Piyasalar

Macron’un İslam’a ve Onun Değerlerine Saldırıları

Punto:
İslam’a yönelik saldırılar tarih boyunca sürekli şekil ve yer değiştirerek aralıksız olarak devam etmiştir. Bu bazen savaşlarla, bazen kültür emperyalizmi ile bazen ekonomik saldırılarla, bazen de diplomatik baskılar ve benzeri şekillerle olmuştur. İslam, barış, sevgi ve kardeşlik dinidir. Bunun bilinmesine rağmen emperyal güçler, kendilerine Müslüman denilen insanlardan kurulu terör örgütü oluşturarak, İslam ile uzaktan yakından alakası olmayan terör örgütlerini İslami Terör Örgütü olarak lanse ediyorlar, İslam ile terörü yan yana kullanarak “İslami Terör” diye propaganda yapıyorlar. Elbette bilinçli ve kasıtlı olarak. İslam karşıtı olanların İslam’a saldırmalarını anlamak bir nebze olsun mümkün. Çünkü ideolojiler inhisarcıdır. Hiçbir ideoloji diğerinin üstünlüğünü asla kabul etmez. Son dönemde İslam’a yönelik reformist söylemleri ile kin, nefret, ayrımcılık, düşmanlığı körükleyen yani İslamofobi bayraktarlığını yapan, kendisini hiçbir şekilde ilgilendirmediği halde İslam’ın hükümleri ile ilgili kendine göre fetva vermeye kalkarak İslam’a saldıran malum zat, Macron’dur. Maalesef Macron’un İslam’a ve onun değerlerine saldırıları karşılığını bulmuş, Hıristiyan dünyasını mutlu etmiştir. Çünkü bu onların asli görevidir. Buraya kadar İslam’a düşmanlık besleyenler açısından normal ama anormal olan bu çağrıların ülkemizde de karşılığını bulmasıdır. Hem de en uç noktada. Bırakın geçmişte olanları, son günlerde yaşananlara baktığımızda bile İslam düşmanlığının ülkemizde hangi noktaya geldiğini görürüz. Kur-an-ı Kerim’in ve Ezanın Türkçe okutulması, Peygamberimize ve İslam’a saldıran karikatüristlerin ülkemizde bir festivale davet edilmesi, bir ilahiyatçının Kur-anı Kerim hakkında ipe- sapa gelmez, abuk-sabuk, saçma-sapan gerçeklikten tamamen uzak laflar etmesi ve benzeri saldırılar Macron’u geride bırakmıştır. Bu insanların kim olduğunun zerre kadar önemi yok. Önemli olan zihniyetleridir. Kur-anın ve Ezanın Türkçe okunduğu, ibadetlerin Allah’ın emrettiği şekilde yapılmasının yasak olduğu yıllara duyulan özlemdir. İşte gerçek “İrtica” budur. Yaşananlar, o zihniyetin hiçbir şekilde kaybolmadığı, tam aksine yeri ve zamanını kollayarak tekrar ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirildiği ve getirileceğinin apaçık bir ifadesidir. Oynanan oyun çok açık. Önce İslam’ın yasak ettiği ne varsa, (içki, kumar, lgbti ve her türlü ahlaksızlık vs.) normalmiş gibi gösteriliyor, teşvik ediliyor, hatta bir adım daha ileri giderek bunlar çağdaşlık ve modernlik olarak sunuluyor. Batının her türlü pisliğini yaptığınızda, “Çağdaş, modern, Avrupalı- Batılı” oluyorsunuz, yapmazsınız, “Yobaz, gerici” oluyorsunuz. Bir dönem başörtülü kızlarımızın mücadelesine, “İrtica hortladı” denilmiyor muydu? Bütün bu tezgâhlarından sonra da toplumu test ediyorlar acaba halkı ne kadar İslam’dan uzaklaştırabildik, ne kadar ne milli ve manevi değerlerine yabancı haline getirebildik, ne kadar emperyal Batı Hıristiyan kültürüne yaklaştırabildik diye. Bunun içinde zaman zaman halkın dini ve milli ayarları ile oynuyorlar. Şayet çok sert bir tepki gelirse, “yanlış anlaşıldık, biz onu söylemek, yapmak istemedik, kasıtlı, bilinçli, maksatlı olarak üzerimize geliniyor, bizim haberimiz yoktu vs.” diyerek, bu sefer olmadı bir dahi ki sefere anlayışı ile geri adım atıyorlar. En son saydığımız üç olayda da aynen böyle oldu. Görmedik, duymadık, bilmiyoruz. Olayların hiçbir şekilde siyasi boyutta asla ele alınmaması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Hangi parti veya parti mensubunun bunu yapıp yapmadığı zerre kadar önemli değil. Bu bir zihniyet meselesidir. Biz siyasilerle değil, zihniyetlerle mücadele etmemiz gerektiği gerçeğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. A gider B gelir, B gider C gelir. Ama zihniyet aynıdır. 60-70 yıl evvel bu zihniyeti başkaları temsil etti, şimdi torunları temsil ediyor. Kafa aynı kafa. NATO mermer NATO kafa. Peki, bu hangi zihniyet? Tekrar ediyoruz, Hak ve Batılın kavgası. Şalcı Bacıyı yani Şöhret Ana’ yı asan zihniyet. Kim bu Şalcı Bacı? ( İnternette kısa bir gezinti size her şeyi anlatacaktır. Yer darlığından konuya uzun uzun girmiyorum) İçimizdeki Macroncular kendilerine verilen görevi hakkıyla yerine getiriyorlar. Peki, sahi biz ne yapıyoruz? Gerektiği zaman, gerektiği gibi tepkimizi ortaya koyabiliyor muyuz? Bu zihniyetle yeteri kadar mücadele edebiliyor muyuz? Yoksa yapılan propagandalarla yapılanları unutuyor muyuz, unutturuluyor muyuz? Bu zihniyetle savaşmak için yeterli bilgi, beceri, teknik donanıma, azme ve sağlam bir inanca sahip miyiz? Yoksa harama- helal, günaha- sevap, yanlışa-doğru demek için zorlama yorumlarla kendimizi kandırmaya, malum zihniyetin ekmeğine yağ sürmeye devam mı ediyoruz? “Yılbaşı kutlamaları” bize her şeyi anlatmıyor mu? Tasa etme Macron! Senin sözcülerin bu ülkede senden çok daha fazla gayret gösteriyorlar. Sen bile onlar kadar başarılı ve cesur olamazsın! Bak onlar her an siyasi geleceklerini ve ikballerini ortaya koymaktan çekinmiyorlar! İslam’a saldırırken, “Bu sefer olmadı bir daha ki sefere mutlaka olacak” anlayışı ile yeni oyunlar, yeni tezgâhlar kurmanın planlarını yapıyorlar. Sen rahat ol, rahat rahat uyu…!!! 2021 ve sonraki yılların Türk’ün ve İslam’ın zafer yılları olması selam ve duasıyla… İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı