Emrullah ÖNALAN
Punto:
Dinle
İnsanlık hassaten de Müslümanların ekonomik, sosyal - kültürel, politik vb. çok sorunları var, Bu tür sorunların tamamı çözülebilir nitelikte olup; Üretimden koparılmış para tekrar üretime endeksleyip, Üretim artırılarak, toplumların ekonomik, sosyokültürel düzeyi yükseltilebilir. En zor olan, din dili siyaset ile köhnemiş ideolojik siyasal söylemlerin toplumu ayrıştıran siyasi sorunların bile üstesinden VİCDANÎ bir dil ile gelmek mümkündür. Üretilmiş zenginlik ile bu sorunları çözerek, refah düzenini yükseltecek, adaleti sağlayacak olan ''İNSAN”dan başkası değildir. Kur'an,'' bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez '' (13/11)ifadesiyle, toplumsal değişimin ''İNSAN''ın tercihlerine bağlı olduğuna vurgu yapmıştır.
Toplum “ilmi akıl,VİCDANÎ bir düşünce ile doğruluk yolunda, toplumsal değişimi sağlayacak”karar yeter sayısı''nı bulduğu zaman, değişim kendiliğinden başlamış olur.Toplum bireylerden oluşmaktadır. Öyle ise, değişim de yine bireyden başlayacaktır. Bir başka ifadeyle, bir toplumda yaygın ''insan'' algısı sağlıklı değilse, o toplumda sağlıklı değişimden söz etmek pek mümkün olmaz. Mevcut inanç kültüründe, başta din ve devlet anlayışı, insanın HUZURU için var olan her şey insanın önünü TIKAMIŞ bulunmaktadır. Daha açık bir ifade ile “İNSAN” buharlaşmıştır.
Bu bakımdan eğer yeniden Türk/İslam medeniyetinden söz edilecekse, işe ''insan'' dan başlamak ve İnsani bilinç yeniden inşa etme yolunda “ZİHNİYETE DEVRİM” ile başlamak zorundayız.. İçinden geçtiğimiz süreçler, sadece İslam dünyasında değil, ihtiyar dünyamızın her yerinde''insan''ı nesneleştirmeye başlamıştır kim İnsan kendi yarattığı kültür, teknoloji,' kendi oluşturduğu kurumlar, içinde yaşadığı toplum insanı esir almış ve İnsan, tam anlamıyla bir “Dijital kuşatma'' altındadır.
İnsanoğlu,insan yapan yüksek insani değerleri yavaş yavaş unutmaya başlamıştır. En mühimi de, insanın kendi varlığının farkında olması gittikçe daha zor hale gelmektedir.
Oysa sorun: İnsanın kendi varlığının farkında olmasıyla ilgilidir. Bu varoluşsal farkındalık da ancak ÖZGÜRLÜK bilinci ile birlikte mümkün olabilmektedir.
Her insanın, Tanrı 'nın özenle, en güzel şekilde, biricik, özgün bir varlık olarak yarattığı,' akıl ve VİCDANÎ hür irade gibi üstün nimetlerle donattığı,' bizatihi bunların değer olduğu bilinmeden özgürlük bilincinin gelişeceğinden söz etmek biraz zordur. Özgürlük bilinci, doğrudan insanın sorumluluğu ile de ilgilidir. İnsanın yapıp ettiklerinden sorumlu tutulabilmesi için, özgür olması, farklı alternatifler karşısında tercih hakkının bulunması gerekmektedir. Üstelik özgürlük ve sorumluluk bilinci insanın kendi varlığının farkında oluşu ile birlikte fark edilir,bireysel çabalarla gelişebilir ve toplumun gelişmişlik düzeyine bağlı olarak kurumsal yapıların oluşmasında belirleyici olabilir.
İnsanlık ve İslâm aleminin “İLMÎ AKIL, MİLLÎ VİCDANÎ SORUMLULUK SAHİBİ” siz dostlara HAYIRLI CUMALAR dileği ile
Emrullah ÖNALAN/Erzurum