Piyasalar

Müsemma

Punto:
İsmi ile karakteri uyuşan kişiler için ismi ile müsemma tanımlaması yapılmaktadır. Müsemma kelimesinin anlamı anlatılmak istenen şeyin kendisidir. Şeker ile şeker tadının, zehir ile zehir tadının uyumu, ismi ile müsemma olduklarına delalet eder. Korkak bir kişinin isminin celal olması, o kişinin ismi ile müsemma olmadığının işaretidir. Lakapların bir şahsa isimlerden daha fazla müsemma olması kaçınılmazdır. Zira isimler önceden, lakaplar ise sonradan verilmektedir. Lakaplar kişilerin eylemlerine, karakterlerine bakılarak verilirken isimler, insanlar daha yeni doğmuşken hatta bazen doğmadan verildiği için kişinin o ismin anlamını tecelli ettirmesi çok zor olmaktadır. Bu nedenle toplumumuzda bazı kişilerin adları ile karakterleri arasında anlamsal bakımından tezatlıkların olduğu görülmektedir. İnsanlar büyüdüklerinde kültürel ve makamsal konumları nedeni ile ailelerinin kendilerine vermiş olduğu ismin altında ezilmekte bu nedenle onu değiştirme hatta kısaltma yollarına gitmektedirler. Askerliğini yapan dikkatli kişiler komutanlar ile erlerin isimlerinde belirli yığılmaların olduğunu gözlemlemişlerdir. Komutan isimleri daha ziyade eski Türkçe kökenli isimler olurken askerlerin isimlerinin, Ahmet, Mehmet, Ali, Muhittin gibi Osmanlı kültürünün izlerini taşımaktadır. Bizim kültürümüzde bir de tefe’ül etmek vardır. Tefe’ül kelimesinin herhangi bir şeyden uğur çıkarmak, hayra yormak, işaretler bulmak anlamı vardır. Bu nedenle insanlar çocuklarına isim verirken Kuranıkerim’i açarak rastgelen ilk yere parmak koyar, o parmağın olduğu kelime de çocuğa isim olarak verildi. Bazı kaynaklar Kanuni’nin isminin (Süleyman) Kuranıkerim’den tefe’ül edilerek konulduğunu yazmaktadır. Son zamanlarda bazı isimler üzerinde oynama yapılarak onların itibarsızlaştırıldığı görülmektedir. Mehmet, Fadime, İbrahim, Fatma gibi isimleri, Memiş, Fadiş, İboş, Fotoş gibi kısaltarak söylemek, o isimlerin ciddiyetini ve çağrışımlarını bozmaktadır. Bazı kesimler de ideolojilerini isimlere yansıtmakta, isimler üzerinden kültürel duruşlarını sergilemeye çalışmaktadırlar. Kürşad, devrim, evrim gibi isimler bu tip bir anlayışın yansımasıdırlar. İleride bu isimler çocuklar için olumlu ya da olumsuz imajlar oluşturmaktadır. Elbette geçmişten gelen isimleri yaşatmak ve onları çocuklara ad olarak vermek güzel bir gelenek, fakat çocuklara Türkçemize, kültürümüze uygun yeni isimler vererek çeşitlilik ve zenginlik sağlamak durumundayız. Okullarda belirli isimlerin yoğunluk kazanması, halkımızın çocuklarına isim bulmada fazla zihin yormadıkları ve çevrelerine bakarak bunun ismi de onlar gibi olsun diyerek kolay şekilde tekrara düştükleri görülmektedir. Cumhuriyet ile birlikte halka sembol olmuş bir kişinin isminin çocuklara tekraren verildiğine maalesef şahit olmamaktayız. Arada sırada bazı futbolcu isimlerinin çocuklara verilmesi, halkın değer yargılarının ne kadar çabuk değiştiğini ve yozlaştığını göstermektedir. Çocuk daha doğmadan veya henüz yeni doğmuşken ona belirli isimler verilerek bir ideoloji aşılaması yapmak ne kadar sağlıklı bir durumdur? Bu anlayış günümüzde gittikçe tartışılmaya açık hâle gelmektedir.