Piyasalar

Münebbihler ve Müstebitler

Punto:
‘‘Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım; karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?’’, “Memleketim; en seçkin evlatlarının beynini ve kalbini itlere peşkeş çeken memleketim" diye yüreği yanan münevver, münebbih Cemil Meriç’in ve onun gibi düşünen vatanseverlerin yürek yangınına çare bulmak gün geçtikçe zorlaşıyor, imkânsızlaşıyor. Vatanın herhangi bir köşesinde yaşayıp, ülkesinde, dünyada olup bitenleri izleyen, ülkesinin, milletinin, şehrinin geleceğini düşünen, okuyan, sorgulayan, fikir beyan eden vatanseverleri anlamak, onlarla aynı duyguları paylaşmak, aynı dili konuşmak dururken düşünene ve düşünceye saldıran barbar müstebitlere cevabı ‘‘taassubun başladığı yerde din biter’’ diyerek münevver, münebbih Nurettin Topçu veriyor. ‘‘Uysalların yanında isyancılar da varsa ve bazı ruh dünyasının kahramanları kendilerini isyankâr olmakla suçlayan insan yığınlarının aksine ıstırabı istirahate tercih ediyorlarsa, insan hareketlerindeki bu çelişki, toplum içinde akıntıya karşı göğüs geren fertlerin olduğunun, esaretin yanı sıra hürriyetin bulunduğunun en açık delilidir. Kalabalıklar, bu isyancıları her çağda körü körüne suçlamışlardır.’’ Kimse unutmasın ki iman etmiş, vatansever bir yürek, vatan, millet sevgisi, Allah aşkı ve sonsuza ulaşmak gayesiyle nefsani ve şeytani arzulara, her çeşit menfaate, tutkuya, hırsa, beklentiye başkaldıracak sorumluluk idealine sahiptir. Bu sorumluluğa sahip olan insanlar, hayatlarından fedakârlık ederek, bireyi etkisizleştirip edilgen duruma getiren, tâğutlara kul eden toplumsal birlikteliklere karşı çıkarak bireyin aklını kullanmasına müsaade eden ve bireyi özgürleştiren toplumsal dayanışmayı savunur. Toplumun özgürlüğü, huzuru, ülkesinin geleceği için çabalayan münevverleri kendisi gibi düşünmediği için düşman ilan eden, tehdit eden, susturmaya çalışan, kibri ve özgüven eksikliği yüzünden eleştiriye kapalı, düşünceye karşı saygısız, düşünene karşı acımasız olan, yangını söndürmeye koşmak yerine yangın var diye feryat edenlere saldıran taassup ehlinin yaptığı zorbalık ve barbarlıktır. Sonuç olarak taassup ehli müstebitler; düşünen, sorgulayan, eleştiren, konuşan, yazan, vatana, millete, bayrağa, özgürlüğe sevdalı, Allah aşkıyla yaşayanları, kendileri gibi olmadığı için, düşman kabul edip kendilerinin gömülmüş oldukları iftira, tehdit, hakaret bataklığına münevver, münebbih vatanseverleri de gömmeye çalışmaktadırlar. Nerede kaldı; Allah’ın emri olan " Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker", nerede kaldı Müslümanlık, vatanperverlik, milletseverlik, Türklük şuuru ve en önemlisi insanlık? Ve son sözü yine Cemil Meriç’e bırakalım; “Kendini yığın hâline getiren bir millet payidar olamaz. Tek kaygısı para olan bir yığın yaşayamaz. Yığını kolayca kandırabilirsiniz, duyguları hiç bir temele dayanmaz. Yığın düşünmez, maruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince arslanlaşır, nöbet geçince her mukaddesi unutuverir. Büyük milletlerin duyguları ölçülü, düzenli ve devamlıdır.” AHMET BERHAN YILMAZ