Emre KESKİN
Punto:
Dinle
Memleket sathını köy köy, nahiye nahiye gezerken, elleri nasırlı annelerin çatal yürekli yiğit evlatlarının, tarım ve hayvancılık membaı olan Anadolu’muzun üretim meselesi adına verdiği mücadeleye bizzat şahit oluyorum. Kimi zaman serzenişleri, kimi zaman ise ihyâ olduklarını anlatan şükürleri kulaklarımda her daim yankılanır durur.
Ama bir gerçek var ki, bu genel geçer bir kuraldır: “Küçükbaş hayvancılık berekettir!”
Küçükbaş hayvancılık ile uğraşan köylümüze, çiftçimize veya üreticimize sorduğumuzda da, günümüz şartlarının ve algı yönetiminin kendilerini derinden etkilediğini, çobanlık mesleğine insanların bakış açısının “ne, çoban mı!?” şeklinde alık ve şaşkın bir ifade olduğunu dile getiriyor ve ekliyorlar: “Biz kendi işimizin patronuyuz.”
Yani anlayacağımız Anadolu kıtamızın gürbüz evlatları çobanlık mesleğine günümüz insanlarının yaklaşımından muzdarip olsalar da, kendi işlerinin patronu olmaktan memnundurlar.
Bu memnuniyeti dile getirdikten sonra, şu mısraları da yazmadan geçemeyeceğim:
“Köşklerde, konaklarda rütbe arama!
Sultanlık kuyudan çıkar yiğidim!
Koyun, kuzu diyerek yabana atma!
Ardında Musa’lar gezer yiğidim!”
İşte böyle ulvi bir meslektir küçükbaş hayvancılık.
Fakat küçükbaş hayvancılıkta da dikkat edilmesi gereken hususlar vardır.
Küçükbaş hayvancılıkla uğraşanların meşhur deyimi ile:
“Oğlun yayar, gelin sağarsa koyun koyundur; el yayar, el sağarsa koyun oyundur."
Bu deyim direkt olarak butik, ailesel işletmeleri; Köylü, Milli, Yerli tarımı işaret etmektedir.
Küçükbaş hayvancılık, hürriyetin de sembolüdür. Öyle ki, dışa bağımlılığı en az olan ürün üretim modelidir.
Hâlihazırdaki kaynaklar ile varlığı devam ettirilebilir.
Çayırlar, meralar, dağlar, tepeler hep küçükbaş hayvancılığa mahsustur. Nereye götürürsen seninle birlikte gelir; çadırını kurduğun yeri ocak yapar, oba eder ve hatta vatan kılar. Böyle de muazzam bir meziyete sahiptir küçükbaş hayvancılık.
Küçükbaş hayvancılığın, tarım ve hayvancılık organizasyonunun her alanda desteklenmesinin bir vazife bilinmesinden dolayı, gelişimi ve sürdürülebilirliği açısından günümüz şartlarında desteklenmesi ve sübvanse edilmesi gerekmektedir
Örneğin, devletimiz, bu milletin evlatları olan ve çobanlık mesleğini icra eden vatandaşlarımızın sigorta primlerini ödeyebilir; hayvanların veterinerlik masraflarını karşılayabilir. Böyle bir proje uygulandığı zaman ise, hem çobanlık mesleğine rağbete şayan bir özellik kazandırılmış, hem de üreticiye veterinerlik masrafının külfetinden kurtulma kolaylığı sağlanmış olunacaktır. Aynı zamanda, üretici, bu motivasyon sayesinde aşk ile işine sarılacaktır.
Bir diğer husus olarak da, tarım ve hayvancılık açısından zorlu piyasa şartlarını da göz önünde bulunduracak olursak, mevcudun içinde en kârlı iştir küçükbaş hayvancılık.
Küçükbaş hayvancılıkta “kazanamıyorum” diyen kalbini yoklasın.
Daha iyisi elbette ki olabilir. Doğru politikalar, bilinçli yaklaşımlar mecrasını arayan suyu hedefine ulaştırır.
Binaenaleyh…
Dertliyiz, dertleniyoruz; ülkemizin tarım ve hayvancılık meselesi namına bir çift cümle kurmak için kalemimiz döndüğünce meramımızı anlatmaya çalışıyoruz.
Kelama dökülmüş bu cümleler malayani muhabbet değil; müşahede edilerek bilgi alışverişi ve hayvancılık sahasındaki istişareler sonucu meydana çıkan aciliyetlerdir. Alın terinin ve emeğin içinden gelen sesin ta kendisidir.
Elimizi taşın altına koyarak gailesini yüklendiğimiz ve aziz bildiğimiz bu mücadelede, gayret bizden; tevfik ve takdir Allah’tandır.
Mücadeleye devam! Ves’selâm
Emre KESKİN
Ziraat Yüksek Mühendisi