Abdulnasir KIMIŞOĞLU
Punto:
Dinle
Mehmetçik Vasfı ve Şehitlik
Türk Milleti olarak ordu-millet vasfına sahibiz. Fıtratınızda cengaverlik ve mihmandarlık gibi iki müeyyide de söz sahibidir. Ayrıca millet olarak da yunusvari ve yavuzvari bir şiara sahibiz. Mazluma yunus, zalime yavuz. Yaratan bizi böyle yaratmış, buna layık görmüş.
Bizler de tarih boyunca bu vasfa ve bu şiara mütenasip bir yaşam sergilemişiz. Savaşta ve barışta daima şiarımızın sınırları dâhilinde hareket etmişiz. Bu konuda da imtihanı kazanmış olduğumuzu düşünüyorum.
İslamiyetten önce tek tanrı veya gök tanrı inancına sahip olan türk, adalet ve merhametle varlığını sürdürürken; İslamiyetle tanışıp mizacına en uygun olan bu inancı fıtratıyla da yoğurup alp-eren kimliğine bürünmüştür. Adalet ve merhamet olan vasfına; mesuliyet, âlemdâr ve mihmandar gibi vasıfları da ekleyerek alp-eren kimliğiyle serhat boylarında gaza eylemiştir.
Bu gaza, i'lâ-yı kelimetullah davasıdır. Çünkü bu dava, Türk Milletinin Allah Teâlâ davasına olan hizmetidir. Bu dava hazreti peygamberin ve ashabının davasıdır. Böyle bir davayı, kendisine dünya görüşü ve dünya siyaseti olarak addeden Türk Milleti, tarih boyunca bu dava uğruna seferden sefere at koşturmuştur. Malazgirtle başlayan İ'lâ-yı Kelimetullah için nizamı âlem davası: Kosova Zaferi, Niğbolu Zaferi, Varna Zaferi, Çaldıran Zaferi, Mohaç Zaferi, Preveze Deniz Zaferi, Boğdan Zaferi, Haçova Zaferi, Prut Zaferi... gibi başarılarla Türk-İslam Medeniyetini ihya ve inşa etmiştir.
İki asır gibi bir gerileme ve dağılma sürecinde bile savunma hattı oluşturarak Aziziye'de, Çanakkale'de, Kut'ül-Amare'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da, Büyük Taarruzda... ben ölmedim diyerek adeta küllerinden doğmuştur. Çünkü bu millet bilmektedir ki ben düşersem mazlumlar yetim kalır, zalimler zulmünü artırır. İslam öksüz, müslümanlar başsız kalır.
İşte bu şuurla cephelerde şehitlik arzusuyla vatani görev yapar. Ve bilir ki askeriye, onun için bir ocaktır. Bu ocak, Muhammedi davanın davasını, kendisine dava edindiği için PEYGAMBER OCAĞIDIR. Rütbesi olsun olmasın bu ocağın her bir mensubu, Muhammedî davanın neferi olduğu için onun ismi efendimize nispetle birer MEHMETÇİKTİR.
Mehmetçik vasfına sahip bu ruh ve şuurla serhatta düşmanla cenk, küffar iline sefer eylemiştir. İşgale asla yeltenmeyip, coğrafyalardan ziyade gönüller fethetmeyi yeğlemiştir. Gönülleri ihya, şehirleri imar eylemiştir.
Kafkasyadan Viyana kapılarına, Kırımdan Sudana, Revandan Cezayire kadar hududu olsa da; gönül coğrafyası daha geniş ve derûnidir.
Netice itibariyle birilerinin hayallerinin dahi ulaşamadığı yerlere ecdadın at koşturduğu tarihi vesikalarla sabittir. İ'lâ-yı Kelimetullah için nizamı âlem davası uğruna kardeş katline dahi cevaz veren bir ecdad ve peygamber duasına mazhar olmuş bir ordu; ahlak, erdem, adalet, mesuliyet... gibi vasıflarla halen daha mazlumun ümidi, öksüzün umududur.
Bu ordu BEKLENENDİR.
Bu dava uğrunda da en büyük nişane ŞEHADET nişanesidir. Çünkü peygamber ocağının her bir mehmetçiği, birilerinin / diğerlerinin şarap ve kadını sevdiği gibi şehadete tekbirlerlerle gülerek gitmeyi arzular. Çünkü mehmetçiğimiz şeb-i aruz der şehitliklerine. Ve kur-an "ölü demeyin bilakis onlar diridirler" diye ifade eder.
Peygamber ocağında İ'lâ-yı Kelimetullah davası için sancaktarlık yapan her bir mehmetçiğe muvaffakiyet diliyorum. Ayrıca tarih boyunca bu dava uğrunda şehitlik rütbesiyle taltif olunan bütün mehmetçiklerimize de Çanakkale şehitlerimizin nazarında tek tek her birisine minnet ve şükranla rahmet diliyorum.
Ruhları şâd, dereceleri âli, mekânları cennet olsun...