1990’ lı yıllardan sonra soğuk savaşın sona ermesi ve iki kutuplu dünya yerini Amerika’nın başını çektiği ‘Yeni Dünya Düzenine’ bırakması üzerine dünyada baş döndürücü bir hızla dönüşüm ve değişimler yaşanmaktadır.
Önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılmış; kuzey ve doğu Asya yeni şekillenmiştir.
Peşinden Doğu Avrupa’da, Balkanlarda, Kafkasya’da haritalar, siyasi sistemler değişmiş; son olarak da değişim ve dönüşümün yönü Ortadoğu’ya yönelmiştir.
Ortadoğu’da tarihsel haklara sahip olan Türkiye aynı zamanda bu coğrafyanın da merkezinde bulunmakta ve bu coğrafyanın belirlenmesinde olmazsa olmaz temel millet ve devlet olma özelliğindedir.
İşte değişen bu dünya ve bölge şartları Türkiye’yi beynel Türk, beynel İslam ve cihanşumül politikalar üretmeye mecbur bırakmaktadır.
Bu durum Türkiye’de devlet adamı ihtiyacını zaruri kılmaktadır.
Artık Türkiye günübirlik politikalar ve çözümler üreten politikacılar dönemini kapatıp, bilge liderler, devlet adamları eliyle yönetilme dönemini açmak mecburiyetindedir.
KÂHT I RİCALAR DÖNEMİ̇ KAPANMALIDIR
Türk Devlet hayatında asırlardır devlet adamlığı noksanlığı (Kaht-ı rical)bir vakıa olarak bilinmektedir. Sultan Abdülhamit Han’ın büyük devlet politikası ve devlet adamlığı sayesinde 33 yıl Osmanlı İmparatorluğu toprak kaybına uğramamış, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün büyük deha ve devlet adamlığı sayesinde en olumsuz şartlarda Milli Mücadele kazanılmış, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin temelleri atılmıştır.
Son yüzyıllarda bu iki şahsiyetin dışında kısmen İsmet Paşa’nın devlet adamlığından söz edilmiş, 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman DEMİREL, Sayın ECEVİT ve 8. Cumhurbaşkanımız Sayın Özal’da da uzun süren kısır politikacılık deneylerinden sonra yer yer devlet adamlığı emareleri görüldüğü ifade edilmiştir.
ESKİ ALIŞKANLIKLARI TERK ETME VAKTİDİR
Sonuç olarak Türkiye 1945-1990 yıllarında, iki kutuplu, iki bloklu ve arada bağlantısızlar blokunun bulunduğu dünyada Nato Paktı içerisinde yerini almış; Türkiye için iç politikada günübirlik politikaların uygulanması o kadar da önemsenmemiştir.
Ancak 1990’dan sonra dünyanın yeniden şekillenmesi ,baş döndürücü değişim ve dönüşüm ve özellikle 2000’li yıllardan sonra ve bugün bu değişim ve dönüşümün Türkiye’nin asırlık bağlarla bağlı olduğu Ortadoğu’ya ve bölgemize yönelmesi, Türkiye’nin beynel Türk, beynel İslam ve Cihanşumül bir siyaset izlemesini zaruri kılmakta; Dünya’nın bu yeni şartları, Türk Milletine, İslam Dünyasına ve Dünya’ya yön vermeye çalışan devletlere de Bilge devlet adamı zaruretini dayatmaktadır.
Türkiye için ABD ve Batının dünyaya yeni şekil vermeye başladığı 1990’’lı yıllardan sonra uygulamaya koyduğu BOP ve GOP gibi projelerin taşerönlüğünü yürütmek yerine; Türkiye, Bölge ve Dünya şartlarını da dikkate alarak özgün politikalar üretmek zamanıdır.
Zira Türkiyesiz Ortadoğu’da hiçbir gücün başarılı olması mümkün değildir.
Türkiye ve yöneticileri bu yeni dünyanın önümüze açtığı bu imkanı değerlendirebilmelidir.
Artık Türkiye’nin, Ortadoğu’nun ve dünya’nın tüm akil insanları; eski alışkanlıklarını bırakarak, bir seçim sonrasını düşünen, halka şirin görünmek ve milletin oylarını kolay yoldan devşirebilmek için kolay, ucuz yollara baş vuran; halk dalkavukluğunu yürüten, parlatılan liderler yerine; günümüz, Türkiye, Bölge ve dünya şartlarının dayattığı Devlet adamlarını ortaya çıkarmak zorundadır.
Devlet adamı ise lafı iyi çeviren değil; netice alan ve sorun çözendir.
Bu yapılırsa dünya bir barış ve mutluluklar dünyasına, bu yapılmazsa dünya ve bölgemiz bir kaosa sürüklenecektir.