Piyasalar

Müptezellik Sorunu

Punto:
Son günlerde bilim, siyaset, din, ahlak, eğitim vs. alanlarda konuşanlarını duydukça doğru akıl yürütme yöntemi konusunda bir sorun olduğu düşüncesine kapılmaktayım… Bu açıklamalar düşünce yanlışlığının ötesinde saygınlığın da azalmasına (müptezellik) neden olmaktadır… Müptezellik konusuna dalmadan önce felsefe derslerinde akıl yürütme çeşitlerini, tümdengelim, tümevarım ve analoji şeklinde öğrendiğimizi hatırlatmak isterim… Derse gelen hocamız zaman zaman şu tür örnekler verirdi: Az olan şey değerlidir/ Topal eşek de azdır/ O halde topal eşek değerlidir… Veya çok olan şeyler değersizdir yargısı içinde; Çok olan şeyler değersizdir/ Su çoktur/ O halde su değersizdir… Hocamız, bu örnekler çerçevesinde bu tür akıl yürütmelerin mantıkta var olduğunu, ancak ulaşılan sonuçların doğru veya yanlış olabileceğini uzun uzun anlatırdı… Bu örneklerde de sonuçlar gerçeği yansıtmamaktadır… Akıl yürütme yöntemlerindeki yanlışlıktan ziyade çokluk sonucu değer azalmasına dikkat çekmek istiyorum… Çokluk sorunu… İktisatta da bir malın çok olması ile değeri arasında ilişki incelenmiştir… Arz arttıkça (mal çoğaldıkça) fiyat (değer) düşer… Buna ekonomide arz kanunu denilmektedir… Çokluğun getirdiği değer azalması sorunu eskilerin de dikkatini çekmiş ve “müptezel” kavramını kullanmışlardır... Müptezel; çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz anlamındadır. Bir başka anlamı ise saygınlığını yitirmiştir… Çokluk sorunu çerçevesinde düşünmeye devam ettiğimizde günümüzün en önemli sorunlarından biri de müptezelliktir… Her alanda, her konuda ve her yerde (havada, denizde ve karada) müptezellik dörtnala koşuyor… Sade vatandaş kalmadı mı? İnceleyeceğimiz örneklerden ilki yönetici sayısıdır… Müptezellikte yöneticilik belki de bu ülke de şampiyondur… Önceki yazılarımda eğitimde yönetici çokluğuna dikkat çekmiştim. Her 5 öğretmenden biri yönetici. Her 2 öğretim üyesinden (Prof., Doç. ve Yrd. Doç) birine yönetici olma fırsatı vermekte sistemimiz… Kamu kurumlarına bakıyorsun, hemen herkes bir şeyin yöneticisi… Deneklerde/siyasi partilerde genç genç çocuklar, şunun başıyım, bunun başıyım, şunun temsilcisiyim, bunun temsilcisiyim diyerek kapı kapı dolaşıyorlar… Sizce bu kadar yöneticinin olduğu yerde yöneticinin değeri olur mu? Keşke bu gençler/insanlar kendisinin ve mesleğinin temsilcisi olsalar! Öğretmen olmanın, akademisyen olmanın, din adamı olmanın vs. gururunu taşısalar… Siyaseti bilgileri ve tecrübeleri ile yapsalar… Horoz dövüştüren… Sivil toplum kuruluşları… Müptezellik liginde STK’lar da şampiyonluğa oynayan bir grup… Her şeyin bir STK’sı türedi… Siyasete/devlete yön vermeye çalışıyorlar… Beni en fazla güldüren, horoz dövüşçülerinin açıklaması oldu. Önce habere konu olayı hatırlatayım: Yeni bir yasal düzenleme kapsamında hazırlanan kanun taslağında hayvanları birbirlerine zarar verecek şekilde dövüştürenlere hapis cezası öngörülmekteymiş. Bu yasa taslağına, horoz dövüştürenlerden tepki geliyor ve bir yetkili (!) şu açıklamayı yapıyor: "Sayın Cumhurbaşkanım, bu zor günümüzde bizim yanımızda olmanızı istiyoruz. Muhalif partinin liderinin kayınpederi horoz dövüştürücüsüdür… Bunun aracılığıyla 2 milyon oyu muhalefete kaydırmak istiyorlar!.." Bazı STK temsilcileri ise işi bayağı abartıyor… STK’ları birleştiriyor… Platformlar, federasyonlar, konfederasyonlar, mega/ultra STK… Ve diğerleri… O kadar örnek var ki… Bu ligde yarışa giren bir önemli grup da üniversite mezunları… Kitle eğitimi yaptıracağız derken bunları da değeri azalmış mezunlar (müptezeller) arasına soktuk… Ya din adamları, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, anketörler! Şu kanal senin bu kanal benim, hemen her konuda açıklama yapayım derken meslekler, konumlar, değerler erozyona uğruyor… Dert büyük! İnşallah sorunu özetleyebilmişimdir… Bu arada saygınlığını koruyan bilim insanlarını, gazetecileri, siyasetçileri, STK’ları vs. tenzih ederim… Onlar alınmasınlar… Son söz: Dozunu aşan her şey zehirdir…