Mehmet DOĞAN
Punto:
Dinle
Bu yazının başlığını önce “Türk Dil Kurumu kapandı mı?” koymayı düşündüm. “Kapanmak” kelimesi bana muğlak geldi. Feshedildi mi veya lağvedildi mi desem, onu da Kurumcular anlamaz. Belki de “böyle bir Kurum var mı?” suali doğru sorudur.
Eğer Devlet bir kuruma bünyesinde yer vermişse, bir sebebi vardır ve bu sebep de bir çözüm gerektirir. Dil Kurumu, bu milletin, ülkenin dilini korumak ve geliştirmek için devlet yapılanması içinde yer alıyor olmalıdır.
Devlet kurumları listesini gözden geçirelim.
Tapu Kadastro’dan Diyanet İşlerine kadar birçok teşkilat var. Görevleri belli, gerektiğinde konu ile ilgili görüşleri doğrultusunda iş yapılan kurumlar bunlar. Peki Dil Kurumu’nun görevi nedir ve bu doğrultuda işini yapmakta mıdır?
TDK bugün bazı kitaplar yayınlayan, bazı toplantılar yapan ve dergi çıkaran bir devlet kurumudur. Bunları yaparken sırf nitelik açısından bakarsak, böyle bir kuruma ihtiyaç yoktur! Türkiye’de en kaliteli kitapları TDK’mı yayınlıyor? Geçenlerde bir Galatat kitabı yayınlamış, bütün uğraşmalarımıza rağmen edinemedik. Çünkü Galatat kitabının kendisi galatatmış! Yanlışlar kitabı yanlışlar okyanusu imiş! Bu yüzden dağıtımı durdurulmuş.
Hele üçüncü sınıf bir edebiyat dergisi çıkarmak için bu kadar para dökmeğe hiç değmez.
Dil Kurumu’nun ne yapması gerekirse asıl onu yaptığına bugüne kadar şahid olmadım. Tabiî 1980 öncesi hariç. 1980 öncesinde Dil Kurumu dernek statüsünde olmakla beraber Türkiye’nin dil meselelerinde yanlış veya doğru etkili bir yapı idi.
1980 darbesinden sonra Devlet Kurumu yapıldı, söndü gitti. Demek ki memur zihniyeti ile bu işi yürütmek mümkün olmuyor.
Türkiye günümüzde büyük bir dil buhranı yaşıyor, bundan kurumcuların haberi var mı bilmiyorum. Bir taraftan yabancı kelimeler sınır tanımadan dilimize sokuluyor, hem de Devlet eliyle, diğer taraftan uydurmacılık altın devrini yaşıyor. Doğru ve gerçek Türkçe şuurunun takipçisi yok.
Şunu söylemek istiyoruz: Dil Kurumu en azından devletin dil siyasetinin oluşmasında gerçekten söz sahibi olmalı.
Devlet kurumlarının dili ile ilgili takip merkezi kurmalı ve destursuz dilimize sokulan kelimelere dur diyecek bir mekanizma geliştirmeli. Meclis’ten kanunlar çıkmadan dili üzerinde görüş belirtmeli. Tüzükler, yönetmelikler Dil Kurumu’nun denetiminden geçmeli. Tabiî dil meselesi sadece dil hocalarına bırakılamayacak mühim bir konudur, edebiyat alanında kendini kabul ettirmiş şahsiyetler de Dil Kurumu’nda yer almalı. Düşünün, bir Dil Kurumu ki edebiyatçılara kapalı! Dilin teorisini dil hocaları bilir, uygulamasını edebiyatçılar. Dili güzelleştiren edebiyatçılardır.
Gelelim başlıktaki kelimelere…
Oryantal kelimesi herkesin malûmudur. Bu kelimenin meşhur olmayan anlamını da hatırlamamız gerekiyor. Oryantal, şarka ait demektir. İşte bu doğuya mahsus konular oryantalizm denilen bilgi alanına vücut vermiştir. Bunun bilginlerine de oryantalist denir. Biz oryantal oynayanlara oryantalist demeyiz ama batılılar der mi, onu da bilemiyorum!
Tabiî doğubilimi, şarkiyat bizim ezeli baş belâmızdır. Bu siyasete bulanmış ilimle uğraşanlar doğunun nasıl bilgi ile sömürüleceği konusunda uzmanlaşmıştır. Aynı kökten oryantasyon kelimesi de her nasılsa dilimize girmiştir ki, Türkçesi “yönlendirme” demektir. Bazı yabancı dil gösterişçileri “oryante’yi “etmek”le birlikte kullanırlar!
Bunları iyi kötü anladık da, “oryantiring” de nereden çıktı? denilirse nasıl cevap verelim? Bu İngiliz eğitim bakanlığının marifeti mi diyelim?
Öyle desek yalancı çıkarız, adıyla sanıyla “TC. Milli Eğitim Bakanlığı” çocuklarımızı böyle bir kelime ile “eğitmek” istiyor.
“Oryantiring eğitimi” ara tatili öğretmen semineri programında yer alıyormuş!
Trink para gibi tiring eğitim!
Yok mu bunun Türkçesi? Eskiden “istikamet tayini” denirdi. Milli Eğitim istikametini kaybettiği için şimdi diyelim ki “yönbulma”!
Oryantirig eğitimi çocuğumuza yön mü buldurur, istikamet mi kaybettirir siz hesab edin.
Programda bir de “orff eğitimi” varmış! Yani keşfederek öğrenme! Çocuklar orff yapacaklar, böylece hiçbir şey keşfetmemiş olacaklar!
Milli Eğitime söylenecek her şeyi daha önce defalarca söyledik, kılları yok ki kıpırdasın!
Şimdi sözümüz Dil Kurumu’na: Bütün bunlar olurken siz neredesiniz?
Kurumculara oryantiring yaptırsak yönlerini bulurlar mı acaba?