Piyasalar

Manavdaki Yangın ve Milli Vicdani Çözüm

Punto:
Son aylarda sebzede perakende fiyatlarının yüksek olması gündemi meşgul etmektedir. Bu gündemde tarla (çiftçinin sattığı fiyat) ile manav (tüketicinin satın aldığı fiyat) arasındaki fark önemli tartışma konusudur. Bu farktan kim yararlanmaktadır? Ülkemizde 24 milyon ton kadar meyve, 31 milyon ton kadarda sebze üretilmektedir. Toplamda bakıldığında yaş meyve-sebzede yeterliliğimiz oldukça yüksektir. Sebzelerde yeterliliğimiz % 120 kadardır. Meyvelerde de benzer bir durum vardır. Ancak ürün bazında yeterlilikler düşük, orta veya yüksek olabilmektedir. Örnek olarak bazı ürünlerin yıllık üretim ve yeterlilikleri şu şekildedir: Domates üretimi 12-13 milyon ton kadar olup yeterlilik % 120 kadardır. Muz üretimi 300 bin ton kadar olup yeterlilik % 55 kadardır. İncir üretimi 350 bin ton kadar olup yeterlilik % 700 kadardır. Bu kadar çok incir üretilmesine rağmen kilogramı 40-50 TL’ye kuru üzüm satılmasında bir gariplik yok mudur? Geleneksel üretim öğretisine göre hala yeterlilikleri yüksek olan ürünlerde kalitesi düşük üretimi artırmaya gayret etmenin ne anlamı var mıdır? Bu soruların cevabı üretim kadar pazarlama ile de ilişkilidir… Fiyat farkı neden var? Bol miktarda üretilen meyve-sebze sektörünün en önemli sorunu pazarlamadır. Çok sayıda meyve-sebze; çok sayıda üretici tarafından üretilmekte ve çok sayıda tüketiciye satılmaktadır. Dolayısı ile çok sayıda üreticinin çok sayıda tüketici ile buluşma ihtimali çok düşüktür. Bu nedenle üretim/tüketim bölgelerinde toplayıcı ve dağıtıcıların bulunması kaçınılmaz bir durumdur. Bunun yanında tüketim bölgeleri üretim bölgelerinden farklı uzaklıklardadır. Buda taşımayı gerektiren bir durumdur. Son bir konuda meyve-sebzenin kısa/uzun süre depolamasıdır. Sektörün yapısı gereği yapılan bu hizmetler ister istemez tarla ve manav arasındaki fiyat farkını doğurmaktadır. Ama son dönemdeki yüksek fiyatlar başka sorunları akla getirmektedir. Fiyatlar dönemseldir… Sebzedeki yüksek fiyat, olumsuz kış şartları nedeniyle sera ve tarlada bulunan ürünlerin zarar görmesi, dönemsellik (mevsim dışında bulunma), fırsatçılar ve artan üretim maliyetleri gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Yaş meyve-sebzenin pazarlamasında arz/talep kanunu geçerlidir. Örnek olarak domates incelediğimizde yaz aylarında bol üretim nedeniyle domates fiyatları (2018’de) kilogramı 1,0-1,5 TL idi. Şu günlerde ancak seralarda üretim yapılabilmesi nedeniyle üretim (arz) azaldı ve Anadolu’daki marketlerde kilogramı 8-9 TL’e yükseldi. Bu yüzden şu günlerde sebzedeki fiyat artışları mevsimseldir ve gelecek aylarda tüketiciler daha ucuz fiyatla sebze alacaktır. Çözüm… Fiyatların bir süre sonra düşeceği konusunda bu iyimser yaklaşımımız yanında halkımıza ucuz meyve-sebze yedirmek istiyorsak bazı tedbirler de almak zorundayız. Sırf aracılar üzerine yoğunlaşarak soruna kalıcı çözüm bulmak zordur. Şöyle ki üreticiden tüketiciye bu ürünler ulaştırılmak istendiğinde bu hizmetleri yine birinin üstlenmesi gerekir. Burada şu sorulabilir: Kamu kuruluşları bunu üstlenebilir mi? Genelde kamu işletmeleri verimsizdir ama at sahibine göre kişner atasözü de dikkate alınabilir. Fırsatçılara meydan vermemek için hal yasası olarak bilinen kanunda düzenleme yapılmalıdır. Üretim planlaması yapılmadır: Ürün bazında bakıldığında büyük ölçüde pazarlama sorunu yaşayan meyve-sebze ürünleri vardır. Muhafaza ve soğuk zincirinin yaygınlaşması kayıpları azaltacak ürün arzında süreklilik sağlayacaktır. Son olarak üretimde kullanılan girdi fiyatları artmıştır. Üreticilere girdiler konusunda destek sağlanmalıdır. Sonuç olarak üretici, pazarlamacı ve tüketicinin memnun olduğu bir sistem kurulmalıdır.