İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Gün geçmiyor ki, dolandıran veya dolandırılan haberleri duymayalım. Dolandırıcılar taktiklerini öyle geliştiriyorlar ki, insanın hayrete düşmemesi mümkün değil.
Sürekli kendilerini inanılmaz bir şekilde geliştiren dolandırıcılara karşı, dolandırılanlar maalesef bırakın kendilerini geliştirmeyi, daha da gerilere gitmektedirler. Çünkü dolandırıcılar artık tek tek değil, toplu halde dolandırıyorlar. Bu güne kadar başvurdukları belli başlı taktikleri, sosyal ağ, bahis, kriz (Broç), yaşlıları korkutma, büyük kazanç vadi, izinsiz faturalandırma, banka gibi arayıp şifre öğrenmek, virüslü e-postalar, sahte aracı kuruluşlar, oltaya gelenler, hayali bankalar, hayali çiftlikler vs. gibi daha bir çok dolandırıcılık taktikleri denemişlerdir. (Bu güne kadar yapılan dolandırıcılıkları tek tek açıklamak büyük bir yazı dizisinin konusu olur ) Ayrıca dolandırılanlar, sadece cahil insanlar değil, çoğunlukla kendilerine aydın denilen akademik veya mesleki ünvanları olan kişilerdir.
Hatırlanacağı gibi, bir dönem bankerler faciası yaşandı bu ülkede. Bu uğurda intiharlar, cinayetler işlendi. Ama ne hazindir ki hiçbir dönem yaşanılanlardan ders alınmadı. Son Çiftlik Bank olayından sonra da, bir çok şirket incelendi, incelemeye alındı, faaliyetleri mercek altında takip ediliyor, suçlu bulunanlar kapatılıyor.
Yeri gelmişken bir durumu hatırlatmak isterim!
Devlet, zaman zaman, kişilerin veya kuruluşların hangi işle iştigal ederlerse etsinler, yasal prosedürleri yerine getirerek kurdukları bütün şirketleri denetler, inceler, gerektiğinde haklarında soruşturma açar, olumlu veya olumsuz raporlar düzenler, gördükleri olumsuzları uyarırlar veya yapılan hatalar cezai müeyyideyi gerekli kılıyor ise gerekli cezaları verir. Ancak hiçbir şirket, kurum veya kuruluş, maddi, somut bir delil olmadan, kapatılan şirketlere benzerlik ve paralellik gösteriyor diye asla kapatılamaz, kapatmaya teşebbüs edilemez. Mağduriyetlere ve bu konuda oluşacak yanlışlıklara asla izin vermez, veremez. Türkiye bir Hukuk Devletidir, hukukun gereği ne ise o uygulanır. Hiç bir şekilde keyfi, ben yaptım oldu veya bu şirket dolandırıcı şirketlere benziyor, benzer işler yapıyor, bu da halkı dolandırır gibi endişelerle asla bir şirket kapatılamaz, kapatılmaz, mağduriyetlere sebep olunamaz.
Bundan dolayıdır ki, Yasal Prosedürleri yerine getirerek kurulan, iştigal ettikleri işleri gereği gibi yerine getiren, yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda, her hangi bir istismara rastlanmayan şirketlerimizin tedirgin olmamaları, işlerine huzurlu, güvenli ve rahat bir şekilde devam etmeleri gerektiğini asla unutmamaları gerekir. Devletin bu konuda mağduriyetlerin oluşmaması için gereken hassasiyeti göstereceği konusunda ki inancımızı muhafaza ediyoruz.
Bu hatırlatmadan sonra kendimize sormamız gereken soru şu, NEDEN DOLANDIRIYORLAR? VEYA BİZ NEDEN DOLANDIRILIYORUZ?
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..veya
“İnandığın gibi yaşamazsanız, yaşandığınız gibi inanmaya başlarsınız”
Bizler yaşadığımız gibi inanmaya başladık. Havadan para kazanma hırsı, çalışmadan emek sarf etmeden bol kazanç kapısı aramak, rahat lüks bir hayat yaşamak için bir koyup on alma arzusu, elimizdeki ile yetinmeyip, hak etmediğimiz maddi imkanlara sahip olma isteği vs. Bunları çoğalta biliriz . Peki ne oldu da, komşusu aç iken, tok yatamayan bu millet, komşusunun malına, mülküne, göz diker oldu. (Alnın teri ile kazanan, midesine haram lokma gitmeyen, kul hakkına riayet edenleri istisna)
İngiliz Avam Kamarasında söylenen; "Türklerin elinden bu kitabı (Kuran-ı Kerim) almadıkça, bizim onları yenmemiz mümkün değil" sözü bütün gerçeği ortaya koymaktadır.
Ve O KİTAP elimizden alınmaya başladığı andan itibaren, Kitab'a, Peygambere değil, bize sunulan hayat tarzına inanmaya başladık. İşin en korkunç tarafı da bu hayat tarzını İslam ile bağdaştırmaya çalıştık. (Onun içindir ki, indirilen değil, uydurulan İslam'a inanıyoruz denmiştir. ) Peki bu nasıl olmuştur? Herkesin bildiği, gördüğü gibi çok basit şekilde tehlike geliyorum diye diye oldu. Yıllarca eğitim sistemimize müdahale edildi. Din dersi seçmeli ders olarak okutuldu. Dinimize, filmlerle, dizilerle, romanlarla, gerici, yobaz yakıştırması yapıldı. İleri düzeyde, batı taklitçiliği, batı hayranlığı moda haline getirildi. Emperyalist batı, kapitalizmin kurallarını safha safha ülkemize yerleştirmeye çalıştı. İslam ile alakası olmayan kuralları bize İslam diye yutturdular. Haramlar,-günahlar, helal ve sevap olarak anlatıldı. Dinimizi, nasıl bir hayat tarzına sahip olmamız ve nasıl olacağımız konusunda, başta TV ler olmak üzere yazılı ve görsel basın bütün etkinlikleri ile halkın, inanç ve yaşam şeklini değiştirmeye çalıştı ve bunda da maalesef başarılı oldular.
Üç kağıt nasıl açılır, hırsızlık nasıl yapılır, bankalar, evler nasıl soyulur, hortumlanır, emek sarf etmeden nasıl para kazanılır, hak- hukuk tanımadan nasıl zengin olunur vs. gösterdiler, öğrettiler. Bakın dizilere, tarihinize, inanç ve değerlerinize saldırmanın ötesinde, sürekli zengin ve lüks bir hayat anlatılıyor, mafya dizileri boy boy sürekli gösteriliyor. Bize dayatılan, hayat tarzını yaşamaya başladık. Kendi milli ve manevi değerlerimize ise yabancılaştık.
Kapitalist sistem tarafından bize öğretilen, bol para kazanmak, rahat ve lüks hayat için, makyevalist bir anlayışa sahip ol düsturuna sahip olduk. Onun içinde kim bize bire on veriyorum demiş ise onun peşine takıldık bu da bizlerin felaketi oldu, olmaya da devam ediyor. Bilinmelidir ki, bir milleti birbirine bağlayan değer yargıları, zayıflar, kopar yok olursa, o milletin tarih sayfalarından silinmesi gecikmeyecektir.
Diriliş için, kendimize gelmemiz için, çözüm ise her zaman olduğu gibi yine söylüyoruz çok basit. Her şey bitmeden ve geç olmadan, elimizden alınmaya çalışılan O KİTAB'A (Kuran-ı Kerim) sahip çıkmak ve sım sıkı sarılmak. Hz. Peygamberin hayatını örnek almak, samimi, ihlaslı bir şekilde indirilen Dini (İSLAM) yaşamak.
Aksi halde hiçbir şey den şikayet etmeye hakkımız olmayacak. Evlat ailesini tanımayacak, dolandırıcılar en iyi kim dolandırıyor diye birbirleri ile yarışacak, dolandırılanların sayıları ise milyonları bulacak, ahlaksızlık yaşam biçimi haline gelecek, emperyalizmin oyuncağı olan, köle ruhlu, kuru bir kalabalık olacağız.
Sözün özü; "YOK OLUŞA GİDEN YIKILIŞI DURDURMAK, YOK OLUŞ HAREKETINI YÜCELİS HAREKATINA ÇEVİRMEK İÇİN, ALLAH'IN KİTABINI VE PEYGAMBERİNİ SEÇİN", SÖZÜNÜ HAYAT HALİNE GETİRELİM. Kaynak: Yeni nesil dolandırıcılık - İsmet TAŞ