Ahmet Berhan YILMAZ
Punto:
Dinle
(HİCRİ 20 RAMAZAN 8, MİLADİ 11 OCAK 630)
Gelmiş, geçmiş, gelecek tek önderimiz, liderimiz, rehberimiz, mürebbimiz, gönüller fatihi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Mekke’yi; zekâsı, liderlik, yöneticilik, komutanlık dehası, tevazuu, dost, düşman herkesin güvendiği, saygı duyduğu bir insan, ordusunun en önünde yürüyen cesur bir komutan olarak, Hicri 20 Ramazan 8 günü ( miladi 11 Ocak 630) fethetmiştir.
Allah’a olan imanı, bağlılığı, güveni, teslimiyeti ile fethin nasip edilmesine şükrederek, vakarla ama bir o kadar da tevazuuyla Mekke’ye giren Peygamber Efendimizin ilk işi aradan geçen onca yıla rağmen bugün yeniden hortlattığımız para, makam, mevki, hırs, soy, sop, kibir, kast sistemi gibi bütün putları yıkmak olmuştur.
Kudret anında, güçlüyken, erk elinize geçmişken affetmek insani ve bir Mümin tavrıdır, Allah’ın kullarına emrettiği çok güzel bir haslettir. Hz. Peygamber, fetih sonrası, kudretliyken kin ve intikam duygusuna kapılmayarak bir insanın gösterebileceği asaletin en yükseğini göstermiştir.
Kâbe’nin kapısında duran ve Mübarek yüzünde beliren tatlı tebessümleriyle, boynu bükük, elleri yanlarına düşmüş ve korkuyla kendisini dinleyen, halka bakan Peygamber Efendimiz insanlık değerlerine bağlılığı, insan sevgisi, düşmanlarına bile merhamet ve adalet duygusu ile Mekkelilere;
- “Bilmelisiniz ki, Cahiliye Devrine ait olup, iftihar vesilesi yapılagelen her şey; bugün ayaklarımın altında kalmış, ortadan kaldırılmıştır.”
- “Bugün sizin için bir kınama, korku, ayıplama, sorgulama ve başa kakma yoktur. Allah, sizi affetsin. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz, serbestsiniz.” Diye seslenmiştir.
Ve hepimize, özellikle emaneti ellerinde bulunduran, Allah’ın emri olan liyakate çok dikkat etmeleri gereken yöneticilere müthiş bir ders ve uyarı. Kâbe’nin anahtarı olayı.
Birçok Müslüman bu şerefli vazifeyi beklerken, Efendimiz, zamanında kendisini Kâbe’ye sokmadığı, kendisine karşı kaba, nahoş, saygısız davranışlarda bulunduğu halde Kâbe ile ilgili konularda liyakatli olduğu için müşrik Osman bin Talha’yı çağırarak “Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ, 4/58) ayet-i kerimesini okuduktan sonra, yaptığı kötülükler ve zulüm sonucu belki de öldürülmeyi bekleyen Osman bin Talha’ya "Ey Osman; İşte anahtarın al. Bugün iyilik ve ahde vefa günüdür." dedi.
Onun böylesine merhametli davranışı, affediciliği, alicenaplığı, sevgi dolu yüreği karşısında Kureyşliler kin ve düşmanlık duygularını terk ederek, İslâm'ın tertemiz, barış dolu saadet deryasına kavuştu. Tarih, böylesine muazzam ruhî, fikrî, insani inkılâba ilk defa şahit oluyordu.
Şimdi bu davranışları, mesajları gören hepimizin kendimizi, hayatımızı, imanımızı, itikadımızı, itaatimizi, yaptıklarımızı gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?
Bugün; Müslüman olan olmayan bütün insanlığa Mekke’nin Fethi anlatılırken Peygamber Efendimizin insanlığa verdiği mesaj anlatılmalıdır. Çünkü Mekke’nin fethi yalnızca bir şehrin fethi değil, İslam’ın barışçıl, hoşgörülü, sevgi, saygı dolu, insani yönlerini göstermesiyle gönüllerin fethidir.
Fetih sonrası ortaya konan adaletli, hakkaniyetli, barışçıl uygulamalarla insanlara verilen mesajlar çok değerlidir.
Allah’ın insanlardan istediği, Peygamber Efendimizin kalbinde barındırmadığı gibi hiçbir Müslüman’da da olmaması gereken kin, nefret, düşmanlık, kibir yerine sevgi, hoşgörü, vakar, tevazuu hepimizde olması gereken ve bütün dünyanın İslam’ın ne olduğunu anlaması açısından önemli özelliklerdir.