Piyasalar

Ölümü Yaklaşan … Mescidin Duvarına …

Punto:
Türkiye’nin “Zeytin Dalı Harekatı” başarı ile sürdürülürken, terör grupları boş durmayarak ülkemize (Hatay-Reyhanlı, Kilis vd.) sivil hedeflere yönelik roket/füze saldırıları gerçekleştirdiler. Saldırıların hedefinde içerisinde çocuk, kadın vb. bulunduğu siviller ve tarihi mabetlerin bulunması mütecavizlerin savaş ahlakına sahip olmadığını göstermektedir… Türkiye düşmanları bu saldırılara rağmen ülkemizi sivil hedeflere saldırmakla suçladılar… Bu saldırılar daha önce Kilis’te yaşadığımız roket saldırılarını hatırlattı. Bu roket saldırılarında yaşananların bir kesitini “ÜNİVERSİTE: Bir Üniversitenin Kuruluş Sancıları” adlı kitabımda anlatmıştım: Sivillere saldırı… Kilis şehir merkezinde Suriye’de başlayan iç savaş nedeniyle günün farklı zamanlarında Suriye’den gelen patlama seslerini duymak mümkündü. 18 Ocak 2016’da duyulan patlama sesi öncekilerden çok daha gürültülüydü… Pencereden baktığımda korkudan kaçışan insanları ve şehir merkezinde yükselen dumanları gördüm. Suriye tarafından atılan bir roket şehir merkezinde bir okulun bahçesinde patlamıştı… Bu patlama ile biri öğrenci diğeri işçi olmak üzere iki vatandaşımız hayatını kaybetti. Ertesi gün düzenlenen cenaze törenine katıldım… Kilis şehir merkezine ilk roket düşmesinden sonra belirli aralıklarla bu roketler haziran başına kadar devam etti. Bu süreçte 21 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti, yüzlerce insan yaralandı, evler ve araçlar zarar gördü. Mal kaybı yanında ağlayan insanlar, yetim-öksüz kalan çocuklar saldırıların/savaşın korkunç yüzünü yansıtıyordu… Savaşın sivil yaşama etkilerini başka bir yazımda ayrıntılı değerlendireceğim… Çalıştığımız kurumda ise çalışan ve öğrencilerin bir kısmında psikolojik etkiler ortaya çıktı. Üniversitenin eğitime ara vermesi yönünde talepte vardı… Böyle ortamlarda ister istemez birçok kişiyi derin bir üzüntüye sevk etmektedir. Çevreme yine de ümitli olmayı tavsiye ediyor, ümit aşılamaya çalışıyordum. Öğrencilerle kampüste sık sık bir araya geliyor, fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşıyordum. Bu tür mücadelelerde ümit/moral en önemli bir husustur… Gözü pek bayan öğrenciler… Bu sıkıntılı günlerde uzun soluklu bir mücadele için çocuk, genç, kadın velhasıl tüm toplumun metanetinin korunması önem arz etmektedir… Mezuniyet töreninin olduğu 11 Mayıs 2016 Çarşamba sabahı kampüste bankta oturan 3 bayan öğrenci gördüm. Bu öğrencilerin yanına gidip oturdum. Onlara “Sizler bir tarafa gitmediniz mi?” diye sordum. Onlarda “Biz buradayız, ölüm mukadder ise gittiğimiz yerde bulur” dediler. Bu bayan öğrencilerin nezdinde böyle gözü pek/vatanperver insanımızla gurur duydum… Gerçekten bu vatan/üniversite bizimse en ufak sıkıntıda çekip gitmek ne kadar doğruydu! Bu bayan öğrencilere asistan iken “Waldo, sen neden burada değilsin?” adlı bir kitap (İsmet Özel’in) okuduğumu, bugün burada olmayanlar varsa “Sizlerin neden burada değilsiniz?” diye sorabileceklerini söyledim. Öğrenciler “Waldo da kim?” dediler. Ben izah edip, öğlenden sonraki mezuniyet törenindeki konuşmamda sizin gibi gözü pek insanlardan söz edeceğimi ifade ettim… Bahsettiğim hikâyecik özetle şu şekildedir: Henry Thoreau, ABD’nin Meksika’ya karşı yürüttüğü emperyalist savaş sırasında konan nüfus başına vergi vermeyi reddedince bir gece hapis yattı. Kendisinden on dört yaş büyük olan ve birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan Ralph Waldo Emerson, telaşla arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir konuşmanın cereyan ettiği anlatılır. - Henry, neden buradasın? - Waldo, sen neden burada değilsin? Bu toplumda neden ben orada değilim diyecek milyonlar vardır… Şu günlerde yeniden sivil halka/mabetlere roket atılması nasıl acımasız bir düşmanla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir… Bazıları bunu niçin görmezden gelmektedir? Bu saldırılara güvenlik güçlerimiz meşru müdafaa kapsamında elbette karşılık verecektir… Bu karşılığın hedefinin siviller/mabetler olmadığı ise muhakkaktır… Son söz: Ölümü yaklaşan … mescidin duvarına …