Emrullah ÖNALAN
Punto:
Dinle
LONDRA, ANKARA HATTINDA
“YA BU, YA BU DEMOKRASİSİ”
19-20. yy da 3S Demokrasisi dediğim Sanayi, Silah, Sermaye, 21.yy da yerini PİS partisine (Para,İletişim,Siyaset üçlüsüne) terk etmiştir.
Paranın üretimden, ekonominin ise özgürlüklerden koptuğu 21.yy Demokrasisinde “tüketim alışkanlığı ile üretimi hedefleyen” ekonomi anlayışı “TÜRKİYE DEMOKRASİSİNİ” PİS Partisine emanet etmiştir.
Cumhuriyet Dönemi Türk Demokrasisi, resmi ve sivil ideolojilerin “örtülü işbirliği, açık çatışma” anlayışı,“kontrollü-kavgalı zıtlıklar” yöntemi ve “görevli siyasetçiler” eli ile globalleşedursun, biz hala “Deniz Gezmiş idam edildiği gün Türkiye’den havalanan uçakta KİM vardı?”Veya“Muhsin Başkanın -Hazırlanmış Kadere Helikopter Yolculuğun- kimler tertip etti?” sorularının cevaplarını bulmuş değiliz.
ABD Parlamentosunun 1919’da resmi mandacılığın maliyetine itiraz etmesi üzerine, önce “Fulbright Antlaşması” gibi örtülü anlaşmalarla;son 15 yılda ise Rize misyonu üzerinden “Londra-Ankara-Washington”hattında demokrasi yolculuğumuz devam etmektedir.
YAKIN TARİHİMİZDE: APO&FETÖ yada …
İngiliz&Yahudi aklı güdümündeki ABD mandacılığını kabul ettiğimiz acı gerçeği aklımızın bir köşesinde dursun, biz 1. ve 2. Dünya Savaşı Mağlupları ile Ortadoğu’daki Devletlerin yapılanmasında “ülkelerin asli unsurlarını devre dışı eden” devlet yapılanmaları gerçekliği üzerinden: Abdullah ÖCALAN üzerinden inşa edilen PKK meselesi ile Fetullah GÜLEN üzerinden İNŞA edilip FETÖ’leştirilen yapıların tarihine kısa bir göz atalım.
1960’lı Yıllarda Fetullah GÜLEN’in, 1970’ li yıllarda ise Abdullah ÖCALAN’ ın, Korgeneral Fuat DOĞU tarafından, o tarihlerde CİA kontrolünde olan MİT ile müşerref edilmesinin bugünlerin başlangıcı olduğunu söylemek pek de zor olmasa gerek.
Şimdi SIKI DURUN:
* 1997'de başlayan 28 Şubat sürecinde “Refah Yol “ iktidarı yıkılıp, “AnaSolD” koalisyonu kuruluyor.
* 15 Şubat 1999 tarihinde Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirilip, Devlet Bahçeli eli ile “Derin Dondurucuya” konuluyor.
* 22 Mart 1999’ da Fetullah Gülen, Bülent ECEVİT eli ile ABD’ye gönderiliyor.(DSP/MHP Koalisyonu)
* 26 Mart 1999 tarihindeİBB’nde CHP’nin Yolsuzluk enkazı üzerine İBB Başkanı Olan Tayyip Erdoğan, her nasılsa herhangi bir yolsuzluk sebebiyle değil de,eşinin memleketi Siirt’te “Minareler Süngümüz, Kubbeler Miğfer” şiirini okuması nedeniyle Pınarhisar cezaevine giriyor, ve…
SİYASİ TARİHİMİZDE: TAYYİPLİK & TAYYİBELİK
Şimdi Yine SIKI DURUN:
1999 Yılında Cezaevinde yatıyor bildiğimiz Tayyip Bey, Devlet Bahçeli’ nin bilgisi dahilinde ve de Tuğrul TÜRKEŞ’in nezaretinde, Av.Münci İNCİ’nin Bulgaristan Sınırı Yakınındaki köşkünde, Fehmi Koru, Nazlı Ilıcak vs. gibilerinde bulunduğu bir ortamda ABD İstanbul Konsolos Yardımcısı Kate Schertz ile buluşturuluyor . Tayyip Bey'in Cezaevinde onlarca hoca eşliğinde Siyasal Eğitime hazırlandığı, hatta Londra’da bir süreliğine bir Koleje eğitime gönderildiği, o esnada orada bulunan gazeteci Erol Mütercimler tarafından da ikrar ediliyor .
2002 yılında Türkiye’yi erken seçime taşıyan Bahçeli, 2018 yılında Tayyip Bey ile örtülü ittifakını açığa çevirip yine Türkiye’yi bir erken seçime taşıyor.
ŞİMDİ DAHA SIKI DURUN:
1960-1970’lerde ÖCALAN ile GÜLEN’in o günün MİT’i ile buluşturulduğu dönemde CİA’nın Türkiye masası şefi Graham FÜLLER’in hamisiile 1996’ da cenaze namazını GÜLEN’in kıldırdığı CHP Eski Genel Sekreteri Emekli General Kasım GÜLEK’in kızı olan ve 5.Ecevit Hükümetinde Devlet Bakanlığı yapan Tayyibe GÜLEK, 15 milletvekilinin transferinden önce Kemal KILIÇDAROĞLU ve Meral AKŞENER’i kendi evinde buluşturuyor.
Döviz fırlıyor, faizler yükseliyor, Tayyip ERDOĞAN apar topar Türkiye’nin 400 ton altın rezervinin EMANET edildiği ABD’nin arka aklı Londra’da, iki Rothshild’in yönetiminde bulunduğu ve Kudüs’ün Osmanlı’dan kopmasında önemli misyon üslenmiş “Chatnam House” da sabahlıyor. Dönüşte isebir başbakan milliyetçi iki genel başkan eşliğinde Yenikapı’da KUDÜS Mitingiyle gaz ayarı yapıyor.!
Şimdi bu TÜRKÜ’YE düzeninde: Bir tarafta, Rize gelini Balkanlı hanıma “Kırım Kango” teşhisi koymak isteyenlerin, bir tarafta da “Kaset Kumpas” düzeneği ile sesi yükselenlere SES AYARI çekmek isteyenlerin diğer yanda “TAMAM artık, Son Sala Verilsin” sedası ile,“Ya Bu, Ya Bu Demokrasisi” nde ülke seçime götürülüyor.
Esasında ise canım ülkem, “Kazanımları da Kaybettirilip” başkanlık görünümlü “Şirket Devlet Modeli”ile,Küresel Sermayenin temsilcilerine tevdi edilmek isteniyor.
Ben şimdiden “Hayatında TEK kitap okumuş, Hayatında TEK politik lidere aklını kiraya vermiş ve hayatını kutsallaştırdığı TEK şahsın eteklerine tutunarak devam ettirmiş“SEÇİMİN KADER KURBANLARINA” geçmiş olsun diyor; Sermayenin devletleri, devletlerin görevli siyasetçileri, siyasetçilerinde toplumları güttüğü bir ortamda,“YA BU,YA BU DEMOKRASİSİ” nde herhangi bir parti yada Cumhurbaşkanı adayına oy kullanmayı “Vicdani Aklıma” yapılmış bir hakaret olarak görüyorum.
Ve bizim az akıllı çok devlet sever,vatansever yada Müslümanlara sormak isterim? Hiç düşündünüz mü, neden her olağan üstü dönemin bedelini, hep bu ülkenin “HAS EVLATLARI” öder ve hep PİS (Para, İletişim, Siyaset) Parti Hükümranlığı görevli siyasetçiler gölgesinde devam eder?
SONUÇ OLARAK:Yönetim Sistemimiz ister parlamenter, ister başkanlık olsun;
*Demokrasi ye yakışır (daraltılmış bölge ve tercihli) Seçim Sistemini yasalaştırmadan,
* Hukukun üstünlüğüne dayalı ADALETSistemi ile laiklikanlayışını hâkim kılmadan,
* Etkin bir hukuksal denetim ile devleti rant ve makam aracı olmaktan çıkarıp, siyasal kayırmacılığa son vermeden,
* İlmi literatüre uygunbir Serbest Piyasa Ekonomisi çerçevesinde,üretim toplumunu İNŞA etmeden
“Toplumda Milli Birliği, Devlette Kurumsal Bütünlüğü” tesis edemezsiniz.
Ancak bütün bunları yapabildiğimiz zaman,DEMOKRASİ KULVARINDA, bu vatanın evlatları olarak HÜR İRADE ile ülkenin kaderine sahip çıkmayı başarabiliriz.