Piyasalar

Özellikle Zor Günlerde Türk’ün Gücünü Sınamayın…

Punto:
Türk, güçlü olduğunda zaten kimse yan bakamıyor, gücünü sınamaya kimse cesaret edemiyor. Türk, asıl kahramanlık destanlarını en zor dönemlerinde yazmıştır. Afrin’e düzenlenen Zeytindalı Harekâtı ile tüm dünyaya bu durumu bir daha hatırlatmış oldu. Türkiye, başta Amerika, Avrupa, Rusya gibi ülkeler olmak üzere tüm dünyaya, Afrin Harekatı ile vermiş olduğu mesajda; “Türk’ün gücünü sınamayın, özellikle en zor günlerinde hiç sınamayın” Türk; güçlü olduğunda, hatta denk olduğunda her daim zaten tozu dumana katmış, giriştiği tüm savaşları zaferle neticelendirmiştir. Türk Milleti’nin asıl gücünü gösteren, diğer milletlerden farkını, askeri dehasını, kahramanlığını ve cesaretini ortaya koyan husus, kendinden 3-4 kat daha güçlü ordulara, devletlere karşı giriştiği savaşlarda elde ettiği zaferlerdir. “Şu Çılgın Türkler” diyor ya, Turgut Özakman, gerçekte öyledir. Kürşad, 40 çerisiyle Çin Sarayını basıyor. Tarihte, bu nevi kahramanlık, Türk’ü tanımayanlara göre ise çılgınlıklarla dolu nice destanlarımız vardır. Selçuklu henüz 30 yıllık bir devlet… Sultan Alparslan, Büyük Bizans İmparatorluğunun 200 bin kişilik ordusuna karşılık 50 bin kişilik ordusuyla Malazgirt Meydan Muharebesini kazanıyor ve Bizans İmparatoru Romen Diyojen’i esir alıyordu. Devrinde, dünyanın hiçbir gücü İstanbul’u Bizans’dan almayı- fethetmeyi hayal dahi edemezdi. İstanbul surlarla çevriliydi, Körfez kilitliydi ve İstanbul dünyanın en güçlü İmparatorluklarından Bizans’ın hâkimiyetindeydi. İstanbul’u almak imkânsız ötesi bir mucizeydi. 21 Yaşındaki Genç Padişah Sultan Mehmet, gemileri karadan yürüterek İstanbul’u fethedecekti. İmkânsızı başaracak, yeni bir devir açacak, Ortaçağ karanlığına da son verecekti. Ve Çanakkale… Mehmet Akif’imiz diyor ya; “Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” “Osmanlı bitti, gayrı Anadolu’yu paylaşma zamanıdır” diyor Avrupalı… Yedi düvele karşı zafer kazanmışız amma ve lakin müttefikimiz Almanya cephede savaş kaybetmeden mağlubiyetini ilan ederek, bizim de mağlubiyetimizi sağlıyor. O da pay alma niyetinde, kalleşçesine… Sevr dayatılıyor… “Tamam, bu sefer bitti, Türk’leri geldikleri yere göndereceğiz” diyor Batılılar. Hani şu İstiklal Harbimizi hafife alan kanı bozuklar var ya, millete yalan yanlış anlatarak, akıllarınca Atatürk düşmanlığı yapanlar. Osmanlı’nın elinden silahları alınmış, Payitaht İstanbul işgal altında, Akdeniz İtalyan’lar, Güneyimiz Fransızlar tarafından işgal edilmiş. Bir taraftan “Milleti sadıka dediğimiz Ermeniler bizi sırtımızdan hançerlerken Yunanlılar İzmir’i işgal etmiş. İngilizleri, Fransızları, İtalyanları ve dahi diğerlerini bir kenara bırakalım. Sadece İngiliz destekli Yunan Ordusuna dahi baktığımızda, özellikle ağır silahlar bakımından, Kuvay-ı Milliye’nin elindeki silahların 3 katı daha fazla. Bir kahraman çıkıyor, Mustafa Kemal Atatürk, bir avuç milliyetçi kumandan ile savaş yorgunu; yaşlısı, 15 yaşında genci ve kadını vatansever evlatları ile Yunan’ı denize döküyor. Ve Nihayet Afrin… Afrin… Afrin çok önemli, en az Kıbrıs Harekâtı kadar önemli. Hayır abartmıyorum. 10 sene önce Silahlı Kuvvetlerimiz Afrin’e girmiş olsaydı bu kadar önem atfetmezdim. Türk Silahlı Kuvvetleri; 30 yıl Avrupa’nın, İsrail’in ve Amerika’nın desteklediği taşeronları PKK Terör Örgütü ile mücadelede yorgun düşürülmüş, müttefiki Amerikalılar tarafından Türk komutanların başına çuval geçirilmiş, Çözüm süreciyle eli kolu bağlanmıştır. Bunlar Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmasına yetmemiş; Balyoz ve Ergenekon gibi kumpas davalarıyla, Genel Kurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanlarının da içinde bulunduğu pek çok üst kademe komutanlar tutuklanmıştır. Ve nihayetinde Batı’nın taşeronu FETÖ ihanet şebekesi eliyle 15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleştirilerek TSK perişan edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kolu kanadı kırılmış, perişan hale sokulmuştu. Özellikle 15 Temmuz ihanet girişiminden sonra, TSK’nin savaşma kabiliyeti tartışılır hale gelmişti. Türk Milletinin önemli bir kesiminde de, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli pek çok askerin kafasında da “acabalar” vardı. Dünya kamuoyu nezdinde ise, TSK’nin durumu daha da vahimdi. Aylar öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan “Afrin’e gireriz” dediğinde, kimse bu sözleri ciddiye almıyordu. Amerika da, Avrupa ülkeleri ve hatta Rusya da, Türkiye’nin Afrine girebileceğini düşünmüyordu. Bu olsa olsa deli cesaretiydi. Türkiye’de ise ana muhalefet partisi genel başkanı, “Afrin’e giremeyiz, girersek perişan oluruz” diye avaz avaz bağırıyordu. “Atatürkçüyüz” diyorlar ya Atatürk’ü hiç anlamamışlar, Türk tarihini hiç okumamışlar belli ki… Ya da başka bir durum var!... Amerika’yı Avrupa’yı anlıyorum, 15 Temmuz gibi bir ihanet girişimi kendi başlarına gelseydi uzun yıllar bellerini doğrultamazlardı. Dünya, Türkiye’nin Afrin’e girebileceğini düşünmüyordu Rusya dâhil Batı, Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’e girerse perişan olur diye düşünüyorlardı. Bu nedenle olacak ki Rusya hava sahasını açtı, Avrupa ve Amerika sessiz kalacağını ifade ettiler. Ancak, “Bir tek sivil zarar görmemeli, aksi takdirde dünyayı başınıza dar ederiz” açıklamalarını da yaptılar. Aslında bu açıklamaları yapmalarına da gerek yoktu, Türk tarihine baktıklarında hiçbir dönemde, hiçbir savaşta Türkler masumlara zarar vermemişlerdi. Batı, 10 düşmanı - teröristi etkisiz hale getirmek için 100 masumu katlettiği için, masumları koruyarak muharebe yapmasını bilmedikleri için, Türkiye’nin de bu şartlarda asla başarılı olamayacağını düşünüyorlardı. Rabbime şükürler olsun ki güzel bir günde, 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümünde zafer müjdesi geldi. Afrin’e Türk Bayrağı çekildi. Tük, “bitti-tükendi” dendiği dönemlerde dahi tarihten verdiğimiz örneklerden de bilindiği gibi neler yapabileceğini bir daha göstermiş oldu. 200’den fazla köy, belde, ilçe Amerikan destekli teröristlerle tahkim edilmişken, bir tek sivil zarar görmeden 2 ay gibi kısa bir sürede Afrin’in teröristlerden temizlenerek alınması muhteşem bir başarı-zaferdir. Aynı şartlarda ABD’nin dahi yapamayacağı kadar başarılı bir operasyondur. Amerika ancak ifade ettiğimiz gibi, 10 teröristi etkisiz hale getirmek için tepeden bomba yağdırarak 100 masum-sivili katlederek böyle bir başarıyı elde edebilirdi. Dünya bir defa daha Türk’ü- Türk’ün gücünü hatırladı. En zor zamanlarda dahi neler yapabileceğini gösterdi. Evet, sıkıntılarımız var, öz benliğimizden-kültürümüzden-medeniyetimizden uzaklaşmalar var ama maya sağlam. Tarihin bazı dönemlerinde benzer sıkıntılar yaşasak da maya sağlam. Ne diyordu Bilge Kağan; “Ey Türk, titre ve kendine dön! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, kim bozabilir senin ilini ve töreni!!” Afrin’e düzenlenen, “Zeytindalı Harekâtı” ile asıl amaç olan Türkiye’nin güvenliğinde çok önemli mesafe alınmıştır. Afrin Harekâtı olmasaydı, on yıl sonra belki de; Hatay’ı, Gaziantep ve Diyarbakır’ı savunmak zorunda kalacaktık. Türkiye’nin güvenliği kadar önemli diğer husus da; Türk Milletinin ve bizatihi Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendine olan güveni eksilmez bir şekilde perçinlenmiştir. TSK hakkında hiç kimsenin kafasında acabalar kalmamıştır. Dünya Türk’ün gücünü görmüş, Afrin’de başarılı olmasını hazmedememiş, avaz avaz bağırmaya başlamıştır. Afrin bir dönüm noktasıdır ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu nedenle Zeytindalı Harekâtı, Kıbrıs Barış Harekâtı kadar önemlidir. Türkiye kendine gelmiştir, TSK kendine gelmiş öz güvenine kavuşmuştur. Savunma sanayimizin ne kadar önemli olduğunu bir daha görmüş olmamız, bu harekâtın artı hanesine ayrıca yazılacaktır. Siyasi İrade çok önemliydi Siyasi iradenin ne kadar önemli olduğunu uzun uzun anlatmayacağım. Afrin Harekâtı başarılı bir şekilde devam ederken, Atatürk’ün kurduğu partide genel başkanlık yapan ve kendisini “Atatürkçü” olarak tanımlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavırları her şeyi anlatmaya kâfidir. Kılıçdaroğlu; Amerika’nın, Almanya’nın, Rusya, İsrail ve diğer devletlerin dahi yapmadığını yaptı. Sürekli olarak; “Afrin’e girmeyin, geri dönün” çağrısı yaptı. Afrin Harekâtı başlamış ve başarılı bir şekilde devam ederken, “korktum geri dönüyorum” demek Türkiye’yi ve TSK’ni bitirmez miydi, yerle yeksan etmez miydi? Evet, CHP iktidarda olsaydı Türkiye; Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekâtlarını asla yapamazdı. Ey Kılıçdaroğlu Atatürk’ü hiç mi okumadın, hiç mi tanımadın? Atatürk ne diyordu; “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” Bu ne korkaklık, yoksa başka bir şey mi var? Ne diyor Nazım Hikmet: dörtnala gelip uzak asya'dan akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. FETÖ, PKK, PYD-YPG- DEAŞ ve dahi Barzani grupları topunuz Cehenneme…