Piyasalar

Kurumlar ve Birey Gelişim İlişkisi

Punto:
Çağın bireyleri, bir kimlik sorunu ile karşı karşıyadır. Kendilerini her ne kadar toplumun bölünmüş hiyerarşik guruplarında görseler de, orada kendilerini kendince bir koruma altına aldığını düşünür. Bu temelde adalet yoksunluğu, genelde adil olmayan bir ekonomik bölüşüm etkisi yüksektir. Bireyin kimlik oluşumundaki erozyonu, kimlik oluşum sonrası sık sık değişim göstermesi, bireyin toplumsal gerçekliliği ile yüzleşmemesinden kaynaklanıyor. Toplumun kesimleri arasında şeffaf geçişler olmadığı sürece, toplumsal statü adı altında oluşmuş bölünmüşlükler, örtülü çatışma potansiyelleri üreten merkezler olarak devam edecektir. Buda toplumsal gerçekliğin farkındalığını düşürecektir. İnsan her ne kadar aile içerisinde doğup büyük gelişse de artık toplumda kurumsallaşmış olan yapılar, içeriklerine göre bireyleri şekillendirmektedir. Kurumları kutsama hastalığı diyebileceğimiz bu şekillendirme surecini doğru analiz etmediğiniz takdirde, ancak sizden önce kural koyucuların koydukları kural kadar girişebilirsiniz. Kurumlar burada, bireyin gelişmesi için engelleyici bir vasıf yüklenmiştir. Söylediğimiz, toplumda oluşması zorunlu olan kurumsal yapılara itiraz etme niteliğinde değildir. Kurumsal yapıların içeriklerinin statik hale getirilmesine yönelik bir eleştiridir. Dinamik doğan ve gelişen bir insan yapısı gibi, kurumlarında insan hayatı gibi sürekli gelişmesi gerekir. Bireysel bazda aile içerisinde başlayan insan üzerindeki hayata dair gelişim süreci merkeze konarak; kurumların gelişim süreci ve bu eksende gözetilerek toplumun geliştirilmesi sağlanabilir. Bu yaklaşımımızı, kurumların bireysel gelişmeye odaklı yapılanması olarak nitelendirebiliriz. Çağdaş toplum söylemleri, entelektüeller tarafından sürekli gündeme getirilirken kurumların gelişiminin insan doğasına paralellik arz edecek bir şekilde olmayışı, zamanla devlet ile birey arasında kurumlar üzerinden çatışma oluşmaktadır. Bir toplumun gelişimi, bireysel gelişim süreci içerisinde, kurumlar üzerinden kendisine öğretilen ve sunulan yaşamsal tercihleridir. Kurumların belirlediği toplumlar ya pasif toplumlardır ya dinamik toplumdur. Birey, kurumların gözle görülen ya başarısıdır yada başarısızlığıdır. Bireylerin kişiliklerinin gelişim süreçleri ile ilişkisi adeta kesilmiş, yalnızlığını arttırmış, kurumların direktiflerine bağımlı hale getirilmiş, bireysel özgürlük yaklaşımlarının kaybetmesi, soyut bireyden soyut topluma hızla gider. Geçmiş toplumlara nazaran, modern toplumların kurumlarının katkısı ile de, oluşturduğu çoğulcu yapı toplumun daha çok soyut yapıya ulaşmasına neden olmaktadır. Kendisine yabancılaşmış bireylerin, sağlıklı bir toplum oluşturması mümkün değildir. Çağdaş toplumun soyut yapısı içerisinde kişiler arası ilişkilere baktığımız zaman toplumsal rollerin ilişkilerde daha çok öne çıktığını görüyoruz. Rollerin egemenliği bireylerin soyutlaşmasına neden olabilmektedir. Bu ilişkilerin toplamı da soyut toplumu oluşturmaktadır Modern toplumun soyutlaştırmasının somut göstergelerinden bir tanesi de sorunlar karşısında bulunan toplumu oluşturan bireylerin yüksek duyarlılık kaybının olmasıdır. Selam ve dua ile Yunus Ekşi @yunuseksi_53