Piyasalar

müslümanın açmazlığa kilitlenmişlik sebebi; san’atsızlık ile bilim ve bilimselliğin aşağılanması ve dışlanması mı yoksa..!..

Punto:
hayatî alanlar bunlar.. ve elbette jilet tarlalarında baleye teşebbüs misali de demek.. * diğer vech.. Veda Hutbesi veya Nass.. ve onlar mütevellid ilkeler vs.. bilinmedik şey yok.. ilkeler ve doğrular hepsi meydanda.. * müslümanın sorunu esas şu; bütünsellik’e hakimiyet eksikliği.. bu kolay değil.. ama esas zorluk boyutuna nikaO’nun varışı şöyle.. ilim ve bilim ve dolayısıyla alim ve bilimadamları boyutunda, bence, anlaşılmaz bir şekilde aşağılanmalar yaşandı.. yaşanıyor.. * ne zaman başladı bu, niçin oldu..? - incelemeye mutlak gerek var.. * Nebi (as) sonrasına nazarla; nerdeyse üretilen pratiklik ve uygulama için hiçbir nakil gelmiyor.. tüm bahisler, fetihlerde bile, işin teorik, keşf ve keramet vb. soyut boyutluluklar hakkında sadece.. “filanca san’atkâr ve yani uzman yani bilim ve bilimadamının şu aleti veya şu yöntemi sayesinde, şu başarılar elde edildi” tarz bir rivayet hiç duyulmaz.. daha çok, şahsiyetleri ululamaklar var.. ki Hz.Ömer, Halid b. Velid örneğinde olduğu gibi, bu denli ön-alınma ve yüceltmelere isyan eder durumunda kalıyor.. şüphesiz bu, çok önemli bir farkındalıktır.. Ömer’in hassasiyeti ötesi, onun hakkaniyetinin güçlülüğünü de gösterir.. ama dahası bence, tanımlanmasa bile bu aynı zamanda, onun san’at gücü ve öneminin farkında oluşunu da veriyor.. belki de beşerî medenileşme ve tekamül yönüyle esas hayatî taraf, bu olmalı ve derince üzerinde durulmalı.. * elbette ki bahsettiğimiz bir iki asır değil, 1400 yıl evvelliyetli mecra.. bunu da unutmadan öyle tedkikat ve düşünceler deşilmeli.. * özetle.. peki tüm bunlar ne demek..? - evet san’at vechi, yeterince fark edilmezse, olması gerek değeri verilmezse, bu; bilim ve bilim adamlığı boyutunu itibarsız tutar.. itibar ve iltifat olmayınca da, aşağılanmalar adeta rutin olur ve bu da marifetleri daha doğmadan prematüre tutar ve söndürür.. rivayet odur ki; Hezarfen Ahmet Çelebi, Galata’dan Üsküdar’a uçtu diye, Fizan’a (Libya çölleri) sürülüyor.. yanlış ve tehlikeli örnek oluyor diye.. matbaaya direnişle aynı şey..! * yani.. İslam geleneği, çok hızlı ve talihsiz tarzda geleneğin İslam’ına evrildi.. bunda tahminimce, tüm bilimsellik ve bilimadamlığının, felsefe ve filozof boyutlu kabulünün ve de tassvvuf ve mistisizmin, kutsallaştırılmasının ciddi etkisi olmalı.. şeyhe ve şeyhte mutlak erimeklik, bütün herşeyin mutlak üstülüğü görüldü ve inanıldı.. diğer tüm bilimler dünyevî ‘mel’anetler ve lehv ve oyun’ addedildi.. bu da san’at’ı, hangi alanda olursa olsun önemsiz ve yanlış ve tehlikeli konuma itti ve hatta şeytanîleştirdi.. * Batı’da da aynı şey vardı.. daha ötesi engizisyon mahkemeleri, nice bilim adamlarını giyotinledi.. ama onlar 1300’lü yıllardan itibaren hususan İngiltere tarafından sorgulamalar başlandı ve gittikçe san’at ve yani bilim ve sonuçlarına inançlar oluştu.. korkunç direnç ve hatta isyanlar bile yaşansa en azından bir iki denemesine imkan verildi.. Halı Makinası vb. teşebbüsler önce isyan yedi.. yazı makinaları ve heykel vb. alanlar da öyle.. ama bu san’atların kısa sürede, bilimsellik tarafı yani maharet ve beceri ni’metleri görülünce, güven arttı ve nihayet 1688 Görkemli İngiliz Devrimi ile, rönesans vs.’ler yaşandı.. ve bizi açık ara adım adım geçtiler.. biz ise daha da tersine döndük ve adım adım gerilere gittik ve gidiyoruz.. ki bugün bile; kurtuluşu mistik ve fantastik ve hayali süperman gibi varlıklardan bilme oranı, akıl ve fen ve bilim ve san’at ve çabadan olacağa göre, % 90’a 10 gibidir.. doğrudan veya bilinçaltı böyledir.. %90 ekseriyetle, Mehdi ve Mesih gibi doğaüstülüklerin yapacakları temel umut ve inanç olmuş.. “gelecekler, tüm gavuru bitirecekler.. ama güzel karı-kızları ve çil çil altınları ve son model arabaları ve tüm dünyevîlikleri bize geçecek.. tam harem ve tam sultanlık hayali yani..” evet bu fantastik inanç olmuş temel din adeta.. * işte bugünkü durum aslında 1400 yıllık durumun da göstergesidir.. eğer ki bugün; Batı ibn-i Sina, Cezirî, Mevlana, Arabî vb.lere ilgi göstermeseydi, onlar bizde hala da sadece tekfir damgalılar olarak kalacaktı.. canlı örnek Nursî işte.. sadece san’atıyla ve maharet ve meziyetiyle ilgilenen tek Allah’ın kulu var mı İslam Coğrafyaları’nda..?! ama günün birinde Batı, “işte yeni Deha..!” desin, bizimkiler yeni yeni, ki böbürlenmeler için o da; “tabii canım, müslüman o da ve hem de bizden.!” diyecekler.. ki hep olageldiği gibi.. * peki çare ne..? - zor cevap.. ama nikaO zihniyet başkalaşımı der.. ki bu, değişim ve dönüşüm ötesini ifadedir.. detaylar önceki yazılarımızda çokça var.. hasıl-ı hasıl.. ümitsiz değilim ama kolay olmadığının da bilincindeyim.. şahs-ı manevî ve yani kurumsallaşma olmadan olmaz.. digitalarchia arşından Sistem Oturtmaklar ebedî kılınmalı; bu şart’ül şart..! bir bakıma İslam veya ki, müslümanların rönesansı demek olacaktır bu.. 17.12.2020,nikaO