Dava diye yola çıkanlara bakıyorum, herkes büyük hedeflerin peşinde. Kimse daha makul, daha olabilir hedefler peşinden gitmiyor. Herkes dünyanın fethine koşuyor.
İyi bir dünya kurmayı istemek, bunun özlemi içinde olmak elbette güzel bir şey. Ama dünyanın fethine çıkarken ihmal ettiğimiz o kadar çok şey var ki.
Asıl fetih kendi içimizde yapacağımız fetihtir.
Kendine bir şey veremeyen, kendi dünyasında hakimiyet kuramayan, dünyaya bir şey veremez.
İç balansını yapamamış insanlar ne kadar büyük iddiaların adamı olurlarsa olsunlar topluma bir şey veremezler.
Terbiye görmemiş bir gönül,dünyayı güzelleştiremez. Her yolculuğun, her davanın başı insandır.
Kuran insana inmiştir, peygamberler insana gelmiştir. Bütün semavi dinlerin hedefi insanı oldurmak, kendine ve topluma yararlı hale getirmektir. Her türlü dava insan içindir. İnsanı ihmal ederek ne bir davaya hizmet edilir, ne de böyle bir insan tipi ile huzur ve adaletin toplumu inşa edilir.
Onun için asıl davamızın her şeyden önce insan, iyi, namuslu, ahlaklı güvenilir insanı oldurmak olmalıdır.Çünkü dünyayı yaşanabilir hale getiren de yaşanamaz hale getiren de insandır.
Kendini insanlaştıramamış olanların peşinden gittiği bir dava topluma huzur değil, anarşi ve kaos getirir. Şahsiyetlerindeki zaaflar dünyanın fethi için çıkılan yolculuğu, dünya tarafından fethedilmeye çevirir. Dünyanın fethi, dünyalığın fethine dönüşür. Etraf mümin hırsızlar, mümin rüşvetçiler, mümin zalimler, mümin yalancılar, mümin menfaatperestler ile dolar.Fetih yolculuğu bozgunla biter.
Yaşadığımız buhran, aslında insanı kaybetmenin, her fethin bir oluş ve olgunlaşmanın sonucu olduğunu görmemenin bir neticesidir.Bizi bize, yani kendimize yönlendirmeyen, her şeyin bizden başlayıp bizden bittiğini göstermeyen bir dava ne bize ne insanlığa bir fayda sağlar. Tam tersine niyetinin adamı olmayan yahut onun şahsiyet kıvamına sahip olmayan insanı dağıtıp paramparça eder.
İnsanı ve insanlığı zayıf ülkelerin toplumları da zayıf olur.
Her şeyden çok insan olmaya ihtiyacımız var.
Bizi insanlığımızdan uzaklaştıran, kendimiz olmadan toplumu olduracağımıza inandıran hiç bir yol ve yöntem doğru değildir. Kendine söz geçiremeyen topluma da söz geçiremez! Niyetimiz, bizi tek başına fatih yapmaz, onu gerçekleştirecek ruh ve mana bütünlüğüne, kısacası insani kemale de sahip olmak gerekir.Yoksa Amok Koşucusu gibi ,bu beyhude koşu kendi kendimizi çatlatmaktan öteye gitmez.
En büyük dava, kendimizi oldurmak, insan olmaktır. Böyle yaparsak toplumun bir parçasını da zaten fethetmiş , içten dışa doğru görevimizin bir kısmını ifa etmiş oluruz.Onun için çağrımız, gelin insan olalım demek olmalıdır.