Piyasalar

Öcalan'la Aynı Çizgiye Gelip Milliyetçilik Yapanlar !

Punto:
Erdoğan'ın başlattığı anayasa tartışmasını dikkatle takip etmekte fayda var. Ama daha önemlisi bu tartışmanın 1921 Anayasası etrafında cereyan etmesi. Niçin 1924 Anayasası değil de, 1921 Anayasası? Bu sorunun cevabını vermek için önce Çözüm Sürecine gitmekte fayda var. Şimdi HDP karşıtlığı üzerinden siyaset yapanlar o tarihlerde İmralı'nın kapılarını HDP'ye sonuna kadar açmışlardı. Erdoğan'ın verdiği bu imkanla HDP heyeti her hafta Öcalan'ı ziyaret ederek talimatlarını aldı, politikalarını onun direktiflerine göre belirledi. O görüşmeler, daha sonra Avrupa'da "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" adıyla kitap olarak da basıldı. Halen örgüt içi eğitimde kullanılan metinlerin başında geliyor. Kitaba Öcalan yazdığı önsözde (s.12) "Kürt realitesi parlamento tarafından kabul edilmeden nasıl anayasa yapacaksınız? 1921 Anayasasını ve yirmi maddelik Kürt Reform Tasarısını esas alabilirsiniz." Yine kendisine anayasa ile ilgili soru soran HDP heyetine, "Siz ana dilde eğitimi getirip taleplerin başına koyarsanız tıkanırsınız. Oysa ana dilde eğitim yerel yönetimlerin yetkisine bırakıldı mı, sen onu çözersin zaten..." Öcalan'ın o tarihte anayasa ile ilgili söylediği başka sözlerde var; özellikle vatandaşlık tanımının -milliyetsizleştirilerek, devlet bağı haline getirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu açıklamalardan sonra 1921 Anayasasının niçin gündeme taşındığını cevaplayabiliriz. Birincisi, 1921 Anayasasında vatandaşlık tanımı yok. Öcalan ve Etnik ayrılıkçı çevrelerin istediği de bu. Aslında 1921 Anayasası bir anayasa olmaktan ziyade 1876 Anayasasının bir eki, uzantısı mahiyetinde. Anayasa hukukçuları 1924 Anayasasına kadar 1876 Anayasası ile 1921 Anayasasının birlikte kullanıldığını ifade ediyorlar. 23 maddelik bu metinde mesela yargı ile ilgili hiç bir ibare yok.1921 Anayasası daha çok milli mücadeleyi yürütmek ve onu yürütecek kadronun iş ve eylemlerini meşrulaştırmak için -olağanüstü şartların ihtiyaçlarını karşılamak- için yapılmış bir düzenleme. Devlet kurumlarının nasıl yönetileceğinden çok, hangi makamlar tarafından yürütüleceğini belirlemiş. İkincisi,1921 Anayasasının yerel yönetimlere tanıdığı muhtariyettir.11.maddede, Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir, denilmektedir. Bu muhtariyetin sınırları ise... Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafıa ve Muaveneti İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dâhilindedir, şeklinde belirlenmiştir. Yani sağlık, eğitim, vakıflar, medreseler, ziraat gibi işler tamamen yerel yönetimlere bırakılmıştır. Öcalan ne diyordu, ana dilde eğitim ısrarı ile çözümün önünü tıkamayın, eğitim yerel yönetimlere bırakıldığında istediğiniz dilde eğitim yaparsınız. Üçüncüsü, HDP ve tabanına yönelik yanıdır. HDP için önemli olan Türkiye'nin nasıl yönetildiği değil, kendi oy çevresinin nasıl yönetileceğidir.1921 Anayasasının yerel yönetimlere tanıdığı geniş yetki amaçlarını gerçekleştirmek için yeterlidir. Bu tartışma ile hem HDP'nin bütünlüğü, hem desteği hedef alınmıştır. Bu sağlanabildiği takdirde Erdoğan'ın bir dönem daha devam etmesi mümkün hale gelecektir. Dördüncüsü,1921 Anayasasının 2. maddesindeki devletin dini, dini İslam'dır ibaresidir. Karşı çıkanlar bu ibareye dayanılarak din karşıtı olarak kodlanıp, siyasi rekabet, dini rekabete dönüştürülecek, toplum bir defa daha bakın dine karşı çıkıyorlar diye aldatılacaktır. Ve belki bir beşinci sebep de, bunların hiç biri olmasa bile bu tartışmayla gündemin değiştirilmesi, ekonomik kriz altında ezilen kitlelerin feryatlarının boğdurulmasıdır. Yeni bir anayasaya ihtiyaç var mı, bugünkü şartlarda bunun öncelikli bir ihtiyaç olduğunu söylemek mümkün değildir. Hele darbe anayasası gibi iddiaların hiç bir geçerli yanı kalmamıştır. Mevcut anayasanın en az 70/80 maddesi 2004'ten 2018 yılına kadar mevcut iktidar tarafından değiştirilmiştir.1982 anayasası artık darbe anayasası değil, daha çok AKP anayasasıdır. Şimdi birçok hükmünü kendilerinin yaptığı anayasayı değiştirelim diyorlar. Devlet bir deneme tahtası değildir. Çıkardığı yasalar 10 yıl geçmeden eskiyen, ihtiyaca cevap vermeyen bir siyasi kadro anayasa yapabilir mi? Mesele anayasa yapmak değil, mesele muhalefeti dağıtmak, yeni çatışma alanları oluşturmak, krizi unutturup tekrar iktidar olmaktır. Öcalan'la aynı çizgiye gelip bir de milliyetçilik yapmak yok mu?