte çalışıyorlar. İşlemlerin altını doldurarak, arkasını
kapatarak, evraklarını sağlam yaparak, menşei ayarlayarak, para birimini değiştirerek, vs vs
hukukun meşru sınırlarını iyi bilerek iş yapıyorlar. Sürecin bu nitelikteki uzmanlar üzerinden
bir “milli güvenlik meselesi” gibi yürütülmesi konusunda devletimiz sıkı tedbirler almalıdır.
MASAK Bünyesinde
Bir "Uluslararası Yaptırımlar Birimi" oluşturularak, uluslararası yaptırım listeleri Dışişleri
Bakanlığı'ndan değil, Hazine ve Maliye Bakanlığından alınmalıdır. Kamuda uluslararası
yaptırımlar konusunda görev, yetki ve sorumlulukların (doğru) dağıtması yıllardır bekleniyor.
Kamu, sistemi kurmuyor, tüm sorumluluğu bankaların üstüne bırakıyor. Düşünün ki, Türkiye
FATF gri listeye girerken MASAK’ta bu konuda uzman olmadığı için SPK’dan geçici personel
atanmıştı.
Finansal Savaş
Kurucularından olduğum, Rusya-Türkiye İş Konseyinin de çalışmaları ile, Rus şirketlerinin
bazıları üretim ve operasyon “merkezlerini” ülkemize taşıma sürecine girmiş durumdadır. Bu
durum, bölgedeki stratejik dengeler açısından hayati öneme sahiptir. Zira, göbekten bağlı olan,
gönülden bağlı olan kadar ülkene fayda sağlar. Bankalarımızın Mevzuat Uyum birimleri de,
denetimlerde (due diligence veya enhance DD) yaparken işlemin “nasıl olacağına” bakmalı,
“niçin olmazına” bakarak işlemi reddedince, finansal savaşta ülkemize değil, karşı tarafın
isteklerine hizmet etmiş oluyorlar. Zira, bu yaptırımları ABD vs pastadan daha fazla pay almak
için yapıyor. Bankaların uyum birimlerinin daha cesur çalışması lazım. Terör ve bahis paraları
dışında, fatura, belge vs sunulan hukuken doğru yapılandırılmış tüm paraları kolaylıkla sisteme
kabul etmeleri gerekir. Biz bunu yapmazsak bize muhabirlik desteği veren bankalar bizim için
kabul etmedikleri paraları kendileri sisteme değişik şekillerde sokuyor ve sokacak… Hangi
para temiz hangisi kirli belli değil zaten, Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa vs silah satmıyor mu,
sattığı silah paralarını, (keza başka ülkelerin terör örgütü saydığı gruplara verdiği parayı) elden
alıp vermiyor, swift kullanıyor, bu kadar basit. Bu süreçte, gerçek, yasal, hukuka uymuş ticareti
engelleyici şekilde hareket etmeyerek bu tarihi fırsatın kaçmasını önlemek hem milli bir
görevdir hem de bölge barışına hizmettir. Bankalar ve üst yöneticiler -özellikle “devlet
bankalarının” yöneticileri- tarih önünde sorumludur, cesaretle sistemin işlemesini sağlayacak
yapıyı kurmalıdır.
Zaten sisteme zor soktuğumuz paraları “kamu bankaları” toplarsa “kazanamayan” kim olur
bunu düşünün..! Gerekirse sadece bu işler için “banka” ve “ödeme sistemleri” kurmalı veya
TMSF’dekilerden ihya edip, hukuksuz yaptırımlar olursa kapanmasını bile göze alacak cesarette
adım atmalı, dünyanın pastadan pay alma baskısına göğüs germeliyiz. Önemli olan tarihin bu
döneminde ülkemize doğru şekilde fayda sağlayabilmektir.
Gümrük ve kambiyo rejiminde de önemli sorunlar var, bunlar da sistemin önünü açacak
şekilde elden geçirilmeli…