Özür dilerim senden milletim olarak, bir Muğla’ lı olarak
Ey Cihan Padişahı Muhteşem Süleyman!
Sen ki 6 milyon 557 bin kilometrekarelik Osmanlı toprağını 14 milyon 983 bin kilometrekareye çıkaran,
Sen ki imparatorluğumuzun sınırlarını Kuzey Afrika’dan Habeşistan’a, Yemen’den Hindistan’a, Rus steplerinden Viyana önlerine kadar taşıyan ulu hükümdar.
Bu yıl senin, hemşerisi olmakla daima gurur duyduğum Muğla topraklarına mübarek ordun, muhteşem komutanlarınla ayak bastığının 500. Yılı.
Bunca yıl sana, ideallerine, mukaddes davana senin topraklarında doğmuş, senin bir torunun olarak zaten yeterince layık olamamanın, seni anlayamamanın hüznünü ve ezikliğini yaşarken bu yıl o hüznü biraz daha fazla hissediyor, huzurunda biraz daha fazla eziliyorum.
Üzgünüm, çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın: “Medeniyet inşa etmek elbette zordur, emek ve zaman gerektiren bir iştir ama en az bunun kadar önemlisi bu medeniyetin ürünlerine ve kültürüne sahip çıkmak, onu yaşatmak, devralınan mirası daha da geliştirmektir.
Tarih içinden süzülüp gelen kültürel miras yeni nesillerin katkısıyla, yeni kuşakların ilaveleri ile zenginleşir ve süreklilik kazanır.
Kökleri kuruyan bir ağaç nasıl ayakta duramazsa, mazisi ile bağları zayıflayan toplumlar da istikbali inşa edemez. Tarihimizle ve coğrafyamızla ilişkimiz ne kadar köklü ve sağlam olursa, esen rüzgârlara karşı direncimiz de o kadar güçlü olacaktır ”(*) sözlerine rağmen bu şuura sahip olamayan kadrolarıyla aynı şehirde yaşıyor ama aynı pencereden bakamıyoruz.
Üzgünüm: Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in, Sakarya Meydan Muharebesi öncesi söylediği, “Hattı Müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh da bütün vatandır” diyerek bir takım seferberliklerin bütün vatan sathına, bütün kadrolara yayılmasıyla yurdun ancak savunulabileceğini söylemesine rağmen, Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerinin bu şehirde ete, kemiğe bürünememesine, sahipsiz bırakılmasına kırgınım ve üzgünüm.
Üzgünüm: Bu şehirde valilik, büyükşehir olmuş bir belediye, üniversite, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve daha nice nice resmi, sivil, millilik vurgusuna atıf yapan kurum ve kuruluşlar var iken senin bu topraklara hiç gelmemiş gibi, ya da gelmiş de kötülük yapmış gibi görülmene ve bunca örgütün böylesi bir tarihe kulak vermemesine.
Üzgünüm; çünkü bu şehir birçok medeniyete beşiklik etmiş, birçok kültürü bağrında birleştirmiş kadim bir şehir. Bu yüzden bu şehirde gerek iki bin yıl öncesinin değerlerini yaşatma adına, gerekse son asrın değerlerini yaşatma adına birçok proje, etkinlik, anma faaliyetleri yapılırken ve bizler bunları gururla, keyifle alkışlarken, senin isminin unutulmasına, senin devrinin yok sayılmasına, senin izlerinin yok sayılmasına gerçekten gönlüm razı olmuyor.
Yaz ayları yöre nüfusu turizm hareketliliğinden dolayı artıyor. Çevre faaliyetleri, yangınlar, kuraklık vs. derken şehrin yetkilileri de belki ajandalarına bakmayı unutabilirler, kasten yapmasalar bile yoğunluktan dikkatlerinden kaçabilir diyerek bundan tam kırk gün önce, Haziran ayı başında ‘Muhteşem Süleyman Muğla’da’ başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu önemli gün unutulmasın, atlanmasın ummuştum.
Yazıma Milas’dan, Beşkaza’dan, Dalaman’dan, Bozüyük’ten yığınla dönüş aldım. İşçisi, köylüsü, çiftçisi, memuru, akademisyenleri, esnafı aradı, haberdar oldu olmasına da şehrimin etkinlerinin duyduğuna dair bir ilgim inanın olmadı.
Ne yazık ki o tarih geldi çattı ve bu güne kadar az önce saydığım şehrin hiçbir yetkili kurum ve kuruluşundan bir dönüş almadığım gibi, en ufak bir faaliyette bulunulacağına dair de bir duyumum, bir bilgim olmadı.
Bu yüzden bir Türk olarak, bu şehirde yaşayan bir torunun olarak senin bu şehre gelişinin 500. Yılında ben bütün hemşerilerim adına, bütün Türk Milleti adına senden çok ama çok özür diliyorum.
Turizm ile ilgilenmekten, soysuz sopsuz faaliyetlerin peşlerinde yuvarlanmaktan, günlük ticari ihtiraslarımızın çokluğundan, kısır siyasi çekişmelerden, her neyse içinde bulunduğumuz ve yaptığımız tüm densizliklerden dolayı, seni ihmal ettik, sana layık bir ufacık anma programı bile yapamamış olmaktan dolayı mahcubuz ve sen bizim özrümüzü kabul et, bizi affet!
Osmanlı’nın kuruluşunun 700. Yılında bile adına küçük de olsa bir heykel yaptırılmış ve dönemin üniversitemiz akademisyenleri o heykelin Osmanlı donanmasının kalktığı yere, Marmaris Limanına dikilmesini istemişlerdi.
Türk-Yunan ilişkilerine, Yunanistan ile olan dostluğumuza zarar verir endişesiyle onu bile dikmekten imtina etmişti dönemin bazı sözümona etkin ve yetkinleri.
Uzun süre depolarda saklanmış kırılıp gidecekken ümitlerimizi yeşerten sesler de duyulmuş, Marmaris’in eski CHP’ li Belediye Başkanı Sayın Ali Acar yüreklice sahip çıkmıştı heykele.
Sonra MHP’ li Beldibi Belediye Başkanı Sayın İdris İspirli ise heykeli her şeye rağmen, kitabesindeki Rodos kelimesinin yeri boş bırakılmasına ve Rodos kelimesinin üstü silinmesine rağmen o heykeli o haliyle alıp kendi belediyesinin önüne diktirme cesaretini göstermişti.
Heykel o haliyle şimdi kapatılan Beldibi Belediyesi önünde bizim bütün hüznümüzü yansıtırcasına mahzun ve ıssız durmaktadır.
Bu vesileyle Kanuni’nin heykeline sahip çıkan iki eski belediye başkanlarını da canı gönülden kutluyorum.
Bugün 22 Temmuz 2022.
Kanuni’nin Rodos Seferi için geldiği Muğla’ya gelişinin tam 500. Yıldönümü.
Üzgünüz, mahzunuz.
Yine de ümidimiz var.
22 Aralık 2022 tarihi de Rodos Adasının fethinin 500. Yıldönümü.
Marmaris’e bir heykeli çok görenler, 500. yılı Muğla’da kutlayamayanlar o tarihte Rodos için bir program yaparlar mı?
Siz tahmin edin?
(*)Cumhurbaşkanı’nın 28.12.2020 tarihli konuşmalarından.
Erdal ÇİL
Erdal ÇİL
Punto:
Dinle